Malatya’nın Doğanşehir ilçesinin Sürgü beldesinde yaşanan olaylarla ilgili iktidar sözcülerinden herhangi bir açıklama gelmedi. Bunun üzerine düşünürken fark ettim ki, Malatya’daki yerel yöneticilerin açıklamaları var ve diyorlar ki, “olaylar ferdidir, fazla abartmayın”… Hükümetin sessizliğinin sebeb-i hikmeti de bu olmalı; “abartmaya gerek yok”…

 

Neydi “abartmamak” gereken olay, hatırlayalım.

 

Adı geçen beldede ramazan davulcusuna evde hastaları olduğu için gayet insani bir uyarıda bulunan bir Kürt Alevi aile, tekbir haykırışları, İstiklal Marşı ve “Sürgü Alevilere mezar olacak” türü sloganlar atan bir kalabalık grup tarafından linç edilmek istendi… Linç edilmek istenen Evli ailesinin evi önünde birkaç gün boyunca aynı kalabalık güruh, “Sivas’taki gibi sizi yakacağız” (Akit gazetesinin kulakları çınlasın!) sloganları attı. Güvenlik güçleri Evli ailesinin yakılmasını önledi, ama saldırgan gruptan gözaltına alınan olmadı, şu ana değin bir soruşturma açıldığını da duymadık…

 

Bu “abartılmaması” gereken olaya ilişkin Ak Partili belediye başkanı gayet “köklü” bir “çözüm” önermekte geç kalmadı: “O aile Sürgü’yü terk ederse beldemizde hiçbir sorun, gerginlik kalmaz”…

 

Sevgili okuyucu, siz kendinizi o ailenin yerine koyun bir an için ve bu olayı “abartmayın” bakalım…

 

Geçerken şu davulcu meselesi için bir not düşmüş olayım: Oturduğumuz sokakta hemen her evde oruç tutuluyor. Bizim sokağın “resmi” davulcusu her gece sahur vakti var gücüyle davuluna öyle bir asılıyor ki yatağından fırlamamak mümkün değil. Henüz 1 yaşındaki bebeğim de ağlayarak uyanıyor ve onu yeniden uyutabilmek için nasıl uğraş verdiğimizi biz biliyoruz. Bulabildiğimiz yegane tedbir ise, davul sesini daha az duyabilmek için, şu bunaltıcı sıcaklarda, kliması filan da olmayan evimizin bütün pencerelerini sıkı sıkıya kapatmak… Şimdi ben o davulcuya “selam” etmeyip de ne yapayım? Peki adamı bir gün yakalayıp “yahu biraz sakin olsana” filan desem, Malatya’daki “abartılmaması” gereken olayın bir benzeriyle karşılaşabilir miyim; kara kara düşünmüyorum desem yalan olur…

 

Bilen biliyor, Sürgü’de yaşayan yegane Alevi aile linç gösterisi mağduru aile değil. Sürgü’nün üçte biri Kürt Alevisi yurttaşlardan oluşuyor. Bu yurttaşlarımızı da bir toplama kampına mı yollayacak o sorumsuz, kendini, haddini bilmez belediye başkanı?

 

Malatya’daki Zirve katliamı halen hafızalarımızda canlı. Malatya ve Elazığ’da, tıpkı Alevi ve Sünni yurttaşlarımızın birlikte yaşadığı diğer illerimizde olduğu gibi, 12 Eylül darbesi öncesinde sayısız provokasyon denemesi yapılmıştı. O tabiri kullanmaktan hazzediyor değilim, ama bu kentler, son derece “hassas” illerimiz. “Derin” çevrelerin en iyi bildikleri “iş”leri de, malum, Alevi-Sünni gerginliği çıkarmak, bunun üzerinden kamplaşma, kutuplaşma ve kaos senaryoları…

 

Kimse kalkıp “bunlar geçmişte kaldı” teraneleri okumasın. O “geçmişte” kalan katliam ve provokasyonların hiçbiri aydınlatılmadı; ne Maraş, ne Çorum, ne de Sivas… Kaldı ki, görünen köy kılavuz istemez, hala birilerini galeyana getirmek mümkün… Herkes için düşündürücü olması gereken bir realite gözler önündeyken gözlerini, kulaklarını kapayıp deve kuşu gibi kafasını kuma gömmenin kimseye kazandıracağı bir şey yok.

 

“Yeniden için için büyüyen bir kutuplaşma var ve iktidarın politika ve söylemleri de bunu derinleştiriyor” demiştim. Hiç değilse Malatya’daki olay vesilesiyle, herkes şapkasını önüne koysa…

 

Sahi bizim bir İçişleri Bakanı’mız da vardı… Hani Adıyaman’da bazı Alevi yurttaşların evlerinin işaretlenmesi için “çoluk-çocuk işi, abartmayın” diyen…

 

Demek ki asıl sorumluluk duyarlı kamuoyuna düşüyor. Ve bence en çok da Sünni kardeşlerimize… Bu tip olaylara en az Aleviler kadar duyarlı olsalar, tepki verseler… Çok şey mi istiyor, bekliyorum?