Nerede yaşarsanız yaşayın...

Hatta başka ülkelerde olsanız bile...

Felakete uğrayanlara yardım edebilmeniz  için elinizden gelenin büyüklüğü, küçüklüğü önemli değil.

Gidip iki paket çocuk bezi almanız, ilgililere teslim etmeniz bile yeterli kendinizi iyi hissedebilmeniz için.

Küçük bir bağış tutarını yardım hesabına yatırmanın değerinin ötesinde bir anlamı var sizin için.

Havaalanında saatlerce deprem bölgesine gönderilmeyi   sabırla bekleyen onurlu yardım gönüllüsü genç ile aynı duyguları yaşıyorsunuz o anda.

Elinizden ne kadarı geliyorsa, kendinizi iyi hissettiren bir iyilik yapmış oluyorsunuz.

Etrafınızda sizin gibi  düşünen, davranan başkaları da var.

Hem de binlerce.

90 saat sonra enkazdan çıkarılan 23 yaşındaki gencin kurtulmasına ne kadar sevinç çığlıkları atıyorsak...

Canlı çıkarılan bir muhabbet kuşu için de aynı göz yaşlarını döküyoruz.

Girdiği çukurda dokunduğu ele sımsıkı sarılıp saatlerce sıkışıp kalmış kazazedeyi hayata döndürmeyi başaran, sonra bir köşeye çekilip  kurtarma sevincini sessizce göz yaşlarına boğan Yunanlı görevlinin yaptığı gibi...

Onlarla bir olmak, aynı duyguları paylaşmak size farklı bir güven duygusu yaşatıyor, yalnız olmadığınızı anlamak size güç veriyor.

Felaketler insanları yaklaştırır, dayanışma insaniyet özelliklerimizi güçlendirir.

Bütün canlılar için geçerli bir duygu bu.

Gözünüzü kırpmadan saatlerce televizyon başında ya da telefona gelecek "iyiyim merak etme" mesajında beklenen  habere kitlenmeniz, sonra hep birlikte sevince boğulmanız ya da ağlamanız, benzer bir duygu değil mi?

Sıcak yatağınıza  girerken ayağınızın üşümesi...

Yediğiniz   lokmayı  yudumlarken boğazınızda düğümlenmesi kadar...

Keşke herkes aynı olsa diye istemeniz, beklemeniz de doğal ayrıca...

Bunun için titizlenmek, hoş görülü olmak, yanlışlıkları cesaretle konuşmak, korkusuzca mücadele etmek, ne gerekiyorsa yapmak da önemli...

Sessiz kalarak kötülüklere ortak olmamak için...

Büyük bir felaket yaşıyoruz. Kaybedilen canlar 18 bini geçti. Hepimiz perişan haldeyiz.

Bu felaket günlerinde, şimdi dayanışma zamanıdır deyip acılarda tek yürek olanlara bakmayıp ne yazık ki başka çözümler peşinde koşanlar da var...

Dün Mecliste muhalif partilerin karşı çıkmasına rağmen oy çokluğu ile alınan OHAL kararını savunanlar gibi...

Normal zamanda yasaların gereğini yapmayanların şimdi görevlerini yapmaya bir engel varmış gibi olağan üstü yetkiler istemelerinin sebebi ne?

Durumdan siyasi bir avantaj elde etmeyi düşünüyor olabilirler mi?

Sanmıyorum, demeyi ne çok isterdim.