Aslında ben sivil itaatsizlik üzerine yazacaktım, yazının girişini bile bulmuştum.

“Adı bile güzel” diye başlayacaktım, “hem sivil, hem itaatsiz.”

Ama Türkiye öyle bir ülke ki bir yazıyı bir saat öncesinden bile tasarlayamazsınız.

Ben sivil itaatsizliği yazmayı düşünürken polis Radikal Gazetesi’ni basıp, Ertuğrul Mavioğlu’nun bilgisayarında Ahmet Şık’ın kitabının kopyasını aradı.

Ardında mahkeme, Şık’ın kitabına yayın yasağı getirdi.

Ne oluyoruz?

Neden Şık’ın kitabı engellenmeye çalışılıyor?

Emre Uslu, polisin “kitabın kayıp yüz sayfasını aradığını” söylüyor ama “kayıp sayfaları” aramakla, kitabın yayınının yasaklanmasının ne ilişkisi var?

O “kayıp sayfalarda” ne bulacaklarını umuyorlar ki Radikal Gazetesi’ni basıp Mavioğlu’nun bilgisayarına el koyuyorlar?

Ergenekon davasına, başladığından bu yana en büyük zararı veren “Ahmet Şık operasyonunu” yapan polislerle savcı için o kitapta bu kadar “önemli” ne bulunabilir?

Bütün davayı toplumun gözünde “değersiz” kılmayı göze aldıracak ne yazılmış olabilir Şık’ın kitabında?

Ne yazılmış olursa olsun bir kitap yasaklanamaz.

Hiçbir neden bir kitabın yasaklanmasını açıklayamaz.

Kitabın yasaklanmasının ne hukuki, ne de mantıki bir zemini var.

Polis, kayıp yüz sayfayı arıyorsa, zaten o yüz sayfayı kitap yayınlandığında görecek.

Yok, aradıkları sayfalarının yayınlanmayacağını, saklanacağını düşünüyorlarsa, o zaman da kitabın yasaklanmasının dayanağı ne?

“Ergenekon sanığı olduğu için yasaklıyoruz” derlerse, herhangi bir davanın sanığının kitabını yasaklatacak bir madde yok.

Kaldı ki Ergenekon sanıklarının epeycesinin kitabı yayınlandı.

Hatta, “Ahmet Şık’a emir verdirip kitap yazdırdığı” iddia edilenlerin bile kitapları piyasada ve öyle de olmalı.

Niye Ahmet Şık ve kitabı diğerlerinden farklı?

Bu baskın ve bu yasaklama hiçbir yanından tutmuyor.

Benim görebildiğim iki ihtimal kalıyor geriye.

Ya Ahmet Şık’ı “kuvvetli deliller” olmadan tutukladılar ve şimdi o delili bulabilmek için uğraşıyorlar…

Ya da o kitapta, bu soruşturmayı sürdürenleri korkutan bir şey var.

Bu iki ihtimalin hangisi doğru olursa olsun, Ergenekon soruşturmasına zarar verir.

Ergenekon’u izleyen, bu yolda büyük fedakarlıkları göze alan, çok cesurca davranan savcıyla polis, bütün emeklerinin heba olmasına yol açabilecek bir iş yapıyorlar.

Biz Ergenekon’un yakalanmasını, bu ülkeyi darbe hayaliyle kana bulayanların engellenmesini istiyoruz ama bunun yolunun “kitap yasaklamak” olmadığını da biliyoruz.

Yanlış bir yol bu.

Ne Ergenekon davasının sulandırılmasından ve yapılan hatalar nedeniyle bütün davanın “değersiz” gösterilmesi kurnazlığından yana çıkarız, ne de Ergenekon’u yakalayacağız diyenlerin kitap yasaklatmasından yana çıkarız.

Hukuksuzluğun, keyfiliğin, baskının her türüne karşıyız.

Keşke bütün gazeteler ve yayınevleri birleşip bu kitabı birlikte bassalar.

Bu tür “sivil itaatsizliklerin” bu ülkede her türlü baskıya karşı yaygınlaşması ülkenin özgürlüğünü artırır bence.

Kürtler bunu başlattılar.

Sivil itaatsizlik “karakol basmaktan” çok daha etkileyici olacaktır.

“Silahlı mücadele olmasın, PKK silah bıraksın” diyenler şimdi de bu “sivil itaatsizliğe” karşı çıkıyorlar.

Onlara sormak gerek, ne istiyorsunuz?

Silahlı mücadele yapmasınlar ama sivil mücadele de yapmasınlar.

Eee ne yapsınlar, haksızlığı sineye çekip otursunlar, niye sineye çeksinler?

Seçimlerden önce niye bunu yapıyorlarmış, seslerini duyurmak, haksızlığı sürdüren devleti uyarmak ve haklarını almak için yapıyorlar.

Bence çok doğru ve çok haklı bir iş yapıyorlar, benim bir tek eleştirim var, böyle eylemler elde edilebilecek “tek” hedef amaçlanarak yapılırsa, hem amaca ulaşmak kolay olur, hem de kitleler bu tür eylemlerin gücünü daha iyi anlar diye düşünüyorum.

Çok fazla hedef ortaya konursa, onlar elde edilemediğinde eylemin “tavsama” ihtimali artar.

Tek bir amaç için milyonlarca insan sokağa çıkarsa hedefe daha çabuk ulaşılır sanıyorum.

Türkiye, TÜSİAD’ın demokrat anayasa önerisiyle, DTP’nin sivil itaatsizliğiyle, baskıları ciddi biçimde zorluyor, yeni bir dönemin başında olduğumuzu gösteriyor.

Bu yeni Türkiye’de var olmak isteyenler hiç unutmasınlar, “kitap yasaklayarak” değil ancak özgürlükleri destekleyerek var olabilirler.