Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Önder Aksakal Cumhur İttifakı'nın Meclis'e getirdiği seçim kanununda değişiklikler öngören teklifi, muhalefetin tutumu ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Aksakal’a göre, DSP’nin de AK Parti’nin de CHP’nin de ittifaka ihtiyaç duyduğu, "hâkim" partilerin ittifakları belirlediği bir yapı yaratıldı.

Bu zamana kadar ne Cumhur İttifakı’ndan ne de Millet İttifakı’ndan kendilerine "İttifaka katıl" önerisinin gelmediğini belirten Aksakal, ittifak ve cumhurbaşkanı adayını destekleme noktasında partisinin kırmızı çizgilerini açıkladı.

Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı üyeleriyle oturup konuşabileceklerini belirten Aksakal, HDP ile ise bunun mümkün olmadığını söyledi.

Aksakal, “Bizim kırmızı çizgimiz çok net. Anayasanın ilk üç maddesinde yazılan kriterler bizim kırmızı çizgimiz. Bu kriterlerle sorunu olan bir siyasi yapıyla bizim yan yana durmamız ya da birlikte hareket etmemiz söz konusu olmaz. Çok açık ifade ediyoruz, HDP gibi bir partiyle herhangi bir ittifak içerisinde asla olmayız. Bu kendimizi inkâr anlamına gelir. Ama bunun dışındakilerle politikalarımızdaki farklılıklar üzerinde tartışılabilir” dedi.

DSP Genel Başkanı Önder Aksakal’ın Gazete Duvar’dan Serkan Alan’ın sorularını yanıtladı.

Cumhur İttifakı’nın seçim kanununda değişiklikler öngören teklifi Meclis’e geldi ve Anayasa Komisyonu’nda kabul edildi. Siz teklifi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu konuda bir açıklama yapmıştım ve "Dağ fare doğurdu" demiştim. Yaklaşık bir buçuk senedir gündemde olan bu konuda çalışma yaparak önerilerimizi Adalet Bakanı, Meclis Başkanı, Meclis’teki siyasi partilerin genel başkanlarına vermiştik. HDP’ye vermemiştik. Sonrasında randevu talebimize olumlu yanıt veren Sayın Cumhurbaşkanı’na da götürmüştük.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, seçim barajı denilen kavramın ortaya konulmasındaki gerekçelerden birisi olan yönetimde istikrar konusunu ya da sıkıntısını ortadan kaldırmış oldu. Yönetim bir kişi tarafından oluşturuluyor. Cumhurbaşkanı hükümeti kuruyor. Dolayısıyla bir istikrarsızlık söz konusu değil. Yani hükümet güven alır mı, almaz mı? Ya da güvensizlik oyu ile düşürülür mü, düşürülmez mi? Bu hususlar tamamen ortadan kalkmış durumda. Bu yönetimde istikrarın varlığına işaret eden göstergeler. Geriye ne kaldı? Temsilde adalet…

'HÂKİM PARTİ DOMİNANTLIĞI ORTAYA ÇIKTI'

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde Cumhurbaşkanı'nın seçimi ilk turda kazanması, seçmenin yüzde 50’sinden bir kişi fazlasının oyunu alması şartına bağlandı. Ancak görüldü ki bu anayasa değişikliği yapıldıktan sonra, hiçbir siyasi yapı ilk turda böyle bir sayıya ulaşamayacak. O zaman bunu nasıl aşabiliriz? İttifak kanunu denilen kanunu hazırladılar. Her siyasi partinin Meclis’e girebilmesine olanak sağlama karşılığında Cumhurbaşkanlığına oy almayı hesaplayarak ittifak yasası çıkarıldı. Bu da bir hâkim parti dominantlığını ortaya çıkardı. Hâkim parti, hangi siyasi partiyi o yapı içerisinde görmek isterse, orada olabiliyorsunuz. Şimdi bu manzara karşısında bir seçim kanunu getirdiler ve "barajı yüzde 7’ye indireceğiz" dediler. Oysa parlamentodaki partilerin, AK Parti’nin "seçim barajını sıfıra indireceğiz" diye taahhütleri var. O zaman neden yüzde 7? Yüzde 7'ninbir nedeni olmalı.

'TEKLİF PARTİLERİN BİR İTTİFAKA MECBUR EDİLMESİ AMACINI TAŞIYOR'

Sizin bir çıkarımınız var mı bu aşamada?

Bu kanun değişikliği teklifi, seçime tek başına girdiklerinde parlamentoya katılamayacaklarını bilen partilerin bir ittifaka mecbur edilmesi amacı taşıyor. Hâkim partiler, diğer partileri kendi ittifaklarına katılmaları noktasında mahkûm hissettirmek için söz konusu yasal düzenlemeyi bu noktada tutuyorlar.

DSP GRUP KURARAK SEÇİME KATILMA YETERLİLİĞİ SAĞLANMASI KURALININ KALDIRILMASINI ÖNERMİŞTİ

Seçim kanununda değişiklik yapılmasına dair önerilerinizi Cumhurbaşkanı, bakanlar ve siyasi partilere sunmuştunuz. Bu önerileriniz karşılık buldu mu?

Bunun üzerine çalışacaklarını söylemişlerdi. Mesela bizim önerilerimiz içerisinde, 20 milletvekilinin bir araya gelip bir partide grup kurup, o partinin seçime girme yeterliliğini sağlaması kuralının kaldırılması vardı. Bu hakkaniyetsizlikti. Bunun önlenmesi lazım diye de önerimiz vardı. Bugünkü teklifte bunu getirdiler ve bu önerimiz gerçekleşmiş oldu. Bu doğru bir adım ama hazine yardımının hakça paylaşımı konusuna hiç dokunulmadı. Buna yönelik adımları da önermiştik.

'GÖRÜŞMELERİMİZİN HİÇBİRİNDE 'İTTİFAKTA YER ALIR MISINIZ' KONUŞULMADI'

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeniz ses getirmişti. "DSP Cumhur İttifakı’na mı dahil oluyor" sorusu gündeme gelmişti.

Cumhurbaşkanı ile görüşmemizden önce Kemal Bey, Meral Hanım ile de görüştük. Sayın Mustafa Destici, Gültekin Uysal, Karamollaoğlu ile de görüştük… Hiçbirisinde, "DSP’nin bir ittifak içerisinde veya kendilerine ait bir ittifak içerisinde yer alıp almayacağı hususu" ya da "İttifakta yer alır mısınız? Almaz mısınız?" konusu ima yolu ile dahi konuşulmadı.

"Hâkim partiler" dediniz. Bu sıfatı hangi kritere göre söylüyorsunuz?

Bugün itibariyle eğer baraj yüzde 7’ye inerse, yüzde 7 oyu garanti edebilecek partiler hâkim partidir. Bugün itibariyle kamuoyu araştırmalarına göre AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti ve HDP hâkim parti pozisyonuna girmiş bulunuyor.

'DSP’YE HİÇ İTTİFAKIMIZA KATILIN ÇAĞRISI GELMEDİ'

DSP’ye bu zamana kadar hiç “ittifakımıza katılın” çağrısı gelmedi mi?

Hayır hiç olmadı. Zaten ortada bir seçim yok. Seçimler 2023 yılında yapılacak savını ortaya atan bir iktidar var. Erken seçimlerin yapılabilmesi için 360 milletvekilinin Meclis’te el kaldırması gerekiyor. Bu karar alındıktan sonra partiler bir ittifak içerisinde yer alacak mı, almak isteyecek mi bu konuşulabilir.

'BİR SİYASİ PARTİ BAŞKA BİR SİYASİ PARTİNİN İKTİDAR OLMASI İÇİN KURULMAMALIDIR'

Peki seçim atmosferi yaklaştığında DSP olarak siz ittifak oluşturma girişimi içerisine girecek misiniz?

Bunu şimdiden söyleyebilmek çok doğru değil. Siyasette, rahmetli Demirel’in de dediği gibi 24 saat çok uzun zaman. Yarın siyaset mekanizması Türkiye’de hangi noktaya evrilir bunu kestirebilmek çok güç. Bu ekonomide de böyle. DSP, seçimlere katılma yeterliliği olan bir parti. 600 milletvekili adayımızı belirlemeye çalışıp seçimlere tek başımıza katılma hazırlığını yapmalıyız. Siyasi parti seçimlere katılmak için kurulur. Bir siyasi parti başka bir siyasi partinin iktidar olması için kurulmamalıdır.

'BUGÜN İTTİFAK SADECE DSP’NİN DEĞİL AK PARTİ’NİN DE EN BÜYÜK İHTİYACI'

2021 yılında yaptığınız bir açıklama var. "Erdoğan artık ulusalcı, ittifaklar dışında kalamayız" diyorsunuz.

Bunlar birbirinden bağımsız söylemler. "İttifaklar dışında kalamayız"ın karşılığı biraz önce anlattığım hadise. Eğer DSP yüzde 10’luk seçim barajını aşamayacağını öngörüyorsa, yüzde 10’luk barajı aşacak bir yapıyı, ama kurgulamak ama içinde yer almak noktasında mutlak suretle bir karar alacaktır. Çünkü parlamentoya girmenin başka yolu yok. İttifak bugün sadece DSP’nin değil AK Parti’nin de en büyük ihtiyacı. Aynı şekilde CHP’nin de ihtiyaç duyduğu bir mekanizma. Diğer partilerin ittifak yapısı içerisinde bulunma arzusu ya da stratejisi yadırganamaz.

'OTURULUR, KONUŞULUR'

Sizin nitelediğiniz hâkim partilerden size ittifak daveti olursa masaya oturur musunuz?

Oturulur konuşulur tabii ki. Karar partilerin yetkili organları tarafından verilir. Bir genel başkan çıkıp "biz filan ittifakta yer alıyoruz" diyemiyor. Buna partimizin organlarında karar verilir.

'HDP GİBİ BİR PARTİYLE İTTİFAK İÇERİSİNDE OLAMAYIZ'

Peki ittifak amacıyla masaya otururken kırmızı çizgileriniz neler?

Bizim kırmızı çizgimiz çok net. Anayasanın ilk üç maddesinde yazılan kriterler bizim kırmızı çizgimiz. Bu kriterlerle sorunu olan bir siyasi yapıyla bizim yan yana durmamız ya da birlikte hareket etmemiz söz konusu olmaz. Çok açık ifade ediyoruz, HDP gibi bir partiyle herhangi bir ittifak içerisinde asla olmayız. Bu kendimizi inkâr anlamına gelir. Ama bunun dışındakilerle politikalarımızdaki farklılıklar üzerinde tartışılabilir.

'BUNLAR SİYASETİN DOĞASI İÇİNDEKİ HADİSELER'

AK Parti ve MHP’yle ittifak çerçevesinde oturup konuşabilirsiniz değil mi?

Evet. CHP’yle de İYİ Parti’yle de görüşürüz. Bunlar siyasetin doğası içerisindeki hadiseler. HDP’yle niye görüşmeyiz? Bu da çok net. HDP bugün çıkar, "PKK terör örgütüdür, biz bunu anladık. Kürt sorunun çözümü parlamentoda karşılık bulacaktır. PKK’yı reddediyoruz, silahları bırakıp teslim olmalıdır" derse olabilir. HDP bugün legal bir partidir ama işleyişi itibariyle meşruiyetini kaybetmiş bir partidir. 

‘DSP CUMHUR İTTİFAKI İÇERİSİNDE YER ALDIĞINDA, AK PARTİ’YE İLTİHAK ETMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL’

Tabanınızı oluşturan DSP seçmeni, AK Parti ve MHP’nin yer aldığı Cumhur İttifakı’nda olmanızı nasıl karşılar?

DSP tabanı, Cumhur İttifakı’nda olmayı içine sindiremeyeceklere de Millet İttifakı içerisinde olmayı içine sindiremeyeceklere de sahiptir. Öyle il başkanlarımız, parti üyelerimiz var ki "Asla CHP’yle yan yana gelmeyelim", "Asla AK Parti’yle olmayalım" diyorlar. Bu demokratik bir tartışma içerisinde makul görülebilecek durumlar. Biz bunları yadırgamamalıyız. DSP’nin Cumhur İttifakı içerisinde yer aldığında, AK Parti’ye iltihak etmesi (katılmak) gibi bir durum söz konusu değil. Millet İttifakı ya da başka bir ittifak kurulduğunda da bu durum böyle. Bugün Saadet Partisi’nden bir milletvekilinin CHP listelerinden milletvekili seçilmeleri ne kadar mübahsa, DSP’nin de başka parti liste içerisinden seçilmesi o kadar makbuldür.

'MEVCUT SİSTEMİN DOĞRU OLMADIĞINI GETİRENLER BİLE ANLAMIŞ DURUMDA'

CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’nin oluşturduğu altılı masayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu partilerin liderlerinin imzaladığı ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ modeline destek veriyor musunuz?

Türkiye mutlak suretle 150 yıllık parlamenter sistem geleneğini devam ettirmelidir. Mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin doğru bir sistem olmadığını getirenler bile anlamış durumda. Bunu düzeltmek elbette kolay ama imkân dahilinde mi derseniz, biraz zamana ihtiyacı var. Bazı ortak paydaları yakalayabilmek gerekiyor.

'GÜÇSÜZ BİR PARLAMENTER SİSTEM DÜŞÜNÜLEMEZ'

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem terimi başlangıcında çok doğru bir terim değil. Parlamenter sistem zaten güçlüdür. Güçsüz bir parlamenter sistem düşünülemez. O parlamenter sistem demokratik mi değil mi ona bakmak gerekiyor. DSP olarak demokratik parlamenter sistem olarak adlandırıyoruz ve bu önerilerin içerisine parlamenter sistemi oluşturan ana unsurun eklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin bir milletvekili. Nerede itibar sahibi? En basitinden protokollerde bile geride. Bugün bir milletvekili TÜİK’in ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın içerisinden giremediyse, siz buna istediğiniz kadar güçlendirilmiş parlamenter sistem deyin. Siz milletvekilini, halkı, her türlü değerin önüne koyabiliyorsanız o zaman parlamento güçlüdür. Altı siyasi partinin 'Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem' metninde milletvekillerine dair de bir şey görmek isterdim.

Altılı masanın mutabakat metni size göre yeterli mi?

Bence çok yeterli ve tatmin edici görünmedi. Toplum tarafından da görünmedi. İçeriği itibariyle, sadece temennilerle oluşmuş bir metin görüntüsü arz ediyor. Öte taraftan altılı masa bir ittifak çatısını da tanımlamıyor. "Bu bir ittifak masası değil" diyorlar. Sadece Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçeceğiz iradesini ortaya koyan partiler. Eee biz de öyle istiyoruz. DSP’nin dışında da parlamenter sistem isteyen partiler vardı. Neden altı parti bir masaya oturdu da 10 siyasi parti oturmadı?

'DSP DE VATAN PARTİSİ DE DAVET EDİLEBİLİRDİ'

"DSP de o masaya davet edilebilirdi" diyorsunuz.

DSP de edilebilirdi. Bağımsız Türkiye Partisi, Vatan Partisi de edilebilirdi.

Masanın daha büyük olması daha çok mu ses getirirdi?

Daha inandırıcı olurdu ve toplum tarafından daha çok itibar görürdü. Şu anda kısır bir ittifak yapısının nüvesi gibi algılanıyor.

DSP’NİN CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNDEKİ KIRMIZI ÇİZGİLERİ NELER?

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın adayı belli, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Millet İttifakı’nda ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun adı öne çıkıyor. DSP cumhurbaşkanlığı seçiminde nasıl bir pozisyon alacak? Kırmızı çizginiz ne?

Anayasanın ilk üç maddesinde yazılı kriterlerle sorunu olmayan cumhurbaşkanı adayı DSP’nin destekleyebileceği adaydır. DSP kendisi cumhurbaşkanı adayı çıkarır mı? Bu seçim sistemi içerisinde 50 artı 1 oyu alabilecek potansiyeli görürse, yetkili kurulları böyle bir karar alır ama bugün itibariyle konuşulmuş değil.

KILIÇDAROĞLU DSP’NİN KIRMIZI ÇİZGİLERİNE UYAN BİR ADAY

Peki kırmızı çizgilerinize CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu uyan bir aday mı?

Ben Kılıçdaroğlu düzleminde uyduğunu düşünüyorum. Bu söylediklerimize karşı bir söylemi yok. Bunu besleyen politikaları var mı derseniz o da yok. Kılıçdaroğlu, "laiklik karşıtıyım, ben ülkenin bölünmesinden yanayım" diyen bir siyasetçi değil. Ama bu bahsettiğimiz kaygıları da bertaraf edecek açık söyleme sahip olmadığını muhtarlık konuşmasından görüyoruz. Laiklik ne olacak? Cumhuriyetin temel ilkelerinin başında laiklik gelir. Kırmızı çizginin birincisi bu olmalıdır?

'ERDOĞAN’IN ÖZEL BİR DEĞERLENDİRMEYE TABİ TUTULACAK TARAFI YOK'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kırmızı çizgilerinize uyuyor mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın biz 20 senedir ne olduğunu biliyoruz. Olaylara nasıl baktığını, uygulamalarda hangi noktaya geldiğini açıktan biliyoruz. Onun özel bir değerlendirmeye tabi tutulacak tarafı yok. Türkiye’nin laikliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik yasal bir çalışma içerisine girmiş görünmüyor. Belki, bazı bireysel ya da kesimsel uygulamalarında laikliği eleştiriyor ya da kendisine ters olduğunu söyleyebiliyor ama laikliğin ortadan kaldırılmasına yönelik bir programda misyon uygulanmış değil.

Muhalefetin bazı temsilcileri laikliğin özellikle eğitim ve Diyanet İşleri Bakanlığı özelinde "tırpanlandığını" belirtiyor.

Tırpanlandığını düşünüyoruz tabi. Laiklik örseleniyor mu? Örseleniyor. Ama laikliğin ortadan kaldırılması yönünde çabaları henüz görülmedi. Bunun dışında Erdoğan’ın, Türkiye devletinin üniter yapısının ve bölünmez bütünlüğünün tehlikeye girdiği andan itibaren pozisyonunu değiştirdiğini görüyoruz. Sayın Erdoğan, bölücü terör örgütünün ve Türkiye’nin güneyinde oluşması istenen sözde Kürt devletinin oluşması noktasındaki politikalara destekten ziyade itirazı olmayan bir siyasetçi pozisyonundaydı. Kobane denilen yerde YPG’nin varlığını sağlayan siyasi yapının başındaki kişi Tayyip Erdoğan’dı. Ama bugün oranın yapılanmasına itiraz eden Türk devletinin başında ve tavizsiz bir mücadele orada sürüyor.

Yani Erdoğan’ın, bazı politikalarda sizin onayladığınız çizgiye bir dönüşü var, öyle mi?

Tabii ki.

Söyleşinin tamamı burada.