MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunuyor.

Faiz kararları üzerine artan döviz krizi hakkında konuşan Bahçeli, "Ya enflasyon artışına faizleri yükselterek devam etmek suretiyle enflasyon-faiz-kur sarmalı döngüsünü kabulleneceğiz. Ya da yüksek faiz politikasından vazgeçerek enflasyonla mücadeleyi yeniden tanımlayacağız. Bize göre başka bir alternatif kalmamıştır. Türkiye faiz kamburundan kurtulmalıdır. Hükümetimizin ekonomi politikası doğrudur" dedi.

Erken seçimin olmayacağını ifade eden Bahçeli, “Erken seçim filan yoktur. İnsanlarımızın ekonomik sıkıntılarını biliyoruz, artan döviz kurlarından yakınmaların farkındayız. Ancak takip edilen politikalar doğrudur. Yakında her şey düzelecektir. Terörle mücadelemizin rövanşını kur üzerinden almak istiyorlar" dedi.

Bahçeli, “Kim Türk milletinin düşmanıysa bizim de hasmımızdır. Bizim tarafımız millettir, demokrasidir, gariplerdir, tüyü bitmemiş yetimlerdir. Cumhur ittifakına sahip çıkan Türkiye sevdalıları bundan sonra da olacaktır” dedi.

Bahçeli'nin konuşmasından başlıklar şöyle:

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuşuyor. Bahçeli'nin konuşmasından başlıklar şöyle:

"Siyaset anı ve günü kurtarma telaşına bugüne kadar hiç kapılmadık. MHP, içinde milletin olmadığı, insanımızı refahının gözetilmediği hiçbir hedefi asla kabul etmeyecektir. “Adım adım 2023” , “İl il Anadolu” temasıyla sürdürdüğümüz çalışmalarımızın esası ve özü bu düşüncelerimizde mahfuzdur. 30 Ekim’den bugüne kadar 55 ilimizi ziyaret ettik, gittiğimiz her yerde coşkuyla karşılandık.

Bizimle kim uğraşıyorsa hâlâ sorumluluğumuz devam ediyor, millet düşmanlarına korku salıyoruz demektir. Onun için dedikodular bizleri yıldıramaz. Bu kutlu davanın gücüne asla ve asla sekte vuramaz. Olsa olsa bizlere  doğru yolda olduğumuza dair fikir verir. Hem kendimizi hem de hasmımızı bilirsek başarı, zafer, gelecek bizimdir. Türk milletinin, MHP’nin ve Cumhur İttifakı’nın karşısında virüs gibi yayılan hasımlarımızı bilmek mecburiyetindeyiz. Bizim tarafımız millettir, mazlumlardır, demokrasidir.

MHP’yi her zaman doğru anlayan, Cumhur İttifakı’nı doğru anlatan, bununla kalmayıp her zaman sahip çıkan Türkiye sevdalıları hep var olacaktır.

Yarın 24 Kasım Öğretmenler Günü. Öğretmenlerin sorunlarını samimiyetle ele almak, empatiyle onları anlamak, beklentilerini sırasıyla karşılamak, sosyal, ekonomik ve mesleki taleplerini yerine getirmek durumundayız. Elbette öğretmenlerimizi bir güne sıkıştırmak hakkaniyet ölçüleriyle bağdaşmayacaktır. Öğretmeni de Türkiye’nin gelişme ve büyüme mücadelesinden ayrı görmek söz konusu değildir.

Sorunsuz öğretmen sorunsuz eğitim ve öğretim demektir. Sınıfında öğrencileriyle baş başa kaldıklarında nasıl geçineceğini, borç yükünün altından nasıl kalkacağını düşünen, kaygılarıyla, korkuları arasına sıkışan bir öğretmenin verimli olması, kendisinden beklenen faydayı gösterebilmesi mümkün değildir. Öğretmenlerimiz huzurluysa evlatlarımız da huzurlu olacaktır. Hiçbir hakkı öğretmenlerimizden çok göremeyiz.

Atanamayan öğretmen sorununa neşter vurulmalı, bu konu artık kapanmalıdır."

Türk siyasetini zehirli sarmaşık misali saran bir çürüme, ilkesizlik, ahlak erezyonu vardır. Kuşkusuz bunun failleri zillet ortak paydasında buluşan siyasi partilerdir.

Türkiye’ye karşı nerede bir cephe açılmışsa CHP’den İP’ine HDP’sinden diğer marjinal partilerine kadar içindedir. Bu utanç verici tablo ülkemizin en derin yarasıdır. Hırslarına, egolarına yenilmiş zillet partilerinin Türkiye’nin yönetim sistemiyle, milli birliğiyle iflah olmaz meseleleri vardır. Kılıçdaroğlu geçen hafta bir Yunan gazetesine demeç vermiş, çuvallamış.

Türkiye düşmanlarıyla kucaklaşmak maksadıyla "helalleşme" sayfası açan Kılıçdaroğlu'nun dilinin altındaki bakla nedir?

CHP budur. PKK’yla HDP’nin kanlı madalyonun iki yüzü olduğunu cümle alem gördü de bir tek siz mi fark edemediniz? Bu nasıl boş kafadır.

Demirtaş’ın neden tutuklu olduğunu ben söyleyeyim. Çünkü teröristin yeri sokaklar, siyaset koridorları değil demir parmaklıkların arkasıdır. Bu ülkede kuyumuzu kazmaya çalışan Soroşçulara müsamahası yoktur. CHP yönetiminin teröristler ve Sorosçularla bu denli iç içe geçmesi öncelikle kendi partilerine hakarettir.

Kılıçdaroğlu’nun “İktidarımızda başörtülü bakan olacak” ifadesi de sömürüdür, istismardır. İktidara gelmesi hayal olan bu zihniyetin Türkiye’de başörtüsü meselesinin çözüldüğünden haberi yoktur. Başörtülü bakanı konuşmaktan önce ikna odalarında eziyet ettiğiniz genç kızlarımızın hesabını verin de görelim.   

 ‘KILIÇDAROĞLU'NUN DİLİNİN ALTINDAKİ BAKLA NE?’

Türkiye'ye karşı nerede bir cephe açılmışsa; CHP'den İP'ine, HDP'den marjinal örgütlerine hepsi oradadır. Zillet partilerinin hem yönetim sistemiyle, hem milli birliğiyle istiklal davasıyla iflah olmaz meseleleri vardır. Kılıçdaroğlu, geçen hafta bir Yunan medyasına demeç vermiş; yine çuvallamış. Kılıçdaroğlu, 'İktidara geldiğimizde Ortadoğu Barış Teşkilatı'nı kurucağız' demiş. Sayın Kılıçdaroğlu; savaş nerededir? Irak'ın kuzeyinde Pençe harekatı kapsamında 731 teröristin etkisiz hale getirilmesi Kılıçdaroğlu'nu rahatsız mı etmiştir? PKK ile HDP'nin kanlı madalyonun iki yüzü olduğunu cümle alem gördü de bir tek siz mi göremediniz? Bu nasıl pes etmiş, teslim olmuş, katile hayran olmuş sefil bir zihniyettir. Türkiye düşmanlarıyla kucaklaşmak maksadıyla 'helalleşme' sayfası açan Kılıçdaroğlu'nun dilinin altındaki bakla nedir? CHP'nin teröristlerle ve Sorosçularla bu denli iç içe geçmesi öncelikle kendi geçmişlerine hakarettir.

‘YÜZDE 40+1'İ TARTIŞMAK BAŞKASININ DEĞİRMENİNE SU TAŞIMAK’

İP'in başkanı Türkiye'nin farklı mahallelere bölündüğünü söylüyor. Bu dil zillettir, zararlıdır. Türkiye birdir, bütündür. Bölünen mahalleler değil, zilletin ta kendisidir. İP Başkanı yüzde 50+1'in şahsıma sorulmasını istemiş. Gazete ve televizyonlarda bu tartışma devam etmektedir. Cumhurbaşkanının iki turlu seçimden doğrudan halk tarafından ve yüzde 50+1 oyla seçilme kuralı anayasa değişikliği ile kabul edilmiştir. Bu unsur getirildiğinde anayasada parlamenter sistem öngörülmekteydi. Dünyada cumhurbaşkanı veya devlet başkanını seçen 99 ülkede geçerli oyların yüzde 50+1'ini alması anayasal norm olarak kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanı ya da devlet başkanının halk tarafından seçilmesinde ikinci unsur yüzde 40+1 denilen sistemdir. Bu sistem Bolivya, Kosta Rika, Arjantin'de geçerlidir. Cumhurbaşkanını halkın seçtiği tüm ülkelerde oyların salt çoğunluğu ile seçilmesi temel kaidedir. Bu konuyu tartışmaya açmak yönetim sistemine karşı güvensizliği körükleyecektir. Bu masum bir talep değildir. Bize göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi lehine söylenebilecek argüman yüzde 50+1 için partiler arası uzlaşmayı artırmasıdır. Bundan geri adım atma anlamına gelen yüzde 40+1 başkalarının değirmenine su taşımaktır.