ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915'te Ermenilere yönelik gerçekleştirilen katliam için "soykırım" ifadesini kullanması, Alman ve Avrupa basınında geniş yer buldu.

Süddeutsche Zeitung sütunlarında yer alan yorumda, Biden'ın "soykırım" açıklaması bağlamında nesnellik ve siyasi gereklilikler arasındaki farka değiniliyor:

"Biden'ın açıklaması, halihazırda acınası vaziyette olan ABD-Türkiye ilişkilerini daha da geriyor: Ankara yüksek teknoloji Rus silahları alırken, Washington Türkiye'yi gelecek onyılların en önemli Batı menşeli savaş uçağı programından kovuyor. Amerikalılar Suriye'de, Türkiye'deki PKK'ya yakın olan Kürt milisleri destekliyor. Ülkelerinde PKK militanları karşısında terörle mücadele savaşı veren Türkler ise bunun karşısında öfkeden köpürüyor. Objektif bakıldığında Biden, soykırım kelimesini kullanmakta tartışmasız olarak haklı. Ancak siyaseten bakıldığında, Biden'ın bir NATO müttefiği ve bölgesel güç olarak Türkiye'nin artık uluslararası ortamda her fırsatta sorun çıkaran ülke olmaktan çıkmasını bir şekilde sağlaması gerekiyor."

Stuttgarter Zeitung'da yer alan yorumda ise, söz konusu adım çerçevesinde Biden'ın "Türkiye'nin Batı'yı kaybetmekte olduğu" mesajı verdiği değerlendirmesinde bulunuluyor:

"ABD Başkanı Biden'ın Ermeni soykırımıyla ilgili açıklaması, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkiler için bir dönüm noktası. Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ana dek, Türkiye'nin süper güç ABD'nin bile Türkiye'yi kızdırmamaya dikkat edeceği, Batı için vazgeçilmez olduğu varsayımıyla hareket etmişti. Ancak bu değişti. Biden, Ankara'ya Türkiye'nin ABD'ye ABD'nin Türkiye'ye duyduğundan daha fazla ihtiyaç duyduğunu açıkça ifade etmek istiyor. Biden hükümeti, Erdoğan’ı, sınırlar çizilmesi gereken bir otokrat olarak görüyor. Biden şu mesajı veriyor: Türkiye, Batı'yı kaybediyor. Böylece oyunun kuralları da değişiyor."

İsviçre'de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung'da ise, Türkiye'nin Erdoğan yönetimi altında giderek "otoriterleşmesi ve saldırganlaşmasının", Biden'ın açıklamasının önünü açtığı değerlendirmesi yapılıyor:

"Çok sayıda devlet ve hükümet başkanı, Türk hükümetinin duyduğu hassasiyeti dikkate aldıkları için, geçmişte Ermenilerin yaşadıklarıyla ilgili açıklamalarda bulunurken birtakım duyarlı sapmalara imza attılar. Ancak bu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimi altında Türkiye'nin giderek artan biçimde otoriterleşmesi ve saldırganlaşması ile birlikte değişti. Çatlakların büyümesinin ardından bugün sayısız hükümet ve meclis Ermeni Soykırımı'nı tanıdı… 'Fikir ayrılığı' ifadesi, Washington ile Ankara arasındaki ilişkilerin durumunu anlatmakta yetersiz kalıyor. İlişkiler, Batı'nın gözünde insan haklarını yalnızca sistematik biçimde ihlal etmekle kalmayan, Avrupa'ya karşı da mülteci anlaşmasının sırtında acımasız bir güç politikası izleyen Erdoğan'ın giderek daha da fazla otoktratikleşmesi karşısında geriliyor. Buna ek olarak Erdoğan hiç çekinmeden Moskova ile flört ediyor. Nitekim bunu da Ruslar, NATO ve AB'nin güç kaybetmesi çerçevesinde büyük bir memnuniyetle karşılıyor."

Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi sütunlarında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın güçlü ortaklara ihtiyacı olduğu değerlendirmesi yapılıyor:

"Türk-Amerikan kavgasının sonuçlarından biri, Erdoğan'ın AB'ye yüzünü daha çok dönmesi olabilir. Türkiye Cumhurbaşkanı'nın, kendisinin siyasi izolasyondan çıkmasına yardımcı olacak güçlü ortaklara daha önce hiç olmadığı kadar ihtiyacı var. Erdoğan‘ın AB nezdinde yaptığı en yeni sempati toplama atağı, Biden'dan daha fazla sonuç verebilir. Ancak Avrupalılar, Gümrük Birliği'nin genişletilmesi için önkoşul olarak, Türkiye'nin Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ne karşı iyi hâl sergilemesini masaya koyuyor. Biden'ın attığı adım, Türkiye'yi siyasi gerçeklikler zeminine geri döndürmeye katkı sağlayabilir."

Sol eğilimli Macar gazetesi Nepszava'da yer alan yorumda ise, Biden'ın attığı adımın Trump döneminden kopuşla bağlantısı mercek altına alınıyor:

"Biden, seçim vaadini yerine getirerek, Ermenilere basit bir jestten daha fazlasını yaptı, tabi bir soykırım bağlamında ne kadar bir jestten bahsedilebilecekse… Tarihi ve dünyaya yönelik bu jest, Amerika'nın Donald Trump'ın ardından izleyeceği yörüngeye ilişkin niyetinin sinyalini verdi. Şuraya dikkat: Bu yalnızca bir niyet ve hayallere kapılmamamız gerekiyor. Trumpizm, Trump'ın başarısızlığa uğramasıyla dünyadan yitip gitmedi. Trump dönemi, yalnızca Avrupa demokrasisinin değil, Amerikan demokrasisinin de popülist milliyetçilik karşısında ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi."

Kaynak: Deutsche Welle Türkçe