Gözümüz aydın, nükleer için ilk adım atıldı. Bundan sonra göreceğimiz manzarada şüphesiz çevrecilerin; o oranda da iktidarın baskısı artacak. Nükleerden sonra bir daha Kara Salı yaşar mıyız bilemem ama Kara Salı’dan bir iki gün önce Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili bilboard çalışması yapılması tesadüf mü diye soran biri çıkar mı? Bunu soran birine bir başkası, “Ya o kadar da gözümüzün içine sokmazlar herhalde.” der mi?

PKK mensuplarının Türkiye'de yer alan kamplardaki hayatlarını anlatan ‘Bakur’ belgeselinin, Kültür Bakanlığı'nın baskısı sonucunda 34. İstanbul Film Festivali'ndeki gösteriminin iptal edilmesi ve ‘sansür’ konusunun yeniden gündeme gelmesini, Savcı Kiraz’ın malum fotoğrafını yayımlayan dört gazeteye soruşturma açılması ile karşılaştırıp bu minvalde tartışan olur mu? Buna dair bir tartışmaya iletişim fakülteleri, son derece tarafsız (!); yalnızca bilimsel bakımdan yaklaşarak taraf olur mu?

Eski TÜBİTAK Başkanı Yücel Altunbaşak ve 2 kişinin gözaltına alınması olayına ilişkin açıklama yapan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın, “TÜBİTAK olarak baktık ki olmayan bir laboratuvarda bir sahte rapor üretilmiş. Rapor kesinlikle sahte. Bu TÜBİTAK tarafından çok titiz bir çalışma sonucunda ortaya kondu. Çünkü o analizleri yapacak TÜBİTAK'ın o alanda bir altyapısı yok. Bunları bizim dışımızda olan olaylar. Bizim sorumluluğumuz gerçekten nasıl olduğunu, ne olduğu ortaya koymak.” sözlerine karşı, “Koca bakanlık olarak size bağlı olarak çalışan bir kurumda laboratuar olup olmadığını bilmiyor muydunuz?” diyen biri çıkar mı? Bunu soran biri sorusuna yanıt alabilir mi?

Dersim’in Hozat ilçesinin Karabakır köyünde, 1938 Dersim İsyanı/Katliamı’na dair başlatılan ilk toplu mezar kazı işlemleri, milliyetçi kesim tarafından; “Kazıların 2015’e denk getirilmesi ile Ermeni Soykırımı’nın 100’üncü yılına dair etkinlikler arasında ilişki var.” şeklinde yorumlanır mı? Dersim’de katliam olduğuna ilişkin bulgular çıkar ise, seçim öncesinde milliyetçilik söylemlerine sarılan iktidar bunun için ne gibi bir açıklamada bulunur ya da açıklama yapar mı?

Metroya terlikle bindiği ve sözümona kılık kıyafetine bakmadan kitap okuduğu için sosyal medyada ti’ye alınan Ali Uçar’ın, kendisini ti’ye alanlara karşı yaptığı açıklama, karşı taraf üzerinde insani/vicdani bir dönüşüm sağlar mı? Ali Uçar’ın, açıklamasından sonra, kendisine kitap göndermeye kalkanlara verdiği; ''Bana kitap vermeyi yahut hediye etmeyi düşünen arkadaşlar ben cebimdeki parayı kitapçıya vererek mutlu oluyorum çünkü ben o kitaba ücret ödersem yazarı kazanacak, yayın evi kazanacak matbaada çalışan insan kazanacak stantta duran öğrenci arkadaşımız ve kitapçılar kazanacak ve çoğalacağız.'' biçimindeki ikinci yanıt, o birilerinin yüzünü kızartır mı? Ali Uçar’a bu açıklamasından sonra yayınevleri ve ilgili birliklerden destek gelir mi? Ali Uçar bu aşamada halk kahramanı ilan edilir ve ‘Oğlum bak git’ olayında olduğu gibi sinema filmi çekilip sömürü aracı haline getirilir mi? Ali Uçar’ı aşağılayanlara karşı, 28 Şubat mağduru siyaset ehli, “İşte bunlar, Anadolu’nun gerçeğini aşağılayarak, 28 Şubat ile hayatımızı karartan ve devamındaki ‘bidon kafalı’ açıklaması yapan zihniyetin mirasyedileri. Hepimiz Ali Uçar’ız.” ifadelerinde bulunur mu?

Bütün bunların üzerine, bir insaflı çıkıp da; Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde meydana gelen olayları da ilave ederek; “Ulen oğlum, adamlar Mars’ta sadece donmuş halde bulunduğuna inanılan suyun hala sıvı halde olduğuna dair yeni bulgular ortaya çıkardı. Sizin uğraştıklarınıza bak.” der mi?