AKP milletvekili ve Darbeleri Araştırma komisyonu üyesi Selçuk ÖZDAĞ 3. Yargı paketine destek bulmak için sürekli beyanatlar verdi.

 

“Ben buradan CHP'li milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum. Gelin infaz yasasını değiştirelim. Ortada sağ-sol meselesinden farklı olarak hukuki bir cinayet var. Sol görüşlü Tahir Canan da 30 yıldır içerde. Bu düzenleme ile infazları yanan 400-500 tutuklu özgürlüklerine kavuşacak. Yani bu Haluk Kırcı ve arkadaşlarını kurtarmak için planlanan bir çalışma değil” diyerek yasa ile ilgili pazarlama faaliyetinde bulunuyordu.

 

Gün geldi paket meclis gündemine getirildi ve yasalaştı.

 

Yasalaşan paket sonrası ne oldu dersiniz?

 

Haluk KIRCI’nın arkadaşı ve Bahçelievler katliamını yapanlardan Ünal OSMANAĞAOĞLU ve Bünyamin ADANALI jet hızıyla tahliye edildiler. Üstelik Ünal OSMANAĞAOĞLU elinde bavulu ile Bandırma cezaevinden tahliye olurken, işlemediği cinayetlerin faili haline getirilen 32 yıllık sol görüşlü mahpus Tahir CANAN aynı Bandırma Cezaevinde yatmaya devam ediyordu!

 

Hazırlanan paketin yasalaşması sonrası Selçuk ÖZDAĞ da ağız değiştirerek gerçek yüzünü göstermeye başladı. 1980 öncesi suç işleyenler 1991’de infaz yasası değiştiği için çıktı. Solcular çıktı ama bu insanlar çıkamadı. İçeride bir tane solcu kalmadı” diyerek gerçek kimliğini sergiledi.

 

 

Bu durum karşısında Tahir CANAN’ın ailesi yanında diğer tutsak yakınları ile 20 Temmuz 2012 tarihinde TBMM’de CHP Malatya Milletvekili Veli AĞBABA ile içerideki solcuların varlığını ve yaşadıkları hukuksuzluğu dile getirdiler. Selçuk ÖZDAĞ’ın iddia ettiği “cezaevinde solcu kalmadı” yalanını gözler önüne serdiler.

 

Peki, Akit gazetesi ve yazarı Ali KARAHASANOĞLU’nun bu olayla ilgisi ne?

 

23 Temmuz 2012 tarihinde Akit gazetesi yazarı Ali KARAHASANOĞLU 3. Yargı paketi sonucu oluşan tepkiler karşısında Tahir CANAN olayından yola çıkarak bir yazı kaleme aldı. “Aranan mahkûm Adana'da bulundu. O da yanlış bulundu!” başlığını taşıyan bu yazısında konuyu hiç bilmediği ve anlamadığı belli olan KARAHASANOĞLU Bandırma cezaevinde yatmakta olan Tahir CANAN için Adana cezaevinde diye başlayarak, aradığı kişiyi yanlış bulmanın temel hataları ile yazısını devam ettirmişti.

 

Çünkü yazar burada 3. Yargı paketini eşitlik gözeten bir değişiklik, solcular ile sağcılar arasında yaşanan sağcıların aleyhine uygulamaların düzeltilmesi ve eşitlenmesi, solcuların ise yalancı, iflah olmaz, anarşiden vazgeçmeyen, rahat durmayan ve suç işlemeye odaklı insanlar olarak vermeye çalışmakta.

 

Bu tanımlamalar Tahir CANAN üzerinden yapıldığı için CANAN 28 Temmuz 2012 tarihinde bu yazara 12 Eylül döneminde Ülkücü ve Dinci yapılanmaların devlet ile kol kola girerek emekçilere, halka ve devrimcilere uyguladığı şiddeti, Ülkücü ve dinci grupların yapmış olduğu eylemlerin Ulusal ve uluslararası sermayeye ve emperyalist sömürgeci devletlere nasıl hizmet ettiğini, vatana ihanetin nasıl yaşandığını, geçmiş bilgisi, siyaset algısı, hukuk ve yargı konularında bilgi sahibi olunmadan Tahir CANAN’ın yaşadığı ve halen devam eden hukuksuzluklar hakkında yazı yazan bu kişiye ders niteliği taşıyan biçimde bir yazı yazdı.

 

Süreç öyle detaylı bir biçimde incelendi ve anlatıldı ki, kişinin yazdığı yazıdan ar duyması içten değildi.

 

Fakat öyle olmadı, yazar cahilliğinin farkına varıp, yazdığı yazıyı tekzip etmek yerine halen sol düşünceye saldırmaya, kendinin haklı olduğunu anlatmaya Tahir CANAN’ın oğlu ile mailleşerek devam etti. Uzun bir süre de oğlu Tahir CANAN gerçekliği konusunda yazarı aydınlatmaya çalıştı. Yazarlığın sorumluluğu, kendisini okuyan kitleye karşı araştırmacı ve doğru bilgiler ile yazarlık yapılması gerektiği, Tahir CANAN ve 12 Eylül hukuku ile cezaevinde yatmakta olan devrimci tutsakların yargı paketi ile serbest kalmamasının temel sebebi ve hukukun işleyiş biçimi konularında bilgiler verildi. Fakat yazar ön yargılar ve saldırganlıklarla dolu olmakla birlikte asıl karın ağrısını da ifade etmişti: henüz cezaevinden çıkaramadıkları Haluk KIRCI ve infaz yasasında yapılması gereken değişiklik ve Tahir CANAN isimlerini yan yana getirmek…

 

Tahir CANAN bu yazışmalar ve anlatılanları anlamaz durum karşısında 1 Ekim 2012 tarihinde “Zorunlu Yanıt” başlığı ile yeni bir yazı kaleme aldı ve şunları dile getirdi:

‘Sn. Yeni Akit gazetesi yazarı Ali KARAHASANOĞLU durmadan beni birilerine benzetme uğraşında. Bu kadar ısrarlı, alicenapça göğsünü gere gere beni illaki bir yere yamama işine bir türlü anlam veremedim doğrusu. Benim üzerimden politika yapmasına da gerek yok. Zaten iktidar ellerinde, istedikleri gibi yasal düzenleme yapıp istedikleri adamları çıkarabiliyorlar. Haluk Kırcı’yı kurtarmak için bu kadar acı çekmesine hiçte gerek yok. Eğer Haluk Kırcı’yı kurtarmak için benim üzerimden politika yaparak operasyon çekmek istiyorsa, bu da ellerindeki iktidarı kullanırken güvensizlik içinde oldukları kadar sorumsuz şekilde başkalarını suçlama çirkinliğini de yansıtır…

 

‘’Yine de biz üzerimize düşen insani rolü oynayarak ufacık bir şeyleri hatırlatalım. Bir yerlere yaranmak için illa da birilerini suçlamanız gerekmez. Birilerini suçlama gereksinim duymadan ilginizi, bilginizi sergileyebilirsiniz. Beni başka birilerine benzetme, başka şahıslar ile özdeş göstermek size bir fayda getirmediği gibi çirkinliğinizi dışa vurmuş olursunuz. Onun için bu tutumunuzu terk etmenizi öneririm. Çünkü bilmediğiniz konularda yazarak, konuşarak gülünç duruma düşüyorsunuz. Size sunulan bilgileri dahi kullanma konusunda acizlik içindesiniz. En iyisi daha fazla bu mesele ile uğraşarak gülünçlüğe zirve yaptırmayın. Kısa yoldan kendinize hukuk bilen esaslı bir danışman bulun. Yazdığınız yazılarınızın hukuk mantığı ile bağlantısını kursun. Yazdığınız yazıları denetimden geçirsin. Oğluma gönderdiğiniz her e-mail sizin bir yazar cahili olduğunuzu dışa vuruyor. Sizi gülünç bir hale getiriyor. Buda bir köşe yazarı için hiçte iyi bir görüntü vermiyor.

 

İnfaz hukuku, Hak ve Adalet kavramları, bunların felsefi dayanakları toplumlarda uygulanışı ve kendi özgün durumunda 12 Eylül hukuksuzluğu ile üzerine yıkılan suç… gibi kavramları tekrar anlatarak…

 

‘’Eğer bu kadar küçük şeyleri de bilmiyorsanız orada oturup köşe yazarlığı yapmayın. Başka ne diyelim. Parmakla yıl sayacağınıza infaza dair hukuk normlarını inceleyin. Belki o zaman yazdığınız yazıların bir mantığı olur. Bir değeri olur. Bu durumda yazdığınız yazılar deli saçmasına dönüşüyor. Hukuksal bir değeri olmuyor. Yine de siz bilirsiniz biz söylemiş olalım.’’

 

Sözün Özü;

Bu ülkede Hukuk, Yargı 12 Eylül mantığı ile çalışmaya devam etmektedir. 12 Eylül mantığı ile yetişen o dönem devlet adına kurşun atan kişiler Meclis koltuklarını doldurmakta ve yargı paketleri çıkarmaktadır. Kendi çıkardıkları paketler nedeniyle kurtaramadıkları ülküdaşları için ise halen solculara saldırmaya devam etmektedirler…

 

Ne diyelim yasa, erk, her şey ellerinde olmasına rağmen olumsuzluklar karşısında kalemşorlar faturayı 32 yıllık mahpus Tahir CANAN üzerinden sosyalistlere kesmeye kalkıyorlar…

 

Üstelik Tahir CANAN halen bandırma cezaevinde yatmaya devam ediyor! Hakkında çıkan Yargıtay kararı teknoloji çağında 4 aydır yerel mahkemeye ulaşmıyor. Yasalar uluslararası norm yerine düşman hukuku ile işlemeye devam ederse 2025 yılına kadar tutsaklığı devam edecek Tahir CANAN’ın. Bugün 59 yaşında olan 32 yıllık Mahpus Tahir CANAN 13 yıl daha yatırılmaya çalışılırken Akit Gazetesi yazarı (!) Ali KARAHASNOĞLU nasıl bir yazarlık bilincine sahipse Tahir CANAN üzerinden solculara saldırarak 3. Yargı paketini kutsamaya devam ediyor…

 

Okuyucularına üzülmekten başka bir şey gelmiyor elimden.