Türk sineması, şimdiye kadar memleketin dört bir yanını kadraja alsa da, Başkent'e pek yüz vermedi. Sürü (1978) ve İtiraf (2001) filmlerinde görünen Ankara, şimdilerde 'el değmemiş' hikâyeleri ve sinematografisiyle filmlerin yeni gözdesi oldu.

Şu sıralar yeni filmi 'Yeraltı'nın çekimlerine devam eden Zeki Demirkubuz da söyleyince haber yapmak farz oldu artık. Ankara, Türkiye'nin başkenti olsa da sinemanın başkenti hep İstanbul oldu. Ancak başkent bu durumdan fazlaca rahatsız olmuş ki, İstanbul'un 'albenisine' göz dikti. Yanına Sırrı Süreyya Önder ve Engin Günaydın gibi iki senarist/oyuncuyu da alan usta yönetmen Zeki Demirkubuz'un şehri mesken tutmasıyla diyebilirz ki, artık setlerin yeni gözdesi Ankara oldu. Üstelik cuma günü gösterime giren Ömer Faruk Sorak imzalı 'Aşk Tesadüfleri Sever' de, hikâyesini iki şehir arasında paylaştırmasına rağmen ağırlıklı olarak Ankara'da geçiyor. Önümüzdeki çarşamba günü başlayacak olan 61. Berlin Film Festivali'nde yarışacak olan Seyfi Teoman'ın ikinci filmi Bizim Büyük Çaresizliğimiz'de ise Ankara neredeyse ana karakterlerden biri.

Ankara'nın kadraja girme tarihini biraz geriye götürünce karşımıza senaryosunu Yılmaz Güney'in yazdığı, Zeki Ökten'in 1978 tarihli 'Sürü' filmi çıkıyor. Orada da yüzünü çok gösteremeyen şehir, bir görünüp kayboluyor. Ardından, 2001 yılında Zeki Demirkubuz'un belki de en yoğun ve yıpratıcı filmi 'İtiraf', Ankara'nın gecekondu semtine yolunu düşürdü. Ankara Sinema Derneği Başkanı Ahmet Boyacıoğlu ise geçtiğimiz yıl gösterime giren Siyah Beyaz adlı ilk uzun metraj filminde Ankara'ya mesken tutmuştu. Bugüne gelindiğinde ise Ankara'da çekilen filmlerden biri sinemalarda gösterime girmişken, bir diğeri Berlin'de Altın Ayı arıyor, en 'yeni'si ise Zeki Demirkubuz'un elinde Ankara'yı kadraja almaya devam ediyor.

Şu sıralar çok tutulan dizilerden Behzat Ç.'nin de Başkent'te çekildiğini düşününce, Ankara'nın 'bir anda' setlerin mekânı olmasının sebeplerini şehirde film çeken isimlere sorduk. Cevaplar muhtelif, ama hepsi de Ankara'nın sinema için yeni bir 'yüz' olduğu konusunda hemfikir. Hava ve zeminin film çekmeye müsait olduğunu söyleyen yönetmenler, Ankara'nın sinemaya 'aç' bir şehir olduğuna da vurgu yapıyor. Üstelik, İstanbul ile kıyaslanamayacak kadar kolay şehir içi ulaşımı ve 'el değmemiş' hikâyeleri de cabası...

 
Zeki Demirkubuz (İtiraf, Yeraltı):

Yıllar önce İtiraf'ın çekimlerini yapmıştık burada zaten; benim için yeni değil. Ankara'nın sinematografisi çok güzel. Ancak benim için hikâye önemliydi. Her şeyin belli merkezlerde olması gibi bir özelliği var Ankara'nın. Memur Muharrem'i anlattığımız için burası da bir memur şehri ve kasvetli bir havası olduğu için Ankara'yı tercih ettim. Manzarayla falan ilgilenmiyorum. Burası olmalıydı, onun için de buradayız.

Ömer Faruk Sorak (Aşk Tesadüfleri Sever):

Hikâyemizin başlangıcı Ankara'ydı. Ancak benim için daha önemlisi, doğduğum büyüdüğüm şehre bir nevi vefa borcunu ödemekti. Dışarıdan 'siyaset ve bürokrasi' şehri diye bilinmek Ankaralıları rahatsız ediyor. Bundan sonrası için dizi ve sinema çekimlerinde vatandaştan zabıtaya memuruna kadar herkes yardımcı oluyor. Ayrıca Ankara şehiriçi ulaşım yönüyle İstanbul'a göre size müthiş bir zaman kazandırıyor. Üstelik sinemaya yeni atmosfer kazandıracak kadar güzel bir görselliğe sahip.

Ahmet Boyacıoğlu (Siyah Beyaz):

Evvela bizim filmin hikâyesi Ankara'da geçen bir mekânı anlatıyordu. Onun için seçtik. Üstelik Ankara'da müthiş bir sinematografi var. Şimdiye kadar ihmal edilmiş, ama Ankara'nın İstanbul'dan kalır yanı yok. Öyle ki, Boğaz'ı, Beyoğlu'nu falan çıkarın, İstanbul'un durumu Ankara'dan da kötüdür. Nihayetinde başkent burası ve 5 milyon insan yaşıyor. Burada da nice hikâyeler var.

 Seyfi Teoman (Bizim Büyük Çaresizliğimiz):

Barış Bıçakçı'nın romanından uyarladığımız için film de romanda olduğu gibi Ankara'da geçecekti. Üstelik bu filmi Ankara dışında bir yerde çekmemiz mümkün değildi. Çünkü karakterlerin Ankaralı oluşuna, Ankara'da yaşayışına dair bir durum da var. Ayrıca sinemaya çok uygun bir atmosfer ve manzara var Ankara'da.

Zaman