Yaşamın ve siyasetin belirli kuralları vardır. Bu kurallara göre oynamalısın’ ama bir şartla; kuralların koyulma süreçlerinde yer alman koşuluyla!

Aksi durumda basit bir izleyici durumuna düşer, egemen elitlerin koyduğu kurallara tabi olursun. Senin, ailenin, tüm toplumun yaşam kalitesi ve geleceği, bu elitlerin belirlediği kurallara göre şekillenir. Siyasetin bu basit, aynı zamanda en temel ilkelerinden olan bu olgu yine ıskalanıyor.

Kılıçdaroğlu’nun kendi Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda, başta kendi partisi CHP içinde olmak üzere, 6’lı masa içinde ‘alan temizliği, alan açma’ çabaları tam da ‘sonuç alıcı olmaya başladı’ denilmeye başladığı anda, İYİ parti genel başkanının yaptığı ‘biz noter değiliz, süreçleri kimse bizden bağımsız belirleyemez’ anlamına gelecek açıklaması ile bambaşka bir boyut kazandı. Hem ittifak partileri içinde, hem de bir bütün olarak siyasi kamuoyunda yeni bir tartışmanın önünü açtı. Adeta bomba etkisi yaptı. CHP kamuoyu şokta. Sanırım Akşener’den böyle bir tutum beklenmiyordu.

Görünen o ki altılı masa maalesef bugüne kadar sadece yüzeysel, biçimsel olgular dışında ciddi sayılabilecek konuları ya hiç konuşmamış, ya da üzerinden atlanmış. Hem dünya siyasetini, hem de Türkiye’deki siyasi süreçleri derinlemesine bilen çevrelerin, bu arada kendi aralarında düşünce ve siyasi hedeflerin asgarisinde anlaşmış olan sol ittifak güçlerinin görüşleri dikkate alınmamış.

Herkes bilir, gerçeklerin ‘eninde sonunda ortaya çıkma’ gibi bir durumu var. Kamuoyu haklı olarak soruyor; altılı masayı oluşturan parti liderleri, oluşturulan teknik heyet aylardır ne yaptı? Neleri konuştunuz? Bırakalım seçim sonrasını, seçime kadar olan süreçlerde hangi noktalarda yol haritası çıkarttınız? Son yirmi yılda yerle bir edilen Cumhuriyetin kurumlarını yeniden oluşturmak için ne gibi önlemler alınacağını tartıştınız mı? Seçim güvenliği konusunda ne kararlar alındı ve nasıl bir yol haritası var? Büyük oranda tahrip edildiği ortada olan ekonominin yeniden yapılanması için neler planlanmakta. En azından ipuçları noktasında, kamuoyu bilgilendirilemez miydi? Kürt, Alevi sorunu gibi kronikleşen sorunların çözümü için en azından bir çerçeve metin için tartışılmaya başlandı mı? Yoksa sadece ‘denize düşen yılana sarılır’ anlayışı ile mi bir araya geldi 6’lı masa? Bu soruları çoğaltmak mümkün.

6’lı masanın oluşumunu, bir araya gelmeleri çok zor olan yapıları birleştirmek, ve ortak hedefe yöneltmek için olağan üstü bir çaba harcayan sayın Kılıçdaroğlu’nın çabalarına büyük değer veren biri olarak, bir noktanın altını çizmek istiyor ve bunu her şeye rağmen düzeltebilmek için zaman varken söylemek istiyorum; Türkiye’nin geleceğinin yeniden şekilleneceği bir süreçte, bu geleceği romantik argümanlarla ‘ben senin partinin oluşumunda katkı verdim, sen de beni adaylığımda destekle’ gibi beklentilerle yapılamaz. İdeolojik duruşlar, politik hesaplar yok sayılamaz. ‘Siyasi iktidar ne der’ gibi korkularla adım atılamaz. Kendi duruşunu, kendi politik perspektifini, ittifak yapacağın güçlerle tartışmadan başarılı olamazsın. Hele tüm bunları kamuoyundan uzak bir şekilde, elit bir çerçevede tartışırsan başarılı olma şansın olamaz!!!

Her şeyden önce bir kaç şeyin altını çizmek gerekiyor:

1-Yaklaşık bir kuşaktır iktidarda olan AKP ve ittifakları A dan, Z ye tüm toplumsal yapıyı etkilediği, toplumun sosyolojisi, psikolojisi ve algısını önemli oranda değiştirdiği unutulmamalıdır. Artık yeni bir siyasi ve toplumsal denge vardır ve bu denge iktidardan yanadır. Bu durumu değiştirmek isteniyorsa baştan bu olgu dikkate alınmalıdır.

2- Hiç bir şey kendiliğinden olmaz. Hele, siyasette bir değişim isteniyorsa, belirli bir süre bunun altyapısı hazırlanmalıdır. Yukarda belirtildiği gibi, öznel beklentilerle bu işin olma şanlı oldukça azdır.

3- İttifak politikasında öncelik sıralaması, kimi zaman başarının anahtarlarından biri olarak öne çıkar. Aynı şekilde düşünebilecek, ortak paydaları çok olanların birlikteliği hareket noktalarından biri olabilir. Bu olamıyorsa; 6’lı ittifakta olduğu gibi çok farklı çevreden partiler bir araya geliyorsa, en azından her partinin ittifak dışında kendi politikası ve duyarlılıkları olmalıdır. Partiler belirli olgu ve hedefte bir araya geldikleri için, tüm politikalarda ortaklık düşünülemez. Maalesef 6’lı masada CHP bu duruma düşmüş durumdadır. Bugünlerde yaşananlar buna en büyük örneklerden biri olarak ortadadır. CHP başarılı olmak istiyorsa bu duruma bir çözüm bulmalıdır. Siyasi realiteyi nesnel ölçülerle değerlendirip, ülkenin geleceğini sadece altılı masanın hedeflerine bağlamaktan uzaklaşmalıdır. Reel gerçekliği gözetebilmenin gereği bunu ortaya koymaktadır.

4- Şu bilinmelidir ki, her şeye rağmen bugün ‘demokratik parlamenter sistem’ için bir alternatif doğmuşsa, bunda sol güçlerin, sendikaların, TMMOB, Tabipler Odası, Barolar gibi sivil toplum kuruluşlarının, demokratik oluşumların cansiperane mücadelelerinin payı büyüktür. Bunların düşüncelerini, mücadelelerini küçümseyerek bir yere varılamaz. 

Bunlar unutulmamalıdır!