Üniversitelerde şu anki problemlerden birisi 50-d kadrosunda bulunan araştırma görevlilerinin sorunları. Doktorayı bitirdikten sonra işten çıkarılma tehlikesi yaşayan birçok araştırma görevlisi var. Çünkü değiştirilen kurallar geriye doğru uygulatılmakta.

Bir gerçek var ki, yıllar boyunca üniversite kadroları eşe dosta verildi. Bunun örnekleri mevcut. Kısa bir araştırma yaparak hangi üniversitede kaç tane akraba akademisyen olduğu görülebilir. Hatta yanıbaşına oğlunu ve kızını asistan olarak alanlara bile rastlanabilir. Üniversitelerin bu hale gelmesinin en büyük nedeni adrese teslim 50-d kadrolarıdır.

Kadrolaşmanın neden olduğu bu tipten durumlar gerçekten akademisyen olabilecek insanların üniversitelere yerleşmesinin önüne geçmiştir. Yetenekli kişilerin kapının dışında kalmasına neden olmuştur. Aynı şekilde fırsat eşitliğine darbedir. Dahası ülkenin bilim alanında geri kalmasına neden olmuştur.

Bu yüzden YÖK’ün bu sistemi kaldırıp, yerine daha adil bir sistem getirmesi gerekir. Ancak bunu yaparken yine de hak edenlerin de bu kadrolara girdiği de düşünülerek daha dikkatli olunması lazım. Örneğin; geriye doğru uygulamaların kaldırılıp, var olan 50-d araştırma görevlilerinin işten çıkarılması engellenip, aynı şekilde 50-d kadrosuna alım durdurulabilir. Bunun yerine öğrencilerin yüksek lisans ve doktora eğitimlerine burslu olarak devam etmeleri sağlanabilir.

Bu sayede bir nebze de olsa önceden yerleşmiş, yaşını başını almış olan araştırma görevlilerinin mağdur olmasının önüne geçilebilir. Aynı şekilde, fırsat eşitliği bakımından önemli olan ÖYP sistemi geliştirilerek, zorunlu senet uygulamalarının kaldırılarak daha cazip hale getirilmesi sağlanabilir.

MUHTEŞEM GATSPY;

Benjamin Button’dan sonra Scout Fitzgerald’ın kitabında uyarlanma izlediğim ikinci film Muhteşem Gatspy oldu. Ancak kitap ve film arasında tutarsızlıklar var. 1920’lerin partilerinde 2000’lerin techo müziklerinin çalması beni filmden biraz soğuttu. Ancak Lana Del Rey’in şarkıları filme uyum sağlamıştı.

DAN BROWN INFERNO;

Dan Brown İstanbul’u gerçekten çok etkileyici şekilde anlatmış. Okur okumaz farkı anlıyorsunuz. Özellikle bölüm başındaki sayfalar sizi kitabın içiresine çekiyor ve İstanbul’un ne kadar güzel olduğunu hissettiriyor.