Her düşünce ve inanç kendine göre insanlık tarihini dönemlere ayırır.

Ben ise Uygar olma-olabilme ekseninden bakıp tanımlamalar yaparım.

Bu hemen hemen herkese ters gelir ve kafalarında kalıplaşmış düşünceler oldukları için beni anlamazlar-anlamak istemezler.

Oysaki biz (homo sapiens) masum ve temiz bir geçmişe sahip değiliz. İlk var oluşumuzdan beri, diğer insansıları avladığımız-yok ettiğimiz bir gerçek.

Durum aslında bu kadar basit de değil. Kendimizden olanlara da saldırdığımız, onları esir aldığımız, gıda olarak kullandığımız unutulmamalı. Kemiklerini kırıp iliklerine kadar yediğimiz Arkeolojik bazı kazılarda ortaya çıkıyor.

Burada gruba göre değerlendirdiğinizde, evet insan ilkel ve komünal bir dönemde, fakat yaşamsal olarak değerlendirdiğinizde ise kelimenin tam anlamı ile vahşi ve saldırgan.

Bu av olma sürecinden avcı olma sürecine geçerken insanın bu çağda bile neden barbar olduğunu açıklamanın başlangıç noktası.

Ve günümde bile doğal ortamda güçlü olamamanın bize verdiği aşağılık güdülerinin egoizm ile bağlantılarını ortaya koyuyor.

İstemesek de Faşizm denilen o ruh hastalığını içimizde, bin yıllardan bu yana yaşıyoruz.

Buradan sonra işe devam etme noktasında mesleksel olarak bakmak gerekiyor.

Bu barbarlıkla uygarlığın ayrışımında en belirleyici nokta.

İnsanın küresel anlamda (yaşam yöntemidir de) ilk mesleği ÇETE oluşturmaktır. Devlet dediğimiz mekanizmanın ilk tohumları buradan atılmıştır.

ÇETE oluşturup diğer insan grupları baskı uygulamak ve kendi grubunda bütün imtiyazları sağlamak için iyi bir yöntem olmuştur.

Beyni büyük olan Primatların(maymunsu) büyük gruplar halinde yaşamasına rağmen, çeteler oluşturduğu ve diğer gruplardan dişilerini çaldığı vs. bilimsel veriler araştırmacılar tarafından kanıtlamıştır.

Gelelim ikinci mesleğe, bunun mutlaka ÇETE oluşumuna paralel bir meslek olması gerekir. BÜNYEYİ SATMAK’tır. Bu da ÇETE ye katılmak, beden işçiliği dediğimiz işlerin genel kapsamında yer alıyor.

Kadınları fahişeliğe, erkekleri paralı askerliğe zorlayan sistem işte böyle başlıyor.

Üçüncü meslek ise tamamlayıcı, otorite artırıcı-sağlayıcı bir önem arz ediyor. İnanç eksenli işliyor. DİN ADAMLIĞI. Uzun anlatmaya gerek yok.

Bu üç meslek ve uygulamaları aynı zamanda devletin ve toplumun özelliğini de bir anlamda ortaya koyuyor.

Günümüz Türkiye sini açıklamak için yeterli. Bu üç meslekte son dönemde tavan yapmış durumda.

Bu üç mesleğin en aza indirildiği ülkeler de ise daha iyi demokrasi ve insan hakları görüyoruz.

Karamsar olmamak da gerekir, çünkü toplumlar tarihsel mekanizmada geriye doğru gitmiyorlar(Afganistan vs hariç). Daha ileri sıçramaya çalışıyorlar ve burada etkileyici olan şey ise Devletin(Türkiye Cumhuriyeti) veya Çetenin(Taliban) egemenlik yöntemleridir. Bazen 10-30 belki 50 yıl bir kesinti olsa dahi Toplumun kendini tekrar toparladığı ve düzenlediğidir.

Primatların dahi öğrendiği bir şeyi gelecek nesillere öğreterek aktardığı ve gruplar arasında yaşamsal farkların olduğu ve grubun sürekli iyileştiği görülmüştür.

Bu durum diğer bir grubun gelip o toplumu yok etmediği sürece geçerlidir.

Açıkladığım bu 3 mesleğin geçerli olduğu dünyada, uygarlıktan bahsedemeyiz. Vandalizm den dem vurabiliriz. Geçmişte Vandalizm den nasibini almış ülkelerin bu gün dünyanın en demokrat ülke ve toplumları olduğunu anımsayalım.

Net olarak şunu söyleyebiliriz. İnsanoğlu en BARBAR çağında...

VE YENİ BİR DÜNYA MÜMKÜN...