Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, Artı TV'de İrfan Aktan ile Gündem Özel programına konuk oldu.

Gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Şık, İmamoğlu’na verilen siyasi yasağa dair de açıklamalarda bulundu.

Ahmet Şık, “Bu son İmamoğlu’na ilişkin yargı tasarrufundan sonra ortaya konan tablo mesela ya da ne bileyim hiç gereği yok iken fiili olarak ortada bir yasak yok iken siz laikliği gerçekten bir tabuta koyup mezara gömecek bir anayasanın önünü açmak gibi bir hata toplumu tekrar kutuplaştıracak ya da buna benzer bir dolu şey… Dahası Kürt meselesi gibi Türkiye’nin demokratik ve hukuk normlarına erişememesinin önündeki en büyük engel olan Kürt meselesine dair cesaretli söz kuramamanız. Ya bakın miting yapılıyor, Ali Babacan dışında Selahattin Demirtaş’ın adı bile anılmadı" dedi.

'EKMELEDDİN KAZASI OLMAZSA İKTİDARIN KAZANMA ŞANSI YOK'

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair de konuşan Şık, "Toplumun en azından ortak kanaatlerine uygun bir aday gösterilirse, kabaca hep ‘Ekmeleddin kazası’ diyoruz ya öyle bir hata yapılmaz ise bu iktidarın seçim kazanma şansı yok ama bu muhalefetin seçimi kesinlikle kazanacağı manasına gelmiyor" dedi.

Aktan'ın, Şık’ın mayıs ayında dile getirdiği öngörüyü hatırlatması üzerine Şık, kararın açıklandığı günden başlayarak muhalefet cephesinde iç savaş emaresi görüldüğümü söyleyerek şöyle konuştu:

“Kemal Kılıçdaroğlu’nun kararın açıklanacağı gün Almanya’da olmasından tutun da Meral Hanım’ın olayın başından itibaren İmamoğlu’nun yanında olması üzerinden dönen bir dolu komplo teorisi atıldı ortaya. Bu arada hani ben söyleşide komplo teorisi olacak ama derken biraz yumuşatmak için öyle söyledim. Ben ne kadar iyi biliyorum manasında söylemeye çalışmıyorum. Orada da bir kâhinlik falan yapmadım. Bunu görebilmek için kâhin olmaya gerek yok. Ben baştan beri şöyle yapıyorum, Fetullahçıların da yargıda etkin olduğu dönemden başlayarak sürekli b u kadar kötücüllüğü sindire bilmiş ve her türlü kötülüğü de yapacak bu kadar organize olmuş bir yapının aklıyla düşünmeye çalışıyorum. Ne yapar diye sorduğumda, karşıma seçenekler bunlar çıkıyor. Söylemeye çalıştığım bundan ibaretti.

Ekrem Bey’e ilişkin yargı tasarrufu ortaya çıktığında bir dolu komplo teorisi ortaya atıldı. Ben burada biraz dikkatli konuşmak, serinkanlı olmak gerektiğini düşünüyorum. Eğer komplo teorisi kurulacaksa buna Kemal Bey’in Almanya’da olması da dahil ya da Meral Hanım’ın işe dahli üzerinden baktığımızda ya da cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair bir tartışma üzerinden bir dolu komplo teorisi.. Hepsini bir kenara bırakım öncelikle bu yargı tasarrufunun kimden ya da neyden kaynaklı olduğunu da bir mutabık kalmak gerektiğini düşünüyorum. Burada bir komplo aranıyorsa tek komplo şudur, en net elimizdeki veri, bu yargı kararının saraya rağmen alınamayacağı ve dolayısıyla sarayın kararını deklare eden bir memurdan ibaret olmayan bir yargı heyeti ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğidir.”

Şık'ın konuşmasının Satırbaşları ise şöyle:

‘KILIÇDAROĞLU DAHA ZAYIF BİR ADAY’

Türkiye değil bir hukuk devleti bir kanun devleti bile değil. Son örnekten yola çıkarak söylersek, Ekrem İmamoğlu hakkındaki yargı tasarrufu bize bunu kanıtlıyor.

Ya da birazcık yakın geçmişe gidelim, Can Atalay’ı, Mücella Yapıcı’yı, Osman Kavala’yı beş yıldan fazladır içerde tutan aynı şekilde Selahattin Demirtaş’ı, diğer seçilmiş Kürt siyasetçileri ya da Selçuk Kozağaçlı ve diğer avukat arkadaşlarımızı onların nezdinde isimler sayıyorum ama saymadıklarım alınmasın lütfen. Onların temsil ettiği alandaki herkese dair bir şey söylüyorum ya da adını sanını bilmediğimiz ‘FETÖ’ diye açılan torbanın içine doldurulan insanların hepsine suçlu dememiz mümkün mü? Bakın yargı böyle bir şey. Türkiye’de asgari hukuk normunun olduğu herhangi bir yargı mekanizması yok. Dolayısıyla yargının hali buyken, buna Yüksek Seçim Kurulunu da dahil ediyorum ve elbette üst derece mahkemeleri de Yargıtay’ı, Danıştay’ı ve Anayasa Mahkemesi’ni de.. Herhangi bir yargı bağımsızlığından ya da hukuk normundan bahsedemeyeceğimiz bir sistemin içerisinde kafasında demokrasinin kılıcı sallanan bir kişinin aday gösterilmesi büyük risktir. Dolayısıyla tam da bu nedenle Ekrem Bey’in adaylığının önünün tıkandığını ki zaten saray mahfillerinin planının da bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü onların kafasında olana dair bir yorum yapıyorum. Yanlış anlaşılmasın. Ekrem İmamoğlu’nun daha güçlü bir rakip olduğunu ve Kemal Beyin daha zayıf olduğundan hareketle.. Çünkü karşılarında Ekrem İmamoğlu’nu bir rakip olarak görmek istemiyorlar ve gerçekten bu riske edilecek bir şey değil.”

'BU İKTİDARIN SEÇİM KAZANMA ŞANSI YOK'

Toplumun en azından ortak kanaatlerine uygun bir aday gösterilirse, kabaca hep ‘Ekmeleddin kazası’ diyoruz ya öyle bir hata yapılmaz ise cumhurbaşkanlığı seçimi, 2018 seçiminde AKP-MHP bloğu AKP yüzde 42, MHP yüzde 11 oy almış, yüzde 52’de Cumhurbaşkanı Erdoğan almış. Ben anketleri çok referans alarak düşünmemeye çalışıyorum ama ortaya çıkan tablo, yaptığımız seyahatler, insanlarla konuşmalarımız, esnafla vs. bi defa her iki partinin de oy oranına bu kadar ulaşamayacağı.

Herkes bu konuda mutabık. Dolayısıyla gerçekten bu iktidarın seçim kazanma şansı yok ama bu muhalefetin seçimi kesinlikle kazanacağı manasına gelmiyor. Bu son İmamoğlu’na ilişkin yargı tasarrufundan sonra ortaya konan tablo mesela ya da ne bileyim hiç gereği yok iken fiili olarak ortada bir yasak yok iken siz laikliği gerçekten bir tabuta koyup mezara gömecek bir anayasanın önünü açmak gibi bir hata toplumu tekrar kutuplaştıracak ya da buna benzer bir dolu şey… Dahası Kürt meselesi gibi Türkiye’nin demokratik ve hukuk normlarına erişememesinin önündeki en büyük engel olan Kürt meselesine dair cesaretli söz kuramamanız. Ya bakın miting yapılıyor, Ali babacan dışında Selahattin Demirtaş’ın adı bile anılmadı."