Son zamanlarda genelde Türkiye, özelde Kürtler adına hareketli günler yaşanıyor. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ başkanlığındaki AKP heyetinin HDP ziyareti, Türkiye’deki karanlık iklimin pek de alışık olduğu bir durum değildi. Tabi bu ziyaret birçok çevre tarafından farklı bir şekilde yorumlandı. Çünkü son kaç yıllık süreçte HDP ülkede ‘vebalı’ muamelesine maruz kalmış, tüm belediyelerine kayyum atanmış ve partinin genel başkanı Selahattin Demirtaş ile birlikte birçok vekil ve Kürt siyasetçi tutuklanmıştı. Bunların tamamının AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda gerçekleştiğini söylememe gerek yok sanırım.

Gelelim asıl konumuza! AKP’nin seçimler yaklaşırken HDP’ye salt Anayasa teklifi için ziyaret ettiğini düşünmek komik ve bir o kadar da absürt olur. AKP’nin son 5 yılda izlediği Kürt politikası ve HDP’ye yönelik sert yaklaşımı, toplumu kutuplaştırmış, devlet nezdinde HDP’yi savunmak bile suç unsuru haline gelmiş durumda. Bu kadar kutuplaştıcı, sert uygulamaları ile ön plana çıkan AKP’nin HDP ziyareti, HDP’yi manşetlerinde ‘terörist’ olarak servis eden kendine münasır medya patronları ve onların probaganda yazarlarını rahatsız etmemiş. Bu bir bakıma Türkiye’deki medyanın ne düzeyde olduğunu da gözler önüne seriyor. HDP bu ziyaret ile aslında ne kadar meşru ve talep ettiği demokrasi iradesini de bir kez daha deklare etmiş oldu. HDP’nin siyasi arenada rolünün ne kadar önemli olduğu ve yaklaşan seçimlerde belirleyici parti olduğunu söylemekte abartılı olmaz sanırım. Bu ziyaret, HDP’nin gasp edilen birçok belediyesinin ve tutuklanan siyasetçilerinin yasa dışı uygulamalara maruz kaldığınıda bizlere gösteriyor. AKP yaklaşan seçimlerde aslında HDP’nin seçmeni olmadan kazanmanın neredeyse imkansız hale dönüştüğünün farkında. Bu yüzden Erdoğan’ın masasında HDP formülü daha güçlü duruyor. Türkiye’de gündemi hergün ekonomik, demokrasi, mülteci gibi başlıca krizler belirliyor. Bu açıdan yeni kurulan DEVA, Zafer, İYİ, GELECEK gibi siyasi partilerin seçimleri AKP alehine büyük bir etki edeceğini düşündüğümüzde, Erdoğan’nın HDP’den başka çaresi olmadığını görüyoruz. AKP’nin ortağı MHP’nin genel başkanı Devlet Bahçeli bu görüşmenin gayet normal olduğunu ifade etmesi ise seçimler yaklaşırken AKP-MHP’nin tüm ilke ve duruşlarının 360 derece döndüğünü görmemek için kör olmak lazım. Tabi AKP’nin asıl niyeti ortada iken HDP’nin böylesi bir süreçte nasıl bir tavır izleyeceği ise merak konusu.

‘Kürtler bu seçimlerin kazananı mı yoksa arka planda oyları birileri için gasp edilmiş ötekiler mi olmalı’

HDP son kaç yıllık süreçte iktidarın sert politikalarına maruz kalmış, açık bir şekilde ‘terörist’ ilan edilmiş durumda. İktidarın medya organları ise HDP’nin yanyana geldiği her siyasi partiyi ise ‘terör ortağı’ olarak manşetlerine taşıyor. Bu iklimde HDP’nin seçimlerdeki belirleyici rolünün farkında olup olmadığı açıkçası bilmiyorum. Çünkü CHP kapalı kapılar ardında HDP ile görüşüyor, CHP’nin ortağı İYİ parti ise HDP’ye AKP mantığı ile yaklaşıyor ve hiç bir koşulda yan yana gelmeyeceklerini her açıklamada ifade ediyor. Böylesi karmaşık bir siyasi iklimde HDP’nin durumu pekte karışık değil. HDP belirleyici olan tek parti olarak görünüyor. HDP’nin, böylesi bir süreçte kendisi ile alenen görünme kaygısına kapılan bir siyasete ihtiyacı yok ve hatta ‘Açılımcılar kumpanyası’ diyerek Genelde HDP özelde Kürtlere yönelik aşağılayıcı ve yukardan bakan küstah açıklamaları ile Meral Akşener’in propagandacı siyasetine de ihtiyacı yok. HDP bugün tarihsel rolünün ve misyonunun Kürt sorunu olduğunun farkında olarak hareket etmeli. Kürtler bu seçimlerin kazananı mı yoksa arka planda oyları birileri için gasp edilmiş ötekiler mi olmalı.. Türkiye’de bugün Kürt sorununa yaklaşım tamamiyle siyasi partilerin bir aracı haline dönüşmüş durumda. Her sıkışan iktidar ‘Kürt sorunu’ kartını kullanmak zorunda kalmış ama hiç biri bu soruna samimi bir şekilde yaklaşmamıştır. Kürt sorununa yaklaşımın hangi düzeyde olması gerektiğine HDP karar verebilecek tarihsel bir deneyime sahiptir. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de ekonomik ve siyasi krizler son bulacak gibi görünmüyor. HDP seçimlere ‘Kürt sorunu’ başlığı altında girerse, bu başlığın karşılığı demokrasi ve ana dilde eğitim gibi önemli konuların çözümü konusunda anlam bulacaktır.

Erdoğan’nın hem içerde hem dışarda izlediği savaş politikası ise Erdoğan’a bir şey kazandırmıyor. Gün geçtikçe artan yoksulluk ve bu yoksulluğun getirmiş olduğu toplumsal yozlaşmışlık bir karabasan gibi ülkenin üzerine çökmüş durumda. Uyuşturucu yaşının 11’e düştüğü bir ülkenin dramından bahsediyorum. Toplumun bozulan ruh halinden ve buna karşın üretmeyen bir iktidar mekanizmasından bahsediyorum. AKP’nin siyasi vizyonu savaş ile meşgul iken halk ise bu savaşın faturasını çok ağır bir şekilde ödemeye mecbur kaldı. Toplumsal çürüme hiç bir zaman bu kadar hissedilmemişti. Ama gel gelelim seçimler geldi çattı. Bu AKP için artık yeni bir yol arayışı arayan toplum için pekte iç açıcı görünmüyor. AKP seçimlerde inanılmaz bir düşüşle toplumdan istediği cevabı almayabilir. Bir çok anket ve yaşanan kaos ortamı da bunu doğruluyor. Savaşa ayrılan bütçe ile hem Kürtlere vurup, bu faturayı ise yoksul halklara kesmek yaşadığımız yüzyılın doğasına aykırı. AKP’nin kaybetmesinden başka bir seçenek ortaya çıkmıyor. Ya Kürtler ile anlaşıp onların sorunlarına samimi bir çözüm getirecek yada izlediği üretemeyen kutuplaştırıcı siyaseti ile kaybetmeye mahkum olacak. Bakalım bizleri neler bekliyor. AKP’nin HDP ziyareti HDP’nin haklı ve meşru duruşunu bir kez daha bize göstermiş oldu.