Altılı Masa'nın aylardır beklenen Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi Pazartesi günü açıklandı. Özü itibariyle siyasi yelpazenin merkez sağını temsil etme iddiasındaki Altılı Masa (Millet İttifakı) açıkladığı Anayasa Taslağı ile nüfusun büyük çoğunluğunu temsil eden emekçilerin yararına, onların hayatlarını iyileştireceğine dair bir umut vaat etmiyor.

Altılı Masa'nın, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'i neyi güçlendiriyor? Mevcut 1982 Anayasası'nın 118. Maddesi ile Milli Güvenlik Kurulu'nun çeşitli konulardaki aldığı kararları Bakanlar Kurulu'na emreder edasıyla varlığı, Altılı Masa'nın Anayasa taslağında aynen korunmuş. Eğer bir ülkenin anayasasında Bakanlar Kurulu'nun, hatta parlamentosunun üstünde Milli Güvenlik Kurulu gibi bir kurum varsa o ülkede demokrasiden lafzen bile söz etmek mümkün değildir. Benzer bir durum mevcut anayasanın 136.maddesi için de geçerlidir. Anayasa 136. Madde ile düzenlenen Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) toplumda hangi ihtiyaca cevap vermektedir ve ne kadar gereklidir? DİB'in bütçesi ve kurulduğundan bu yana uygulamalarından bu yazıda söz etmekten azade, eğer bir ülkenin anayasasında DİB gibi kurum varsa o ülkede İnanç ve inançsızlık özgürlüğünden, kısaca laiklikten söz etmek lafzen mümkün değildir. Taslakta Anayasa madde 136'da DİB'in gereksizliğini bırakın, rehabilitasyonundan bile hiç söz edilmiyor.

Taslakta Kürt meselesinin yanından, yöresinden geçilmiyor ama kayyım konusunun ele alındığı bir madde var ki evlere şenlik! Taslağa göre merkezi yönetimin mahalli idareler üzerinde siyasi baskı uygulamasına karşı olduğu belirtiliyor. Anayasa değişikliği önerisine göre, kayyımları İçişleri Bakanlığı değil, onun talebiyle Danıştay atayacak bundan böyle. Altılı Masa'nın Kürt sorunu ile getirdikleri “açılım” bu. Kürt halkı sevinmesin de kim sevinsin? Öyle ya seçimle kazanmış oldukları yerel yönetimlere artık “hukuki” bir merci atama yapacak. Halk tarafından seçilmiş bir yöneticiyi ancak halk yeni bir seçimle görevden alabilir demokratik ilkesinin Altılı Masa için pek bir önemi yok.

Altılı Masa aylardır parlamenter sistem deyip duruyor. Parlamento gücünü halkların ve işçi sınıfının öz örgütlerinin; söz, yetki ve karar sahibi olabildiği mekanizmalardan almalıdır. Gücünü öz örgütlerin güncel politik tartışmalarından almayan, güncel gelişmelere toplumun katılımını sağlayamayan parlamento, güçlü olma sıfatını asla hak etmez.

Altılı Masa'nın katılımcılıktan anladığı yön, meclisin içerisinde yer alan siyasi unsurların meclis çalışmalarına katılımı. Meclis ve toplum arasındaki ilişki onların sorun alanına girmiyor maalesef. Meclisle örgütlü toplum arasındaki ilişkiyi anmaya bile gerek yok onlar için. Meclis ile toplum arasındaki ilişkiden anladıkları bazı milletvekillerinin esnafı ziyaret etmesinin ötesinde bir ruha sahip değil. Oysa bu ülkede hak ve hürriyetlere sahip olması gereken kesimler saymakla bitmez. İşçi sendikaları ve mücadele birlikleri var. Kadınların platformları ve demokratik kitle örgütleri var. Öğrenci birlikleri var. Yerel düzeylerde halk meclisleri var. Meslek odaları ve birlikleri var. Kürtlerin ve Alevilerin kimliklerini korumak üzere yarattıkları oluşumlar var...

Altılı Masa'nın “yeni anayasa” önerisinde görüldüğü üzere “demokratikleşme aracılığıyla ekonomik istikrar”ın oluşumu olarak ifade edilebilir. Buna göre eğer ülkede demokrasi, hukuk ve kurallara uygun piyasa ekonomisi olursa sermaye de ülkeden kaçmayacak. Aksine ülkeye para girişi olacak. Yeni yatırımlar yapılacak. Böylece istihdamda artış, döviz kurlarında, faizde ve enflasyonda düşüş meydana gelebilecektir. Yani 2002-2013 arasında çok sık duyduğumuz sözler burada bir kez daha tekrarlanmakta, deyim yerindeyse AKP'siz AKP rejimi vaadinden öteye gidilmemektedir.

Altılı Masa'nın yeni anayasa taslağı, emekçi sınıflara, kamuculuğa, planlı ekonomiye gözünü kapamasıyla ama Türkiye'nin sermaye düzenini onarma ihtiyacını ortaya koymasıyla tam da sağcı, muhafazakar restorasyona uygun düşen bir belgedir. Burada “demos”un yani halkın olmadığı bir demokrasinin önümüze konulması anlamını taşımaktadır.

Altılı Masa, düzen içi bile olsa bir alternatif ekonomik programı gündemine almamakta, Gayri Safi Milli Hasıla'yı (GSMH) yani milli geliri yeniden bölüştürücü, serveti vergilendirici, cehennem gibi olan emek rejimini iyileştirici tedbirlerden, devletin yapması gereken yatırımlardan, ücretsiz verilmesi gereken kamu hizmetlerinden, istihdamın kayıt altına alınmasından, savaşa, silaha ayrılan bütçenin tedricen azaltılarak çok sıkı denetlenmesinden, tüm yurttaşların genel sigorta ve sağlık sistemine ücretsiz dahil edilmesinden, güçlü sendikalardan, grev, genel grev ve dayanışma grev hakkının anayasal teminata kavuşturulmasından vs. açık ve net olarak söz etmemektedir...

Sonuç olarak, yazımızın başında belirttiğimiz üzere Altılı Masa'nın sağ merkezci yapısı gereği söz konusu anayasa taslağı, rayından bir hayli çıkmış, hak, hukuk tanımaz, bir kabile devletine dönüşmüş mevcut sömürü düzenin “tutucu bir restorasyon”u hedeflemekten öte bir anlam taşımamaktadır.

Gücünü halkların ve işçi sınıfının örgütlerinden alan bir parlamento için, öncelikle bu hükümeti göndermemiz gerekiyor. Aklı başında kimsenin buna bir diyeceği yok elbette. Akabinde bu ülkenin devrimci demokratik dinamikleri, hakları ve özgürlükleri gerçekten, amasız, fakatsız savunan demokratik bir anayasayla ülkeyi güzel, güneşli günlere taşıyacaktır.