Anayasa Mahkemesi’nin oy birliğiyle HDP iddianamesini iade kararı iddianamenin emir ile yazılmış siyasi bir ferman olduğunun hukuken tescilidir.

Anayasa Mahkemesi oybirliği ile sadece usuli eksikliklerden değil, esasla ilgli ispat hukuku ile ilgili yokluklardan dolay ıda iddianameyi iade etmiştir. Bu iade ve gerekçesi öz itibariyle ortada iktidarın çıkarı için, özellikle de MHP'nin çığırtkanlıklarının tatmini için, "emret komutanım "zihniyetiyle yazılmış, hukuki değeri olmayan 600 küsur sayfalık bir kağıt tomarının ortada olduğunu kanıtlamıştır.

Anayasa Mahkemesi kararı; iddia edilen fiiller açısından partinin tüzel kişiliğiyle illiyet bağını doğrulayacak deliller olmadığını, hele hele iddia edilen fiillerin işlenmesi nedeniyle bir odak durumuna gelme halini kanıtlayacak delillerin iddianamede bulunmadığını vurgulamıştır. Kişilere isnat edilen fiiller nedeniyle, partinin tüzel kişiliğinin sorgulanamayacağını belirtmek istemiştir.

Bir önceki yazımızda neden iktidarın böyle uyduruk bir davaya konjonktürel olarak ihtiyaç duyduğunun, ayrıntılı bir şekilde analizini yapmıştık. Emirle hareket eden yargıtay başsavcısı iktidarı memnun etmek için, Ceza yargılaması hukukunun birçok olmazsa olmaz temel kurallarını ihlal etmiştir. Halen kişilerle ilgili devam eden yargılamaları hatta beraatle sonuçlanan yargılamaları delil olarak göstererek masumiyet karinesini çiğnediği gibi, yargılama hukukunun ispat hukuna ait delil kriterlerini de çiğnemiştir. Ceza Muhakemesi Kanununun iddianamenin iadesi bölümünü düzenleyen kısmında, 170. maddeye aykırı olarak düzenlenen, ayrıca suçun ispatına mutlak suretle etki edecek delil olmadan düzenlenen iddianamelerin iade edileceği düzenlenmiştir. 170/4. maddede ise iddia edilen suçu oluşturan olayların mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanması şart koşulmuştur. Yargıtay başsavcısı bu yasal temel kuralları ihlal etmiştir. Keza bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi meclis içinde söylenen sözlerin dışarda da tekrarlanmasını, siyaset yapma hakkının ifası olan etkinlikleri delil olarak göstererek anayasanın birçok maddelerini de göz ardı etmiştir.

Anayasa Mahkemesinin iade kararı MHP ve liderini çıldırtmıştır. Anayasa Mahkemesinin de kapatılması gerektiğini söyleyecek kadar faşist feveranlara sarılmışlardır. Hukuk ve demokrasi tarihi açısından Faşist hukuk anlayışı ile Anayasa yargısı arasında ters orantılı bir ilişki vardır. Özellikle ikinci dünya savaşından sonra faşist rejimlerin yenilgiye uğramasından sonra insan hakları açısından Anayasa Mahkemesi yargısına ihtiyaç duyulmuştur. Çoğunluk diktasına dayalı güya sivil idarelere ve meclislere karşı da temel hak ve özgürlüklerin korunması için, söz konusu organların da kararlarının anayasaya, evrensel hukuk kurallarına, insan haklarına uygunluğunu denetleyecek bir yargıya ihtiyaç olduğu kabul edilmiştir. MHP ve lideri bunun için anayasa mahkemesine saldırmaktadır. Çünkü onların hukuk anlayışında, hukukun şefin otoritesine bağlı olması gerektiği, norm hukuku ve norm devleti yerine muhalifleri düşman olarak kabul edecek önleme hukuku ve önleme devleti zihniyeti vardır. Onların hukuk anlayışında anayasal ve yasal haklar eşitliği değil, ırksal hiyerarşi anlayışı vardır. Bu tür bir hukuk anlayışının adı Nazi hukukudur.

Bakalım önümüzdeki süreç ne gösterecek? Gelişmeler ne olursa olsun bu coğrafyanın özgürlüklerden yana kurum ve insanları Nazi hukukuna boyun eğmeyecektir. HDP anlayışı her koşulda yoluna devam edecektir.