Semih Öz

Günümüzde akımlar çok değişik bir hal aldı. İletişim araçlarının gelişmesi ile akımlar artık kendini gözle görülür olmaktan ziyade, evlerde teknoloji ile kendine özgü, kısa süresi olan bir hal aldı.

Geçtiğimiz hafta sosyal mecrada insanlar “Sovyet Mimarisinin iğrençliği” üzerine görseller paylaştı. Kimi ironi, kimi yıkık bir ev görseli, kimi de direkt oradan bir görsel paylaştı. Şöyle bir şey de var: Bu iğrenç mimari de aslında bir akımın eseriydi.

GÜNDELİK HAYATI YENİDEN İNŞA ETMEK

Rusya’da 1917 yılından sonra yeni bir devlet kurulmuştu. Bu durum insanların yaşamında, basitçe bir yenilik olacağı anlamına da geliyordu. Tabi, her yenilik kendinden önceki deneyimlerden izler taşır. Sanayileşme ile birlikte insanların endüstri yaşamına odaklı değişimi ve zorlukları, Sovyet Rusya’da yeni “Konstrüktivizm” akımını meydana getirdi.

Bu akım “insan odaklı tasarım” anlayışını temel aldı.  Konstrüktivizm kelime anlamı olarak inşacılık veya yapımcılık anlamına gelir. Konstrüktivizm, sanatkar ve zanaatkarların ortak çalışması diyebileceğimiz bir çevrede oluştu.

Son cümleyi biraz daha açarsak aslında sanatçılar estetik kaygılarının yanında da “Bilimsel ve materyalist” sanatı savundukları için zanaatkarlık da yapmışlardır.

Sanatçılar kullanılabilir tüm malzemelerden faydalı ürünler çıkarmaya çalıştı ve bu ürünlerin üretimine katıldı. Vladimir Tatlin, Lazar Lissitzky, Aleksandr Rodchenko bu akımın en bilindik sanatçıları ve yaptıkları eserler dünya genelinde ilgi çekiyordu.

Bu akımın sanatçıları temelde gündelik hayattaki her şeyin, insan psikolojisi üzerinde etkisi olduğunu düşünerek; ya dönüşüm yaptılar, ya da sıfırdan üretim yaptılar.

Üzerinde duracağımız mimari dışında ufak bir örnek vermek gerekirse, kıyafetleri ticari bir ürün olmaktan çıkarmışlar, daha işlevsel hale getirmişlerdir.

Tatlin işçilerin kıyafetini, kiri göstermeyecek ve işçilerin özgürce hareket etmesini düşünüp, kıyafetlerin parçalarının rahat takılıp, rahat çıkarılabileceği şekilde tasarımını yaptı. Tasarımı yaparken de fabrikada çalıştı.

V tatlin Kıyafet tasarımı

(Tatlin'in tasarladığı işçi kıyafeti)

İKİ FARKLI YOL VE TARTIŞMA

Sovyetler ’de özel mülkiyetin kalkması ile yaşamın tüm alanlarını kapsayacak şekilde,  ekonomik planlamaya da parelel, kentte ve kırsalda planlama yapıldı. İlk olarak kır-kent çelişkisini ortadan kaldırma ve artan bir kollektifleştirme planlandı.

Bunun yanında ise kadının geleneksel rollerini değişimi de bu planlama dahilindeydi. Bu planlar konstrüktivist mimarlar arasında tartışmalara da sebep oldu. Çağdaş Mimarlar Birliği (OSA) içinde 1920 yılında “Disurbanist” fikrini savunan mimarlar, yaşam ortamlarının dağıtılmasını ve kentlere yoğunlaşmadan kaçınılması yönünde fikre sahiplerdi. Kır-Kent çelişkisinin bu şekilde ortadan kalkacağının düşünüyorlardı.

Moisey Ginzburg

(Moisey Ginzburg)

Moisey Ginzburg ve diğer disurbanistler,  bu yaşam ortamı dağıtımının, anayollar ile birbirine bağlanan bireysel konutlar ve gelişmiş dağıtım merkezi ağı ile sağlam bir yaşam altyapısına dönüşeceği fikrindeydi. Onlar için çelişkiyi kaldırma yolu buydu. 

Leonid Sabsoviç’in başını çektiği “Urbanistler” ise yollarla birbirine bağlı, küçük yeni kentler oluşması gerektiğini ve bu kentlerde apartman blokları halinde herkesin en az bir mobilyalı odaya sahip olduğu, büyük endüstriyel mutfaklarla gıda ihtiyacının giderildiği, merkezi çamaşırhanelerin kullanıldığı planla, çelişkinin kalkabileceğini savundular. Yani kısaca iki tarafta farklı yol ile kollektifleşmeyi savundu.

Narkomfin

(Narkomfin Konutu)

YAŞAM BİÇİMİ VE NARKOMFİN KONUTU

Narkomfin Konutu 1928 ve 1929 yılları arasında Moskova’da Novinsky Bulvarı’nda inşa edildi. Moisey Ginzburg ve İgnati Milinis, iki yüz kişinin yaşayacağı şekilde konutun planını yaptı. Bazı dairelerde mutfaklar ayrı bir oda olmasının dışında, salon ile iç içe, bunlar bekarlar ve çocuksuz aileler için hesaplandı.

Evliler için tasarlanan dairlerde ise mutfak ayrı bir bölüm halinde yapıldı. “Komünal blok” olarak adlandırılan ayrı bir yapı var. Bu yapıda ise konut yapısı ile birbirine bağlandı. Çamaşırhane, kütüphane, okuma salonu ve ortak yeme-içme alanı bu buraya koyuldu. Genel olarak konut planında uyku ve temizlik gibi kişisel ihtiyaçlar hariç, ortak alanlara insanların yönlendirilmesi sağlandı. Yapının çocuklu- çocuksuz ve bekarların yaşam biçimine göre planlanışı Konstrüktivist akımın sonucunda gerçekleşti. Bunun dışında burada yapılamayan kreş, başka yapılarda yapıldı.

Sovyet Sarayı

(Tasarlanan fakat hiçbir zaman yapılamayan Sovyet Sarayı)

TEMELİ KALAN SARAY

Tasarlanıp planlansa da bu yapı hiçbir zaman yapılamadı. Bu yapının bir kısmına başlansa da Nazi Almanyası’nın Barbarossa Harekatı’nı başlatması projenin iptaline neden oldu. Sarayın projesi için 1930 yılında, 160 projenin sunulduğu bir yarışma düzenlendi. Fakat yarışmayı hiçbir proje kazanamadı.

Odessa’lı bir Yahudi ailenin çocuğu olan ve İtalya’da mimarlık eğitimini tamamlamış Boris İofan ve ekibinin projesi tekrar incelendi.

Stalin başkanlığındaki heyet tarafından proje kabul edildi. Saray devlet işlerinin tek bir merkezde işleyeceği şekilde; 420 metre yüksekliği olan, tepesinde büyük bir Lenin heykelinin olduğu,  devlet birimlerinin bir arada bulunduğu, 25.000 delegenin toplanabileceği bir kongre salonuna sahip olacak şekilde tasarlandı. Bunların yanı sıra sanat galerisi, kreş, revir gibi alanlarda yapının içine eklendi. O dönem de sarayın, Kremlin yakınlarında bulunan İsa Katedrali’nin olduğu geniş alana yapılması düşünüldü.

kurtarıcı isa katedrali moskova

(Kurtarıcı İsa Katedrali)

Katedral, 1937 yılında yıkıldı ve hemen inşasının temeli atıldı. Savaştan kaynaklı yapımı yarıda kaldı ve yarıda kalan yapı ise 1958 yılında büyük bir havuza çevrildi. 1994’e kadar da havuz kullanıldı. 1995 yılında ise aynı alanda havuz yıkıldı ve Kurtarıcı İsa Katedrali’nin inşası başladı. Bu katedral günümüzde, uzunluğu 103 metreyi bulduğu için dünyanın en büyük Ortodoks Hristiyan katedrali olma özelliğine sahiptir. Bu katedralin inşası ise 2000 yılında tamamlandı.

AKIM DEVAM EDİYOR

Sona gelirsek bu akım halen ufak da olsa dünya genelinde devam ediyor. Etrafa baktığımızda benzerlikler gözümüze çarpacaktır. İğrenç bu mimariler dış görünüşünün yanında insan odaklı bir şekilde yapılmaya çalışıldı. Dışı sizi, içi bizi yakar.