Bu hafta Yunanistan Süper Liginde şampiyon belli oldu. Yedi yıldır üst üste şampiyon olan ve son 22 yılın tam 19’unda şampiyonluğa ambargo koymuş bulunan Olimpiakos’un bu müthiş hegemonyası son buldu. AEK ligi şampiyon bitirdi. Bu, AEK’in 24 sene aradan sonra yaşadığı ilk Süper Lig şampiyonluğu aynı zamanda.

Şampiyonluğun arkasında müthiş bir hikaye de var. Şöyle ki:

AEK, borç batağında yüzen bir kulüptü. Öyle ki, borçların temizlenmesi için “Gama Ethniki” adıyla bilinen Yunanistan 3. Ligi’ne düşürülmüştü. Feda sezonunun komşudaki karşılığı böyle bir şey olsa gerek. Önce 3. Ligi, ardından 2. Ligi şampiyon tamamlayarak iki sezon önce Süper Lig’e geri döndüler.

AEK, Süper Lige geri döndüğü ilk iki sezonunda ligi şampiyon tamamlayamadı belki, ama bu iki sezonda da peşpeşe Yunanistan kupasını kazandı. Nihayet bu sene de Olimpiakos’un müthiş hegemonyasını kırmayı ve ligi şampiyon bitirmeyi başardı.

Klüplerin borç batağında olması, bizim futbolumuz açısından da hayli tanıdık bir mesele. Ama bu yazının konusu o değil. Zaten Yunan Süper Ligi denilince bugün akıllara ne kulüplerin içinde bulunduğu borç batağı geliyor, ne de AEK’in 24 yıl aradan sonra gelen şampiyonluğu.

Yunan futbolu, son yıllarda gideren artan ve bu sezon hepten kontrolden çıkan şiddet olayları ile anılıyor.

Bu sezon Süper Ligde üç takım şampiyonluk mücadelesi verdiler: AEK, PAOK ve Olimpiakos. Aslında ligin ilk yarısı sona erdiğinde, şampiyonluk yolunda en iddialı takım PAOK’tu. Şampiyonluk yolundaki rakiplerinin her ikisi ile de kendi evinde oynayacaktı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

Şubat ayı sonunda oynanan PAOK-Olimpiakos maçının hikayesi epey ilginç. Maça çıkılırken PAOK ligin lideriydi. Şampiyonluk hedefine ulaşılacağına olan inançla bütün camia kenetlenmiş, coşku zirveye çıkmıştı… Sonra ne mi oldu? Daha maça çıkılırken bir PAOK taraftarının attığı konfeti, Olimpiakos teknik direktörü Oscar Garcia’nın suratına geldi. Bir PAOK taraftarı elindeki konfetiyi adeta bir taş atarmışçasına Oscar Garcia’yı hedef alarak fırlatmış, bu konfeti de Garcia’nın suratında patlamıştı. Maç daha başlamadan tatil edildi. Yunanistan Futbol Federasyonu, Olimpiakos’un 3-0 hükmen galibiyetine karar verdi.

Olaylar saha içiyle de sınırlı kalmadı. 40 kadar PAOK taraftarı, Yunanistan devlet televizyonu ERT’yi basarak canlı yayında sunucuya Federasyon’un PAOK’a verdiği cezaya karşı bir protesto metnini zorla okuttu.

Mart ayı sonunda oynanan PAOK-AEK maçı daha büyük saha olaylarına sahne olacak, dünya çapında ses getirecekti. 0-0 devam eden maçın son dakikalarında PAOK’un bulduğu gol, hatalı bir hakem kararı ile iptal edilince saha karıştı. Yüzlerce taraftar sahaya indi. PAOK başkanı Savvidis’in belinde tabanca ile sahaya indiği görüntüler ise haftalarca konuşuldu. Sonuçta maç AEK’in 3-0 hükmen galibiyeti ile neticelendi. PAOK’un 3 puanı silindi. PAOK 3 maç seyircisiz oynama cezası aldı. Sahaya belinde tabancası ile inen kulüp başkanı İvan Savvidis’in stadyumlara girişi de 3 yıl süreyle yasaklandı.

Çıkan olaylar o denli büyüktü ki sadece o maç tatil edilmekle kalmadı. Yunanistan Süper Ligi de askıya alındı. FİFA yetkilileri, “liglerin düzenli olarak ve güvenliği sağlanmış şekilde devam edeceğini garanti etmediği taktirde, Yunanistan’ın ülke olarak futboldan men edileceğini” açıkladı.

PAOK kulübünün ilk vukuatı değildi bu sene yaşananlar. PAOK son 3 yılda yaşanan saha olayları nedeni ile toplam 14 puan silme cezası aldı, sahası 10 maç kapatıldı. Üstelik onlar, Yunanistan Süper Ligi’nin tek sabıkalısı da değil. Sadece bu sene, Olimpiakos’un 3, Panathinaikos’un da 5 puanı çıkan saha olayları nedeniyle silindi. Pek çok maç yarıda kaldı, çok daha fazla sayıda maç seyircisiz oynandı.

Yunanistan futbolunu ülke olarak FİFA organizasyonlarından men edilmenin eşiğine getiren olaylı maçın iki tarafı AEK ve PAOK, Yunanistan Kupası’nda da finale çıktılar. İki kulüp yetkililerinin de katılımıyla dün yapılan ilk maç toplantısı, bilet sayıları üzerine yaşanan anlaşmazlıkla sonuçsuz kaldı. İki camia arasında gerilim giderek tırmanıyor. Taraftar grupları birbirine tehditler savuruyor.

Federasyon bu maçı nasıl oynatacağını kara kara düşünüyor olsa gerek.

Anlatılan senin hikayendir…

Bütün bunları, “bakın komşuda neler oluyor” diyerek anlatmadım. Tam aksine, bu anlatılanlar aslında bizim hikayemizdir. Futbol sahalarında şiddet bir kez tolere edilmeye başlanınca ve “aman tadımız kaçmasın” diyerek olaylara müsamaha gösterilince, varılacak yer işte orasıdır. Ülke futbolunda senelerdir yürüdüğümüz yolun bizi er ya da geç çıkaracağı iklim tam da odur. Her şey “kaldığı yerden devam etsin” denecek olursa er ya da geç karşılaşacağımız tablolar işte bunlardır. Hayır. Kaldığı yerden devam edecek durumda filan değiliz. Türkiye futbolunun bir milada ihtiyacı var.

Her şerden bir hayır çıkar demişler. Geçtiğimiz hafta oynan(amay)an Fenerbahçe-Beşiktaş maçından da hayırlı sonuçlar çıkarmak pekala mümkündü. Bu maçın ülke futbolu açısından bir milat olması çok olasıydı.

İlk olarak Fenerbahçe’nin bu maçı bir milada dönüştürme imkanı vardı. Sahada yaşanan rezilliğe mazeret üretme çabasına girişmek yerine, yaşananları tereddüt etmeden sert bir dille kınayabilir, kendi sahasında misafir ettiği Şenol Güneş’e içten biçimde geçmiş olsun dileklerini iletebilir, stadyum kameralarından acemice montajlar yaparak kendisini haklı çıkartacak bir senaryo üretme gayretine girişeceğine bir çiçek alıp Şenol Güneş’i hastanede ziyaret edebilir, çıkan olayların spor hukuku açısından kendisine yükleyeceği sorumluluktan kaçmayacağını ilan edebilirdi. Olmadı. Yapamadılar.

Tam aksine yaşananları yaklaşmakta olan Fenerbahçe kongresi öncesinde kendilerini tahkim edecek bir imkan olarak gördüler. Aykut Kocaman “arsız biri olsaydım hükmen galibiyet talep ederdim” dedi; bir gün sonra arsızlığı ele alıp hükmen galibiyet talep ettiler.

Ardından Futbol Federasyonunun bu maçı bir milada dönüştürme imkanı vardı. Dünyanın başka her hangi bir ülke federasyonunun yapacağı gibi hemen ertesi gün toplanıp talimatname’de yazanları karar altına alabilir, eyyam yapmadan hukuku herkese eşit biçimde uygulayacaklarını ilan edebilir, adaleti tesis edebilirlerdi. Olmadı. Yapamadılar.

Tam aksine, siyasetten işaret gelmeden karar almayacaklarını daha ilk günden ilan ettiler. Günlerce meseleyi karara bağlamadan saçma sapan tartışmaların köpürtülmesine çanak tuttular. En nihayetinde de siyasetin işaret ettiği kararı verebilmek adına hukuku ayaklar altına alıp adalet mevhumunu yerle bir ettiler. Skandal bir karara imza attılar: Hiçbir şey olmamış gibi yapalım, herşey kaldığı yerden devam etsin!

Beşiktaş Kulübü, aldığı kararla “kaldığı yerden devam etmesin arkadaş!” demiş bulunuyor. Son derece güçlü, haklı ve doğru bir karar. Eğilip bükülmeden bu kararı alanları tebrik ediyorum.

Şimdi bu kararın futbol camiası tarafından nasıl tartışılacağı ve sonuçlarının neler olacağı önemli. Şiddetin önüne geçilmesi, polisiye tedbirlerle ya da güvenlikçi politikalarla mümkün olamıyor zira. Sporda şiddetin önlenmesine giden yol, her şeyden önce, şiddetin her türlüsünün zihinlerde mahkum edilmesinden geçiyor…

Eğer tüm paydaşları ile futbol camiası bu kararı futbolumuzun sorunlarının tartışılmasına bir vesile haline getirebilirse, şiddetin her türlüsünü mahkum edecek bir düşünsel iklim açığa çıkartılabilirse, bu karar pekala bir milat da olabilir. Yok eğer hiçbir şey olmamış gibi yapmayı seçersek, her şey “kaldığı yerden devam etsin” dersek, gideceğimiz yerin neresi olabileceğini komşu bize gösteriyor zaten.

Futbol keyfi ile dolu bir hafta sonu diliyorum.