Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, seçime parti logosu ve adıyla girme kararlarına ilişkin, “Biz bu açıklamayı yapma ihtiyacını, bu yasa teklifi Meclis’e sunulduktan sonra ve bu teklif Meclis’ten geçtikten sonra, siyasi partilerle ilgili düzenlemeler geçtikten sonra çıkarılan dedikoduların önünü kesmek için… Her partinin kendi ismiyle, logosuyla seçime girmesinden doğal bir şey yok ki” dedi.

Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal'ın potansiyel cumhurbaşkanı adayı kriterlerinde "20 yıllık AKP döneminde sorumluluğa ortak olmamış olmak" ifadesini kullanmasına ilişkin de konuştu. Babacan, "Ülkenin içine düştüğü krize bakıp geçmişe doğru 20 yılı birden karalamak doğru bir değerlendirme değil. Kim ne derse desin 2002 yılında 3 bin 500 dolarlık bir milli gelirle yöntemi devralıp bunu 12 bin 500 dolara çıkaran bir ekonomi yönetimi var. Onun başında da ben varım" dedi. 

"20 yılı bir torbaya koyamazsınız" diyen Babacan, "Diyelim ki 2002’den 2015’e kadar o mahallede oturmuşum. Bugün o mahallede suçlar işleniyor, diyorlar ki ‘Sen de o mahallede oturmuyor muydun?’ ‘Oturuyordum da ben eskiden oturuyordum. Bir de suçu işleyen ben değilim, kusura bakmayın’ diyorum…" diye konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gazeteci Özlem Gürses’in Youtube kanalına konuk olarak sorularını yanıtladı.

Babacan, şunları söyledi:

"Kendi kimliğimizi vatandaşlarımıza ulaştırmamız gerekiyor"

DEVA Partisi, Türkiye’nin en yeni siyasi partilerinden birisi. Biz, ikinci yılımızı henüz yeni doldurduk. Bugüne kadar 700’ün üzerindeki ilçede ilçe başkanlarımızı görevlendirdik. 81 ilde il başkanlarımız görevinin başında. Hızlı bir şekilde geri kalan ilçelerimizi de tamamlıyoruz. Ve biz, şu ana kadar hiç seçime girmedik. Kurulduktan sonra gireceğimiz ilk seçim, önümüzdeki genel seçimler olacak. Dolayısıyla biz, yeni bir siyasi parti olarak kendi kimliğimizi, mesajlarımızı münferiden oluşturmamız ve vatandaşlarımıza ulaştırmamız gerekiyor.

"Mesajı aldık, farkındayız"

Aslında kronoloji tam şöyle işledi. Biz, 12 Şubat’ta Ahlatlıbel’de ilk altılı masaya oturduk. Tabii altılı masaya oturunca altı parti birleşip tek parti olmuyor. Yine herkes ayrı ayrı bir parti. Ama ortak çalışma alanları, politikalarımızın kesişebileceği ortak müşterek paydaları bulmak üzere biz o masaya oturduk. 28 Şubat’ta da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi açıkladık. Hemen bundan sonra hükümet, Meclis’e bir yasa tasarısı gönderdi. Daha doğrusu yasa teklifi. Bu, Seçim Yasası’nda değişiklikler yapan bir teklif. Bunu Meclis’e sundukları ilk günden itibaren hükümet yanlısı medyanın bir propaganda kampanyası başladı. Hatta devletin sahip olduğu, hükümetin havuçla veya sopayla kontrol ettiği medya diyelim daha açık ifade etmek gerekirse, onlar bir propaganda yapmaya başladılar. Belli ki tek merkezden, köşe yazarları aynı temayı işleyen yazıları eş zamanlı olarak hemen ertesi gün yazdılar. Dedik ki ‘Burada bir şey var. Bu sadece Seçim Yasası ile ilgili değişiklik değil. Bir de psikolojik bir operasyon var burada yani’. Buradaki mesaj da ‘Yeni partilerin işi bitti. Yeni partiler artık bir; ittifakta olmalarının çok anlamı kalmadı. İki; yeni partiler artık mecburen milletvekili adaylarını diğer partilerin listelerinden seçime sokacaklar.’ Bu propagandayı biz anladık. Mesajı aldık. Bir yandan muhalefet tarafındaki ittifakı zayıflatmaya çalışırken, yani ittifak içerisindeki bağları zayıflatmaya çalışırken bir yandan da çok korktukları, büyük dikkatle takip ettikleri DEVA Partisi’ni acaba nasıl bir psikolojik operasyonla sıradanlaştırabiliriz. Bunun hepsinin biz farkına vardık.

"Erdoğan psikolojisi, en yakından izledikleri biziz"

 Bizi büyük bir rakip olarak görüyorlar. Siz, sağda solda yayınlanan rakamlara bakmayın. Psikoloji, AK Parti, Tayyip Erdoğan psikolojisi, en yakından izledikleri biziz. Çünkü biliyorlar ki asıl ülkenin başarılı olduğu zamanda o başarıların altındaki imza bana ve arkadaşlarıma ait. Bunu biliyorlar. Zaten dikkat edin, bizden ayrıldıktan sonra 2015’ten bu yana hiçbir başarı üretmiyorlar… O yüzden biz de dedik ki ‘Tamam oyunu gördük. Oluşturmaya çalıştığınız psikolojik ortamın da farkına vardık. Dolayısıyla biz bu işlerde yokuz. Biz, yeni kurulan bir siyasi parti olarak kendi ismimizle, kendi logomuzla önümüzdeki seçimlere giriyoruz.’ İşte falanca parti hangi partinin listesinden seçime girecek, biz onlarda yokuz. Biz münferiden, Demokrasi ve Atılım Partisi olarak seçime giriyoruz. Zaten doğal olanı da bu. Ona da ben açıkçası hayret ediyorum. Doğalı zaten budur. Doğalı, partilerin kendi ismiyle, kendi logosuyla seçime girmesidir.

"Desteğin niteliği çok düşmüş durumda"

AK Parti’nin barajı geçeceğinin garantisi var mı? Ben, AK Parti’nin yüzde 80-90 oy aldığı, yani Cumhur İttifakı olarak, MHP’nin de desteğiyle yüzde 80-90 oy aldığı ilçelere özellikle gidiyorum. Bütün esnafı ziyaret ediyorum. Kahvehanelerde oturup insanlarla sohbet ediyorum. Sahada öyle bir tablo yok. Desteğin bir niceliği, bir de niteliği var. Desteğin niteliği çok düşmüş durumda.

Nitelik şunun için önemli; AK Parti’ye destek verecek vatandaşlarımızın verdiği kerhen bir destekse ve yeni kurulan bir siyasi partide de gerçekten bir güven, ümit görüyorlarsa o niteliği zayıf bir destek, hemen dönüp bize destek haline rahatlıkla dönebilir.