Ekonomist Atilla Yeşilada, üç ay içinde yüksek enflasyonu önleyeceğini iddia ettiği formülü, “Olmazsa üç ayın sonunda kendimi Ahırkapı'dan suya atarım” diyerek açıkladı.

Bunları, “1- Merkez Bankası bağımsızdır, istediği kadar faiz artırır, hükümetin söyleyecek hiçbir sözü olamaz. 2- AB'de Kamu İhale Kanunu neyse alıp Türkçe'ye çeviriyorum, bütün ihaleleri şeffaflaştırıyorum. 3- HSK'dan Adalet Bakanı ve Adalet Bakanı'nın Müsteşarı'nı çekiyorum, HSK bütün kararlarında bağımsızdır, karışmıyorum. Bu üçünü yapın, Türkiye'ye üç ay içinde 20 milyar dolar para girer” diyerek açıklayan Yeşilada, “Tabii üç ayda enflasyonu 5'e indiremezsiniz ama halk işlerin süratle iyiye gittiğini görür. Bu oyun bitti artık” diye ekledi.

Atilla Yeşilada, Sözcü gazetesi yazarı Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtladı.

“ÜÇ HANELİ ENFLASYONA GİDİYORUZ”

Yeşilada, “90'lara dönüyoruz, o zaman da enflasyon bir yıl 90, bir yıl 70 olurdu. Halkın durumu fark etmezdi ki enflasyonda herkes tedbirini enflasyon daha yüksek olacakmış gibi alırdı. Ama burada artık ip koptu, buradan üç haneli enflasyona gidiyoruz, bu politikalarla bunun engellenmesi imkansız” görüşünü ifade etti.

"RADİKAL BİR OPERASYON LAZIM, YANİ KOL KESMEK LAZIM"

Yeşilada sözlerine şöyle devam etti

“AKP'nin kafasındaki şu; Biz doların artmasına müsaade etmezsek enflasyon da yatışır. Bu da ekonomik cehaletin derecesini gösteriyor çünkü şu anda Türkiye'de tabii ki dolar kurunun artışı enflasyon için önemlidir ama asıl önemlisi beklentiler değişti. İnsanlar, şirketler, işçiler, doktorlar, herkes enflasyonun yükselmesini beklediği için, ‘enflasyon yükselecekmiş gibi fiyat’ talep ediyor. Ve siz bu beklentiyi kıramadığınız sürece Türk Lirası değer kazansa da enflasyon düşmeyecek! Size bir örnek vereyim; bakın 6'ncı ayda asgari ücrete yeniden ‘enflasyonun üstünde zam’ konuşulmaya başlandı. Bunu yaptığınız zaman enflasyon kemikleşmiş oluyor. Çünkü o zammı aldığında insanlar harcıyor, yine ürünlerin fiyatı artıyor, yine gelirleri aşıyor, 3'üncü ayın sonunda yine zam istiyor. Artık bu noktaya geldikten sonra radikal bir operasyon lazım, yani kol kesmek lazım aksi halde enflasyonu durduramazsınız.”

“BÜTÇE HARCAMALARINI KESMEK VE FAİZLERİ ARTIRMAK”

Yeşilada, “kol kesmek” olarak bahsettiği bu radikal kararların neler olduğunu da şöyle açıkladı:

“Kol kesmek çok basit, ilk önce faizleri yükselteceksiniz, ikincisi bütçe harcamaları sonuna kadar kesilecek, üçüncüsü bir takım politik fedakarlıklar yapılacak. Mesela; milletvekilleri, cumhurbaşkanı, kamu bürokrasisinin maaşlarının dondurulması gibi, en önemlisi bu yap-işlet-devret projeleri şimdi kamuyla da ortaklık aldı, orada da bunları işleten kimler varsa onlardan da ‘dolardan bir süreliğine vazgeçin, 20 yıldır siz halkın sırtından yaşıyorsunuz, bir-iki yıl da siz enflasyonun düşmesine destek vermek için bütün geçiş ücretlerini sabit tutun’ denecek. Tabii yani bunun sembolik bir değeri var, burada asıl yapacağınız mücadele şu: Bütçe harcamalarını kesmek ve faizleri arttırmak.”

“ÜÇ BASİT YOL VAR OLMAZSA KENDİMİ SUYA ATARIM”

Yeşilada, üç ay içinde bu enflasyonu önleyebilmek için yapacaklarını ise şöyle anlattı:

“Üç tane çok basit şey var, olmazsa üç ayın sonunda kendimi Ahırkapı'dan suya atarım: 1- Merkez Bankası bağımsızdır, istediği kadar faiz artırır, hükümetin söyleyecek hiçbir sözü olamaz. 2- AB'de Kamu İhale Kanunu neyse alıp Türkçe'ye çeviriyorum, bütün ihaleleri şeffaflaştırıyorum. 3- HSK'dan Adalet Bakanı ve Adalet Bakanı'nın Müsteşarı'nı çekiyorum, HSK bütün kararlarında bağımsızdır, karışmıyorum. Bu üçünü yapın, Türkiye'ye üç ay içinde 20 milyar dolar para girer. Tabii üç ayda enflasyonu 5'e indiremezsiniz ama halk işlerin süratle iyiye gittiğini görür.”

“TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZE YOL AÇACAK”

“4-12 hafta içinde Aralık 2021 gibi bir döviz şoku daha yaşayacağız. Döviz depremi yazı beklemez diye zaman veriyorsunuz. Bu en geç üç ay içinde mi olacak?” sorusuna da cevap veren Atilla Yeşilada, şöyle konuştu:

“Benim şahsi hesabım yılbaşından bu yana TCMB ısrarla reddetmesine rağmen 8 milyar dolardan fazla dolar satarak döviz kurunun yükselmesini engellemiş durumda. Bu da tabii yakında TCMB'nin cebindeki paranın biteceği anlamına gelir. Ben “Dövizde kriz ya da deprem olacak” derken -artık deprem, buhran, kıyamet hepsi aynı şey- iş buraya geliyor. Bugün TCMB dese ki “dolar çok yükseldi, bunun da tek çaresi ben gidip dolar satıp fiyatını düşüreceğim”, elinde 35 milyar dolar var, siz bunun ayda net 6 milyar dolarını ithalat için veriyorsunuz, bunun dışında vadesi gelen dış borçlar var, bunlardan da ayda 1-2 milyar dolar gidiyor ve son iki haftadır da milletimiz ve daha çok şirketler yeniden döviz almaya başladı, o da ayda 3 milyar dolar civarında.

Nereden baksanız kaba hesapla ayda 10 milyar dolar gidiyor ve gelen yok. Bir yandan da dövizi kontrol etmek için bozduruyorsunuz, o yüzden “bir ayda da bitebilir” diyorum, çok satıyorsa bir ay, az satıyorsa en fazla üç ay dayanır. Merkez'in rezervi bitince teslim olacak. Teslim olacak ne demek; sermaye kontrolleri gelecek. Yani; “Türkiye'den artık dışarıya yatırım yapamazsınız” denir, halkın bankadaki döviz çekimi örneğin 10 bin dolarla sınırlandırılır. Bu da tabii Türkiye'de ekonomik bir depreme yol açacak, Türkiye'ye kimse kredi bile vermeyecek “Bizim de paramıza el koyarlar” diye ve oyun bitecek orada.”