Yazımda bu başlığı kullanmamın nedeni, 12 Eylül duruşmasının arifesinde, Aydın Engin’in T24’ten bana yazdığı mektuptur. (Burada >>>*) Aydın Engin, CNN’de 5N 1K programında beni izledikten sonra, benim de yeni öğrendiğim ve çok mutlu olduğum bazı anıları da anlatarak, bana yazdığı mektupla, yüreğimde sevince neden oldu. Kendisini selamlayarak ve kucaklayarak, ben de bu mektubu kaleme alıyorum.

 

Aydın ağabey, gerçekten babamla geçmişten tanıştığını bilmiyordum. 1967 yılında bizim Fatsa’daki evimizde, ben daha 4 yaşındayken Ziya ağabey, Abdullah ağabey, sen ve babamın oturduğunu hatırlama şansım yok. Ancak, çocukluğum babamın çevresindeki birçok insanın yoğun koşuşturması arasında geçti.

 

O gece TV programında da söylediğim gibi, Fikri Sönmez mektepli değil alaylıydı. Ancak bir alaylı olarak mektepliler kadar derin fikri genişliği vardı. Nedeni ise alaylıların dünyasında çok bulunmuştu.

 

Senin anlattığın, babamın ermeni terzi Garo Minas ile tanışması ve aralarında geçen temas benim için yeni bir şey oldu. Anladım ki Fikri Sönmez ile ilgili daha bilmediğim çok şey varmış, bir ara görüşüp geçmişten konuşmak istediğimi bilmeni isterim.

 

Terzilerin geçmiş sol mücadele tarihinde önemli yeri olduğunu da bilenlerdenim. Diyarbakır eski Belediye Başkanı Mehdi Zana’da terziydi. Yani bu ülkeden terziler geçti, emeğin yüce değer bilinmediği bu topraklarda, terziler alın terleriyle, iğne ile oya örer gibi, solun, sosyalizmin kavgasına emek verdiler, bu kavga için bedel ödediler.

 

Bu terzilerden biri de, 80 öncesi, içinde bulunduğu siyasal hareketinde, genel anlamda sol ve sosyalist hareketinde, zihin dünyasında yenilenmeye ve değişime neden olabilecek bir deneye, fikri yol göstericiliğe neden oluyordu ki, dünya başına yıkıldı. Devletin tankı topu nesi varsa, ilçesine, halkına yöneldi.

 

Arkadaşlarıyla birlikte yarattığı bu yeni devrimci dünya egemenleri çok korkuttu. Bu korkuydu ki, 12 Eylül'ün çete başının 'biz gelmeseydik, Fatsa’dakiler gelecekti' demesine vesile oldu.

 

Ama Aydın ağabey, biz neden bugün böyleyiz? Neden her birimizin, bir birimizle ilgili kuşkuları, endişeleri var. Neden geçmişteki güzel olan yanlarımızı bugüne tercüme etmekte, kendimize kılavuz etmekte sorunlar yaşıyoruz? Neden hep, karşımızdakini kendimize benzetmeye çalışıp, her bir araya gelişimizde dağılıp gidiyoruz?

 

Hepimiz çok şey yaşadık. Büyük yenilgiler gördük, acılar çektik, bedeller ödedik, geldik bugüne! Artık birey eksenli, geçmiş geleneksel örgüt refleksleriyle davranmadan hareket edebilecek en iyi süreçte olduğumuzu görüyorum. Bunu da aslında çok istiyorum. Ama neden birbirimizden uzaktayız?

 

Artık bu denli yaşanmışlıktan sonra, hala birbirimizden uzak kalmamıza neden olan nedir? 12 Eylül duruşmasına gidip geldikten sonra çok düşündüm. Türkiye’de sol açısından problemlerimizin esas kaynağını bir kez daha orada görmüş oldum.

 

Aydın ağabey, sol içinde hep, bir çaresiz aşağıdaki ahali olmuş, bir de yukarıdaki yüzü hiç kızarmayan, utanma duygusunu kaybedeli çok olmuşlar olmuş! Uzun yıllar, önderlik ettikleri siyasal hareketlerin her defasında parçalanmasına ve küçülmesine neden olup, her defasında yine bunun sorumluluğunu üstünden atmayı becerip, topu taca atmayı becerenlere ben artık, utanma duygusunu yitirmiş, ayıp nedir bilmeyenler olarak bakıyorum.

 

Bir de aşağıdakiler var. Her defasında, aynı filmi seyredip yine de yeniden, yeniden sürekli senaryosu değişmeyen, konusu değişmeyen hatta daha da seyretme kalitesi düşen filmi seyretmek zorunda kalan, çaresiz, zavallı durumdaki ahali!

 

Bu kaderi değiştirmek, aslında tüm bu süreçlerle yüzleşmeyi başarmayı bilmiş olan ve bugün bir arada nedense olamayan, olamamış insanların elindedir diye düşünüyorum. Bu aynı zamanda geçmişte bu mücadeleye emek vermiş, göz nuru akıtmış terzilere hem sözümüzdür, hem de borcumuzdur.

 

Sözün kısası Aydın ağabey, uzaktan mektuplaşmayalım! Aynı kulvarda, aynı yolda, aynı amaç için yürümek mümkünken, iki yabancı gibi durmayalım.

 

Bak bir de eski ortak anılara sahip bir gerçeğimiz de varmış, ne dersin?

 

*Aydın Engin'in T24'teki yazısı: http://t24.com.tr/yazi/12-eylule-ve-terzilere-dair/4908