2011'de AKP'nin 2023 hedeflerinden bazıları şunlardı:

-2023'de Türkiye dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacak.

Bırakın ilk 10'u ilk 30'da bile değil.

-Kişi başı milli gelir 25.000.- doları olacak.

Gerçek ise 9000.- dolar civarında.

-Yıllık ihracat hacmi 500 milyar dolar olacak.

Oysa 2022 sonu itibariyle yıllık ihracat rakamı 255 milyar doların bile altında kaldı.

-İşsizlik %5'in altında olacak.

İşsizlik hiçbir zaman %12'lerin altına inmedi. Hele genç işsizlik için %24 oranı dillere pelesenk oldu.

-Ülkemiz demokrasi ve özgürlükler konusunda parmakla gösterilen ülke olacak.

Demokrasi ve özgürlükler, insan hakları konusunda dünya sıralamasında Türkiye en utanılacak düzeyde. Freedom House'un raporuna göre Türkiye 195 ülkeden 146. sırayı işgal ediyor.

Erdoğan'ın o günlerde söylediği: Bir ülke hayal ediyorum; donanımlı, özgüveni yüksek ve erdemli gençler yetişmiş olan Türkiye...

Şimdi ne diyor Erdoğan; Telefon ve bilgisayar alacak gençlerimiz için vergi muafiyeti yapacağız. Evlenmek isteyen gençler için 150.000.-TL geri ödemesiz kredi vereceğiz. Gençler telefon ve bilgisayar alamıyor pahalı olduğu için. Gençler hayat pahalılığı nedeniyle evlenemiyor.

 Hiç istisnasız olarak sokakta 15-25 yaş aralığındaki bir gence sorduğunuzda geleceğinden umutlu olmadığını, imkanı olduğunda Avrupa ülkeleri veya Kanada gibi daha gelişmiş ülkelere gitmeyi arzuladığına tanık olursunuz. Sadece son iki yılda 1200 civarında uzman tıp doktoru ve mühendisin Almanya ve benzer ülkelere yerleştiği bilinen bir gerçek. Bununla beraber bu seçimde ilk kez oy kullanacak 5 milyon genç seçmenin var olduğu ve bunların istisnasız %80'nin ülkede kalmak istemediği bilenen diğer bir gerçek.

Şimdi sormak lazım: Ülkeyi bu duruma kim getirdi? 21 yıldır ülkeyi kim yönetiyor? Seçim için özellikle gençlere çeşitli vaatlerde bulunan bu iktidara gençler neden inansın? Niye güvensinler?

Gençlerin işe girme konusundaki en önemli yaralarından birisi de mülakat konusu. Genç, KPSS sınavından 100 üzerinden 95, 90, 85 veya 80 gibi yüksek notlar alabilme başarısını gösteriyor. Ancak aynı genç her ne hikmetse mülakat sınavından 30 veya 40 gibi düşük puan alarak eleniyor ve işsiz kalıyor. Oysa çok açık olarak bilinmektedir ki, TÜRGEV, TÜGVA, ENSAR gibi iktidara yakın vakıflardan gelen listelerde gencin adı yoksa KPSS puanının hiçbir anlamı yok...

Şimdi de iktidar mülakat sınavını kaldıracağım diyor. İktidarın hiçbir konuda güvenirliği kalmamıştır. Rıza üretmekten yoksundur. Mülakat konusunda da yeterince teşhir olmuştur. Mülakat kaldırılmış olsa bile işe girmek isteyen gençlerin iktidar yanlısı kadrolaşma için başka hilelerle karşılaşmaları sürpriz olmayacaktır.

Gençlerimiz, ''Türkiye'de sağlıklı, huzurlu, güvenli bir gelecek kurma umudumu kaybettim'' diyor. Genç, torpili olmadığı için doğru düzgün bir işe giremiyor. Girse de yeterli ücret alamıyor...

AKP ve İslamcı hareketin iktidara geldiğinden bu yana 21 yıldan fazla zaman geçti. O gün doğan bir çocuk bugün 20 yaşın üstünde bir genç. Toplum gençlerine umut veremiyorsa o toplum her yönden çürümeye başlamış demektir. O yüzden 14 Mayıs seçimi, bu çürüme sürecine dur demenin kapısını aralamak için bir şans olarak önümüzde durmaktadır. Elbette her şey 14 Mayıs seçim zaferi ile bitmeyecek. Ceberut AKP-MHP iktidarının yıkılması ile toplumda en çok mağdur olan gençlerimizin de, kadınlarımızın da, emeklilerimizin de... kısacası toplumun tüm kesimleri açısından daha iyi bir yaşamı inşa etmek için yeni bir umut doğacaktır.

Zira bu seçim kimin kazanacağından çok, kimin kaybedeceğinin daha önemli olduğu bir seçimdir. Yıllardır topluma hayatı zindan eden AKP-MHP iktidarını tarihin çöp tenekesine gönderebilme seçimidir.

 Bu seçimi en kritik, en önemli yapan şey, yaşanan dayanılmaz zorlukların asıl sorumlusunun bu rejimin varlığıdır. Bu seçimle bu rejimin değişikliğinin yolu açılabilecektir. O yüzden gerek Millet İttifakı'nın ve gerekse Özgürlük ve Emek İttifakı'nın topyekun, tüm muhalefetin kitlelere bu seçimle rejimin değiştirilmesinin yolunun açılacağı algısını vermesi gerekmektedir. Muhalefetin iktidarla sadece vaat yarıştırması iktidarın işine yaramaktadır. Vaatlerden çok eğer bu iktidar seçimle ezici bir yenilgiye uğratılıp rejimin değiştirilme imkanı kazanılmazsa bu toplumun belki bir daha seçim yüzü de görmeyeceği düşüncesi kitlelere çok iyi anlatılmalıdır. Yani iktidarın bu seçimi kazanması durumunda bizi Rus tipi, Ortadoğu tipi, Gürcistan, Azerbaycan tipi hukuksuzluğun, zorbalığın kural olduğu mafyatik bir yönetim beklemektedir.

Bir mafya devleti mi ? Bir zorbalık hükümdarlığı mı ? Yoksa demokrasinin, özgürlüklerin kazanılmasının yolunun açıldığı, umutların yeşerdiği bir barış ortamı mı? İşte seçeneklerimiz bunlardır...

Bu anlattıklarımdan karamsar olduğum anlamı çıkarılmamalıdır. Sadece herkes gibi endişelerimi ifade etmek istedim. Her şeye rağmen tünelin ucunda ışık görülmüştür. Eğer 14 Mayıs seçimlerine giderken muhalefet güçleri büyük ve vahim bir hata yapmazsa, bu iktidar ağır bir yenilgiye uğrayacaktır. Çünkü dünyada yüz kızartıcı bir iflas yaşayan siyasal İslamcılığın Türkiye'de başarılı olma şansı hiç yok. Zaten iktidarın bu kadar uzun süre iktidarda kalmasının tek nedeni; ülke aydınlarının, siyaset sahnesinde kendini solda görenlerin ve genel olarak muhalefet çevrelerinin dağınıklığı, örgütsüzlüğü, deyim yerindeyse programsızlığı ve açıkça söylemek gerekir ki korkaklığı olmuştur...

 Netice olarak yaşanan bunca olumsuzlukları geride bırakmak için,

-Özgürlüğe, adalete, eşitliğe, hukuka, demokrasiye düşman tek adam yönetimini,

-Toplumu kutuplaştırarak halklar arası gerginliği derinleştiren yalan siyasetini,

-Halkı yoksullaştıran, sömürü, savaş, yalan ve talanla ömrünü uzatmaya çalışan çürümüş düzeni,

-Farklı kültürleri, inançları, anadilleri, kimlikleri yok sayan tekçi rejimi,

-İstanbul Sözleşmesini feshederek kadına yönelik şiddet ve katliamların önünü açan erkek egemen zihniyeti,

-Depremi felakete dönüştüren ve on binlerce insanımızın hayatının kararmasına neden olan yıkım iktidarını,

-Gençlerimizi geleceksizliğe mahkum eden bu köhnemiş düzeni değiştirmek için bir arada olmaktan, omuz omuza vermekten başka çare kalmamıştır.