8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında saat 19.30’da Taksim meydanına yapılan yürüyüş çağrısı Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı.

İstiklal Caddesi’nde başlaması planlanan 21. Feminist Gece Yürüyüşü öncesinde, Karaköy’den İstiklal Caddesi’ne çıkan bütün sokaklar polis tarafından kapatıldı.

Ancak tüm engellemelere rağmen yürüyüş 19.30'da başladı.

Artı Gerçek’ten Osman Çaklı’nın haberine göre, 19.30'da yürüyüşe başlayan kadınlara polis barikatı ile engel olundu. Barikat arkasından toplanan kadınlar "Yüklen, yüklen barikata yüklen" sloganları atarak, barikatı zorlamaya başladı.

BİBER GAZLI MÜDAHALE

Basın açıklamasının ardından dağılmak istemeyen kadınlara polis biber gazıyla müdahale etti. Barikatları aşarak Taksim'e çıkmak isteyen pek çok kadın gazdan etkilendi. Polis Cihangir'in ara sokaklarında insanların peşine düşerek biber gazı sıkmaya başladı.

Ekiplere ise gözaltı araçlarının hazırlanması talimatı verildi. Basın uzaklaştırılarak insanlar gözaltına alınmaya başladı. En az 10 kişi gözaltına alındı.

Anka haber Ajansı’ndan Gaye Şeyma Can da gözaltına alınanlar arasındaydı. "Basın mensubuyum" demesine rağmen gözaltı otobüsüne götürülen Gaye Şeyma, bir süre sonra bırakıldı.

Müdahalenin ardından kitle ara sokaklardan dağıldı. Alanda sadece polisler kaldı.

21. FEMİNİST GECE YÜRÜYÜŞÜ BASIN AÇIKLAMASI

Biber gazlı müdahale başlamadan önce barikatlar arkasından okunan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

FEMİNİST İSYANDAYIZ: "Hayatlarımız değil, patriyarka yıkılsın diye feminist isyandayız. Sokakları ve geceleri feminist isyanla, coşkuyla ve dayanışmayla doldurduğumuz Feminist Gece Yürüyüşü’nün 21’incisi için buradayız, sokaklardayız. Yirmi yıl boyunca çok şey gördük; savaş, işgal, yoksulluk, ırkçılık, artan emek sömürüsü, LGBTİ+ düşmanlığı, yönetilemeyen pandemi, ekonomik kriz ve giderek güçlenen patriyarka. Şimdi ise 6 Şubat’ta yaşanan deprem sonrasında on binlerce kişinin hayatını kaybettiği, yaralandığı, evsiz kaldığı bir dönemden geçiyoruz. Patriyarkal kapitalizmin yol açtığı yıkım, bizlere doğal afet diye açıklanmaya çalışılıyor. Doğayı, kentleri rant uğruna mahvedenler, afete müdahale biçimleriyle de insan hayatına zerre önem vermediklerini gösteriyor. Deprem bölgesinde dayanışma kurmak için seferber olan insanları polisle tehdit edip baskı uygulayarak dayanışmayı kriminalize etmeye ve insanları birbirine düşman hale getirmeye çalışıyor.

ÖFKELİYİZ: Biz kadınlar; insan hayatının hiçe sayılmasını, devletin krizleri yönetme, sorumluluğunu yerine getirme konusundaki acizliğini ve bunun sonuçlarını çok iyi biliyoruz. Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’ni iptal ederek milyonlarca kadının hayatını tehlikeye atmasından, 6284’e karşı saldırıların önünü açmasından, erkek şiddetini teşvik etmesinden tanıyoruz. Erkek şiddetine maruz kaldığı için şikâyete giden kadınları karakollardan evlere geri göndermesinden; mahkemelerde tecavüzcü ve katil erkekleri, erkeklik indirimleriyle affetmesinden; hayatına sahip çıkan kadınlara ağır cezalar vermesinden; nafaka hakkına saldırmasından; kürtajı engellemeye çalışmasından; kamu kreşlerini kapatıp çocuk bakımını özel sektöre ve yoksulları da cemaat ve tarikat kreşlerine mecbur bırakmasından; ev içindeki tüm iş yükünü kadınların sırtına yüklerken kadınları sermayeye ucuz iş gücü haline getirmesinden tanıyoruz.

ÜZGÜNÜZ: Kadınları aileye hapseden, aile dışında var olmalarını kabul etmeyen politikalarından, LGBTİ+’ları hedefe koymasından, çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştırmaya çalışmasından tanıyoruz. Diyanete sonsuz bütçe verip kreşleri kapatırken dini kurumlarda eğitimi teşvik edenler, bugün refakatsiz çocukları tarikatlara, dini kurumlara vermekte beis görmüyor. Bu iktidarı, bu erkek-devleti her yıl 8 Mart’larda yüzlerce polisiyle, TOMA’sıyla, barikatıyla bizi, isyanımızı engellemeye çalışmasından biliyoruz. Yaşadığımız afetin sonuçlarının, kadınlar için katmanlı olduğunu biliyoruz; hayatı sürdürme, yeniden kurma yükünün, afet durumunda da kadınların üzerinde olduğunu, temel ihtiyaçlarının nasıl ikincilleştiğini görüyoruz ve depremin üzerinden daha 1 ay geçmişken kadınların hayatlarının daraldığına tanıklık ediyoruz. Tüm bu yaşananlar, bizlere bir kez daha feminist mücadelenin ve dayanışmamızın; şiddetin, adaletsizliğin ve eşitsizliğin olmadığı bir dünya kurmanın tek yolu olduğunu gösterdi. Başka bir dünya kurma talebimizin haklılığını bir kez daha gösterdi.

HİÇBİR YERE GİTMİYORUZ: Her yıl olduğu gibi burada el ele, yan yana bir aradayız; erkek devlete, homofobiye, transfobiye, ırkçılığa, emek sömürüsüne, patriyarkal kapitalizmin yıkımına karşı buradayız. Sırtımızı ranta değil birbirimize yaslayarak, erkek egemen sistemin yarattığı her türlü şiddete karşı birlikte isyan ederek, dayanışarak, direnerek ve yaşamlarımızı adaletten, eşitlikten yana kurmak için buradayız. Mücadelemizden, hayatlarımızdan, birbirimizden, feminist bir dünya kurma tahayyülümüzden vazgeçmiyoruz.

Öfkeliyiz, yastayız, buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz.”

ULAŞIM ENGELLENDİ

Yürüyüş öncesinde İstanbul Valiliği tarafından alınan karara göre M2 Yenikapı-Hacıosman Metro Hattı Taksim istasyonu, Şişhane istasyonu İstiklal Caddesi giriş-çıkışı ve F1 Taksim-Kabataş Füniküler Hattı, saat 14.00 itibarıyla kapatıldı. Ulaşım hatlarının önüne çekilen bariyerler ile çok sayıda çevik kuvvet polisi İstiklal Caddesi’ndeki yürüyüşe katılmak isteyenlere uzun süre izin vermedi.

EVLERE GİRİŞTE POLİS İZNİ

Cihangir'de yaşayanların evlerine gidebilmeleri de polis iznine tabi tutuldu. Emniyet evine gitmek isteyenlerden önce oturduğu evin adresini istedi, sonra ise evde yaşayan birinin emniyete isim vermesini talep etti.

Fotoğraf: T24