Kendimize gelemedik be baba.

Ülkede ifsat (karışıklık, düzeni bozma) çıkarıp, malı nasıl götüreceklerinin hesabını yapanlar; sokağa çıkması için halka her türlü eziyeti reva görmekten geri durmuyor. Sadece son dört ayda meydana gelen değişiklikler baş döndürücü: Temel ihtiyaçlarda fiyat artışları iki katına, hatta bazıları beş katına çıkmış durumda. Bazı fiyatları kademeli artışa bağladılar, halk hiç umursamadı. Maaşlara, hayat pahalılığının altında zam yaptılar; sendikalar uğraşsın dendi. Petrole ve doğalgaza sık sık fiyat ayarlaması yaptılar; halk bu zam değil, dedi, uyudu. Halka lokmaları küçültün dendi; sebze meyveyi tane ile alın dendi, şükredildi. Parası olanların paralarına, faize ek olarak dolardaki artıştan kaynaklı fark garantisi verilerek, faizin haram olduğu vurgulandı; halktan ‘haramdır’ cevabı alındı. Yüzlerce metre uzunluğunda ucuz ekmek kuyrukları oluştu; kuyruktakilerin bir kısmı ekmek alamadan evlerinin yolunu tuttular; ‘açlıktan kim ölmüş’le avundular. Her gün her gün sokaklarda kadınlar öldürüldü, halk ne müdahale etti, ne sokağa çıktı. Yolsuzluklara yolsuzluk denemeyeceğine fetva veren din adamını hala koltukta tutan yine halk. Suçluları, suçsuzları aynı ortama sahip olan yine bu halktır, sabreden. Çöplerden yiyecek toplayanların sayısında yüksek bir artış olduğunu sokağa çıkan herkes fark etti; bir tek çöpten beslenenler umursamadı bunu. Biliyor musun baba, halkın bu kadar umursamaz olması ilk kez işe yaradı. Ortamı çok iyi gözlemleyen herkesin tahmin edeceği gibi: umursamazlık, toplu uyku hali, vurdumduymazlık, bana necilik, bahanecilik; kazanılmış yüz yıllık hakların ve özgürlüklerin, demokrasinin ve cumhuriyetin bekçisi oldu. Dirisinin değil de ölüsünün para ettiği şeyler gibi. Kendini savunamaz hale getirmenin zamanla kahramanlığa dönüşmesi gibi. Yanımda olsan, tokadı patlatmıştın enseme. Biliyorum. Biliyorum: zamanında sokağa çıkma iradesi gösterebilmiş bilinçte olunsaydı, şimdi sadece ölüsünün işe yarayacağı bir hale gelinmezdi. Hem ölüsü işe yarar hale gelen, gelecekte var olamaz ki.

Kazakistan’da sokak olayları var şu günlerde. Sebep, petrole ve türevlerine yapılan zamlar. Sadece petrol ve sadece petrol… Ülke petrol zengini olduğundan, halk bu zamların ihtiyaçtan kaynaklandığına inanmıyor. Önceki iktidar dönemlerinde yolsuzluk yapanların dışarıya kaçırdıkları paraların akıbetinin de yakın tarihte ortaya çıkmasıyla, halk zaten patlamaya hazırdı. İnsanların bu hazır bulunuşluk durumları fırsata çevrilmeliydi. Yaz günü asfalt yola dökülen benzinin güneşten kıvılcım alması kadar hassas halka, çakılacak garantili şimşek kıvılcımı zam olabilirdi. Benzin, petrole kıvılcım yapılarak sabır taşı çatlatıldı. Bir daha da böyle bir fırsatın ele geçmesi mümkün olmayabilirdi. Sokakların dolup taşmasıyla üst akıl hükümete istifa ettirdi. Sokaklardaki halkın ağzına bir parmak bal sürülmüş oldu. İnsanlar bu istifayla başarıya koşar adım ilerlediğini sanırken, tuzağa çekildiğinin farkında değildi. Komşu ülkelerden gelen askeri güçlerin yardımıyla sokak bastırıldı. Yüz üçten fazla ölü olduğu açıklandı. Bu sayının artacağından endişe edildiği bildirilse de, saklanan sayı asla açıklanmayacaktır. Rakiplerin ve muhaliflerin cezaevlerini tıka basa doldurduğundan söz etmeye gerek bile yok. Halkın zulme ve haksızlığa karşı direnmesi, insanidir, dinidir, evrensel insan hakkıdır. Yönetici veya yöneticiler için bu haklılığı bastırmak, sonsuz haksızlıklar için kapıları ardına kadar açmak, açık tutmaktır. Mesela, ömür boyu devlet başkanlığı gibi... Bu ne işe yarar: yediği haltlardan hiç birinin hesabını vermemek gibi; sülalece halkı sülük gibi emip, sorumluluklardan ve suçlardan muaf olmak gibi. Sokaklarda direne direne kazanacağını haykıranlar haklıydılar ve yenildiler. Oyun kuralına göre oynansaydı, halkın haklı ve doğal taleplerinin karşılanması kaçınılmaz bir görev olarak algılanacaktı yöneticiler tarafından. Ancak halkın görevlendirdiği yöneticiler, oyunun kuralını seçimden sonra unutur ve kendilerini halktan üstün görür Nemrutlaşırsa, halkın nefes alması bile bahane olur öldürülmelerine.

Kazakistan’da, tuzağa çekilen halk Nemrutlaşmanın yolunu açmada kürek olarak kullanıldı. Bizde çok farklı oldu: kürek olarak kullanılacak yolda, halk ölü taklidi yaptı. Bunu sloganlaştırırsak durumu daha iyi anlarız: “Ölü halkın silkinmeden başarabildiğini, bazen ayaklananlar bile başaramaz. Yaşasın umursamaz, vurdumduymaz, bahaneci halkın suskun devrimi (!).”

Unutmamak gerek: bizim devrimimizin özü: ‘kuş taşa çarptı’dır. Ölümü görüp, sıtmaya razı olduğumuz; gökyüzüne attığımız taştan çok öncelere rastlar. Zamane sıtmanın yüzde yüz ölümcül olacağını bilemezdik ki. Sıtmalıların, 2002 yılında kebap kokusuna giderken, burunlarına ağır bir yanık kokusu gelmesine rağmen, eşek dağlandığını 2021 yılında anladıklarına dünya âlem tanık oldu, babacığım.