6 Şubat 2023 günü Maraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 9 saat arayla 7,7 ve 7,6 şiddetinde gerçekleşen iki deprem ülke tarihinde görülmüş en kahredici yıkımlardan biri olarak kayıtlara geçti. Resmi kayıtlara göre 42 binden fazla insanımızın vefat ettiği, 100 binlerce insanımızın yaralandığı ve 13 milyondan fazla insanımızın depremzede olarak mağdur olduğu bir travma ile karşı karşıya kaldık. Aradan geçen 15 güne rağmen söz konusu depremle ilgili sayısal verilerin net bir tablosu hala ortada yok.

Ancak haksızlık etmeyelim, gerçek böyle iken ortaya çıkan net bir tablo var; Bir tarafta yoksul bırakılmış, sürekli haksızlığa uğratılmış halkın, emekçilerin kararlı dayanışması, diğer tarafta sermaye iktidarının, yani devletin beceriksizliği, sorumsuzluğu ve acizliği...

İktidar sahipleri vakit geçirmeden, her zamanki cevvallikleri ile uyguladıkları imar afları sonucunda işledikleri suça mazeret bulmak ve bu suçlarını hafifletmek için ''asrın felaketi'' tabirini icat ettiler. Oysa dünyanın hemen her tarafında benzer depremler oluyor. Çok daha şiddetli olduğu halde bu kadar can kaybının yaşanmadığı, bu kadar mağduriyetlerin olmadığı Japonya örneğinin ülke yöneticilerinin umurlarında bile olmadığını bir kere daha gördük. Maraş depreminin çok yakın tarihte olacağını başta yer bilimci Prof.Dr.Naci Görür olmak üzere birçok bilim insanı defalarca yazılı ve sözlü uyarmalarına rağmen iktidarın söz konusu uyarılara duyarsız kaldığını herkes biliyor. 1999 depremi ile gündeme gelen özel iletişim vergisi adı altında deprem vergisi olarak toplanan ve 38 milyar doları aşan meblağı aradan geçen 24 yıla rağmen deprem için değil, başka amaçlar için kullanıldığını bizzat iktidar temsilcileri itiraf ettiler.

Cumhuriyet tarihinde 23 kez uygulanan imar barışının 7 defasının bu iktidar tarafından gerçekleştirildiği bilinmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan meydanlarda ''imar barışı ile 205 bin Hataylının, 144.556 Maraşlının, 88.507 Malatyalının imar sorununu çözdük'' derken asıl asrın felaketine temel atmış olmuyor mu?

İktidar, asrın felaketi tabiri ile on binlerce insanın katliamından, on milyonlarcasının mağduriyetinden kurtulamaz. Sadece bu iktidar da değil, bugüne kadar imar barışını uygulayan gelmiş geçmiş tüm iktidarlar, bilimsel gerçekler ışığında depreme dayanaklı binalar inşa etmeyen tüm müteahhitler, onlara izin veren tüm belediye başkanları, il genel meclis üyeleri tek tek görüntülü olarak halka açık sorgulanmalı ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdırlar. Öyle 2 veya 3 ay sonra serbest kalacakları kamuoyunca belli olan yüzbinlerce müteahhitten birkaç yüz tanesinin tutuklanmasının göstermelik bir cezalandırma olduğunu bilmeyen yok.

Bu kadar ölümlerin yaşandığı, milyonlarca insanın perişan olduğu, vicdanı olan tüm insanların olağanüstü acı yaşadığı depremlerle ilgili bir tek sorumlunun istifa bile etmediği, hiçbir sorumluluk kabul etmedikleri bir felakettir. İktidar temsilcilerinin ''asrın felaketi'' kavramını kullanarak kendilerini temize çıkarmaları mümkün değildir. Asrın felaketi arıyorsanız uzağa gitmeye gerek yok.

Asrın felaketi mi arıyorsunuz?

Deprem için toplanan milyarlarca meblağın örtülü bir şekilde başka amaçlar için kullanmak asrın felaketidir.

Depreme dayanıksız binaların hiçbir kontrol yapmadan bütçeye para gelecek diye imar barışı ile meşrulaştırmak asrın felaketidir.

Sağlık, eğitim, barınma, sosyal güvenlik, bunların hepsinin adım adım serbest piyasaya devri, kamunun adım adım tasfiye edilip ''özel'' olanın, yani sermayenin mantığının toplumsal yaşamın bütününü kuşatır hale gelmesi, sermayenin vampir dişlerini emeğin boynuna geçirmesi, doğrudan insan hayatına, insanın varoluşuna yapılan saldırıdır asrın felaketi.

Asrın felaketi, ağacın, yeşilin, parkın, bahçenin, kolay ulaşımın, asgari insanca yaşam olanaklarının yokluğudur.

Asrın felaketi, bugün milyonlarca insanın her an başlarına çökecek, her an tabutlarına dönüşebilecek evlerde derin bir çaresizlikle oturuyor olmalarıdır.

Asrın felaketi, fay hatları üzerinde depremle ilgili bilimsel doğrular kıstas alınmadan inşa edilmiş kentlerde ve özellikle ülkenin kalbi İstanbul'da milyonların bir gece ansızın ölümle yüzleşeceklerini bilerek ve ellerinden bir şey gelmeyerek yaşamaya devam etmeleridir.

Asrın felaketi, Türkiye burjuvazisinin büyük tahribatlara yol açacak olan İstanbul merkezli büyük bir depremin uzun vadede kendisinin de sonunu getirebileceğini bile bile vampirin kana bağımlılığı misali, sömürüden, ranttan, kar hırsından vazgeçmemesi sonucunda ülkenin adım adım sona doğru yaklaşmasıdır.

Asrın felaketi, iktidarın şu an bile, deprem bölgesindeki enkazı kaldırmak için sabırsızlanmaları, geride kalanlara hiç olmazsa cenazelerini teslim etmek gibi bir kaygı taşımamaları, insanlara bir an önce başlarını sokacak evler yapma telaşından değil, yeni inşaatların, yeni rantların, yeni ihalelerin ağızlarını sulandırmasıdır. Beton ve para kokusu almalarıdır asrın felaketi.

Asrın felaketi, kapitalist sömürünün, sermaye düzeninin kendisidir. Zira sermaye düzeninde insana, insanca yaşama, insanın insan gibi varoluşuna yer yoktur. Daha çok ölüm, daha çok çalmak, daha çok sömürmek, daha çok biriktirmek vardır.

İşte asrın felaketini burada aramak gerekiyor.