Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık basın toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi.

TBMM Genel Kurulu gündeminde bulunan sansür eleştirilerine neden olan yasa teklifinin eleştiren Ali Babacan, "Dezenformasyon değil tam bir sansür yasası. Milletin sesini kesme yasası. Neymiş efendim, ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi yaymak alenen suçmuş’. Yeni bir suç tipi uyduruyorlar. Madem, halkı yanıltıcı bilgiyi yaymak alenen suç, ben buradan ihbar ediyorum, adres veriyorum. Ankara’da Necatibey’de ‘Rakamları Ayarlama Enstitüsü’ diye bir yer var, yani namı diğer TÜİK, her ay düzenli olarak halkı yanıltıcı bilgiyi alenen paylaşıyor. Yüzde 200’e yaklaşmış enflasyon TÜİK yüzde 83 olarak açıklıyor" diye konuştu.

Hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren Babacan, "Uluslararası basında Türkiye’nin Rusya’dan aldığı gaz için ek süre istediğini yayıyor. Bunlar çok tehlikelidir. İktidar yalanlamalıdır. Gerçekten geç ödeme talebi varsa bu da derli toplu piyasalara açıklanmalarıdır. Temerrüdün dedikodusu kendisini getirir. Temerrüt çukuruna düşürmeyin. Aklınızı başınıza alın" dedi.

ANKA Haber Ajansı'nın aktardığına göre, Babacan'ın gündeme dair şu açıklamalarından başlıklar şöyle:

“BAŞÖRTÜ YASAĞINI KALDIRDIK DİYOR AMA SANSÜR YASASI GETİRİYOR”

Türkiye'de başörtüsü yasayla yasaklanmadı. Olan biten, keyfi bir zulümdü. Bir dayatmaydı. Aynı zamanda başörtüsü, bu keyfi dayatmayla yüzleşilerek serbestleşmedi. Aksine başörtüsü üstündeki baskıyı kaldıran iktidar, başka yaşam tarzlarını ötekileştirdi. İşte bugün "Başörtüsü yasağını biz kaldırdık" diyor ama sansür yasasını getiriyor. Ya sen özgürlükten yanaysan, her alanda özgürlükten yana ol.

“İKTİDAR, 28 ŞUBAT ALKIŞÇILARI PERİNÇEK VE BAHÇELİ’YLE KAVGA ETSİN ÖNCE”

İdeolojik devlet anlayışını aşıp, eşit vatandaşlığı kazanamadığımız müddetçe nöbetleşe zorbalık devam eder. Tüm kazanımlar eksik kalır. Onun için biz bu meseleyi sahici, onarıcı bir yaklaşımla ele almak zorundayız. Geçmiş kavgasına tutuşmanın, "Sen şunu dedin, öteki bunu yaptı" kavgasının bu ülkeye hiçbir yarar sağlamadığını ve sağlamayacağını gayet iyi biliyoruz. İktidar illa birileriyle, geçmişle kavga edecekse dönsün 28 Şubat alkışçıları olan Perinçek’le ve Bahçeli’ye kavga etsin önce.

“KILIÇDAROĞLU’NUN HELALLEŞME ÇAĞRILARINI DİKKATLE TAKİP EDİYORUZ”

Sayın Kılıçdaroğlu’nun "helalleşme" çağrılarını ve CHP söylemlerindeki değişikliği biz dikkatle takip ediyoruz. Söz vermek, insanların gözlerini geçmişten alır, yarınlara çevirir. Ortak bir beklenti üretir. Bu nedenle yarınlara dair verilen sözleri önemsiyoruz. Türkiye’de herkes bir kere düşman, bir kere üvey evlat, en az bir kere mağdur oldu. Artık eski hesaplaşmaları, kavgaları arkada bırakıp yeni bir başlangıç yapmamızın zamanı geldi. Geçmişi değiştiremeyiz. Ama yarınları, hepimizin ortak yarını olması hepimizin elinde. Daha zor şartlarda 1923’te Cumhuriyet’i kurduk, 1950’de demokrasiye adım attık. Bir kere daha yapabiliriz. Türkiye yeni başlangıcını demokratik birikimine yakışacak şekilde yapacaktır.

“MAĞDURİYETLER ANCAK ONARICI BİR DEMOKRATLIK ÇÖZEBİLİR”

Geçmişten beri yaşanan mağduriyetler sadece yasalarla düzelmez. Bu ülkede kırılmış kalpleri, çiğnenmiş hakları, ayaklar altına alınmış hukuku ancak birlikte duran onarıcı bir demokratlık çözebilir. Kimsenin hakkının, hukukunun, malının, mülkünün çiğnenmemesi için ancak demokratik zihniyet bu sorunları çözebilir. İnsan haklarının iktidar değişimlerinden etkilenmediği ülke olursak çözeriz.

“ÖZGÜRLÜKLERİ TEMİNAT ALTINA ALACAK ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ GEREKLİ”

Ülkemizde özgürlükleri teminat altına alacak, kuvvetler ayrılığını sağlayacak bir anayasa değişikliği gereklidir. Temel hakların tamamının korunduğu, yargı bağımsızlığının sağlandığı anayasa değişikliği gereklidir.

“DEZENFORMASYON DEĞİL TAM BİR SANSÜR YASASI”

Basın özgürlüğü yok. Dezenformasyon değil tam bir sansür yasası. Basını, internet sitelerini susturma yasası. Milletin sesini kesme yasası. Bunlar belli başlı basın organlarının önemli bir kısmını teşvik ya da tehditle kendi emirlerine bağladılar. Halen özgürce yayın yapma mücadelesini veren az sayıda yayın kuruluşu var. Bakıyorlar ki teknolojinin de verdiği imkânlarla sosyal medyaya o kadar sözü geçmiyor. Neymiş efendim, ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi yaymak alenen suçmuş’. Yeni bir suç tipi uyduruyorlar.

“MADEN YANILTICI BİLGİ SUÇ, BURADAN İHBAR EDİYORUM”

Madem, halkı yanıltıcı bilgiyi yaymak alenen suç, yeni yasaya gerek yok ben buradan ihbar ediyorum, adres veriyorum Ankara’da Necatibey’de ‘Rakamları Ayarlama Enstitüsü’ diye bir yer var, yani namı diğer TÜİK. Her ay düzenli olarak halkı yanıltıcı bilgiyi alenen paylaşıyor. Daha geçen gün enflasyonu yüzde 83. Yüzde 200’e yaklaşmış enflasyon TÜİK yüzde 83 olarak açıklıyor. Emeklinin, asgari ücretlinin, memurun maaşına zam TÜİK’in açıkladığı enflasyon kadar yapılıyor. Siz milleti kasten yanıltıcı bir rakam açıklıyorsunuz. Hangi enflasyon? Bu halkı yanıltıcı bilgiyi düzenleyen ve yayan kuruma ve o kuruma talimatı verenlere sorsunlar.

“BU YASA GÜNDEME GELDİĞİNDEN BERİ KARŞI ÇIKIYORUZ”

Bu kanun böyle geçerse ne olacak? Eğer, ‘Açlık sınırı arttı’ diye haber paylaşırsanız hakkınızda ceza soruşturması açılabilecek. Anonim hesap kullanan vatandaşlarımız kendisini ceza evinde bulabilecek. Kimin gazeteci olduğuna algıları ayarlama enstitüsü yani İletişim Başkanlığı karar verecek. İktidar resmen hak ve özgürlüğe savaş açmış adını da dezenformasyon yasası demiş. Bu yasa yoksullaştırıyor, e-ticaretin köküne kibrit suyu döküyor, esnafla çiftçiyle kavga ediyor. Bu yasa gündeme geldiğinden beri karşı çıkıyoruz. Seçime doğru giderken sansüre dayalı bir kampanya yapmaya çalışacaklar. 'Bizden başka konuşan olursa sesini keselim' yasası. Niye bugünü beklediniz? Bunlar normal yollarla özgürlük ortamında seçimi kaybedeceklerine inanmış durumdalar.

“TEMERRÜTÜN DEDİKODUSU KENDİSİNİ GETİRİR”

Tepeden tırnağa yoksulluk krizi yaşıyoruz. Temel ihtiyaçlara erişemiyor. Türkiye’yi adım adım geziyorum. Uluslararası basında Türkiye’nin Rusya’dan aldığı gaz için ek süre istediğini yayıyor. Bunlar çok tehlikelidir. İktidar yalanlamalıdır. Gerçekten geç ödeme talebi varsa bu da derli toplu piyasalara açıklanmalarıdır. Temerrüdün dedikodusu kendisini getirir. Temerrüt çukuruna düşürmeyin. Nedir bu savrukluk. Aklınızı başınıza alın. Yol gösteriyorum ilk adımı atın, Merkez Bankası yönetimini derhal değiştirin ve TÜİK’in yönetimini değiştirin. Yoksa bu krizin derinleşmesini önleyemezsiniz. 4 senedir her türlü saçmalığı yapıyorsunuz. Döviz kurunu, enflasyonu patlattınız, ekonomiyi mahvettiniz hala mı anlamadınız? Neyi bekliyorsunuz.

“FEVRİ ÇIKIŞLAR DEĞİL SAĞLAM HUKUK ÇALIŞMASI GEREKİYOR”

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Ali Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başörtüsü konusunda anayasa değişikliği önerisiyle ilgili “Yasal anayasal düzenlemeler teknik hukuk çalışması gerektiriyor. Gerekli mi gereksiz mi ekibimiz çalışıyor. Fevri çıkışlarla değil sağlam hukuk çalışması gerekiyor. İktidarın özgürlükleri nasıl kısıtladığını görüyoruz. İşlerine gelmediği zaman anayasayı yok sayan bir iktidar var. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayan bir iktidar var” dedi.

“4 YILDIR BECEREMEMİŞSİN 9 AYDA MI BECERECEKSİN”

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin açıklamalarıyla ilgili de Babacan, “Alt alta yazın yan yana koyun kimse için bir anlamı yok. Özlü bir şey yok. Sorunlara yönelik hiçbir şey yok. Bu ülkenin derinleşen bir istikrar ve aynı zamanda temerrüt sorunu var. Konuşmasalar daha iyi olacak. 4 yıldır sorunları arttırıyorlar. 4 yıldır becerememişsin 9 ayda mı becereceksin? Üzerine yorum yapmaya değer bir ifade olduğunu düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.

“TEMERRÜTTÜN NE KADAR CİDDİ BİR RİSK OLDUĞUNU BİLMİYORLAR”

Türkiye’nin temerrüt riskine ilişkin değerlendirme yapan Babacan, “2002 de böyle bir risk vardı. IMF 'çalışalım planlı bir şekilde yapalım' dedi. Ticaret hayatından geliyoruz, güven esastır. Borcunu tam ve gününde ödemek lazım dedim. O zaman borcumuzu gününde ödeyeceğiz dedik. Borcumuzu biz hep zamanında ödedik… Hükümet ne yaptığını bilmiyor. Temerrüttün ne kadar ciddi bir risk olduğunu bilmiyorlar” diye konuştu. 

“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEME SORUNU GÖRMÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hürriyet Gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi'ye “Köşende gereğini yapacaksın, Ahmet Hakan gereğini yapıyor” demesiyle ilgili soru üzerine Babacan, “Hükümetin elinde bir teşvik bir havuç bir de tehdit yani sopa var. Bu, Türkiye için iç yaralayıcı bir durum. Basın özgürlüğü ile ilgili yasal düzenleme sorunu görmüyoruz. Basın özgürlüğü var diye şiddeti terörü teşvik edemezsiniz. Yasalarda bunlar tanımlanır. Yazılmadığı sürece bunlar serbesttir. Serbesttir yasaları yazmaya gerek yok” yanıtını verdi.

“BAŞÖRTÜSÜ YASASINI BEN DE VİDEODAN ÖĞRENDİM”

"Kılıçdaroğlu’na başörtüsü konusunu Gelecek Partisi Ahmet Davutoğlu’nun aşıladığı" yönündeki söylemleri değerlendiren Babacan, “Kemal Bey ile yaptığım ikili görüşmede da Altılı Masa toplantısında da bu konu hiç gündeme gelmedi. Basından öğrendim ben de. Bu soruyu Ahmet Bey ve Kemal Bey’e sormak daha doğru olur” şeklinde cevap verdi.