11 Kasım 1970’te Bulgaristan, Meksika ve Romanya’nın da içerisinde yer aldığı 9 ülke tarafından imzalanan ve 55 ülkenin taraf olduğu sözleşmeyi Türkiye onaylamadı. 2004’te hazırlanan ve 2005’te yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Yasasında soykırım ve insanlığa karşı suç tipleri düzenlenmesine rağmen, savaş suçları, barışa karşı işlenen suçlar ve saldırı suçları yasal düzenlemede yer almadı.

Uluslararası ceza hukuku doktrininde bazı suçlar tüm insanlığın güvenliğini ve dünya barışının devamını, kalıcılığını tehlikeye soktuğu için uluslararası suçlar olarak kabul edilmiştir. Bunlar soykırım, insanlığa karşı suçlar, barışa karşı işlenmiş suçlar, savaş suçları ve saldırı suçlarıdır. Savaş suçları Uluslararası Ceza Mahkemesinin dayanağı olan Roma statüsünün 8.maddesinde düzenlendi. Bu suçların ulusal üstü yargıda yargılanmasının gereği ulusal iktidarların bu suçları kabul etmekte ve yargılamada isteksiz oluşları ve uygun yargı sistemine de sahip olamayışlarıdır. Savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ile ikinci dünya savaşından sonra Nurnberg Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılama konusu oldu. Toplam 185 nazi savaş suçlarından ve insanlığa karşı suçlardan yargılandılar. Tokyo Uzak doğu uluslararası Ceza Mahkemesinde de benzer yargılamalar yapıldı. Başka birçok ülkede de benzeri yargılamalar yapıldı. 1961’de de Yahudi Soykırımı’nın planlayıcılarından Adolf Eichmann İsrail’de yargılandı. Ruanda ve Eski Yugoslavya Uluslararası ceza mahkemelerinde de benzeri yargılamalar yapıldı. Sudan’ın yeni yönetim ortağı Özgürlük ve Değişim Bildirgesi güçleri de kısa bir süre önce eski diktatör Ömer el Beşir’in eğer iç hukukta aklanması söz konusu olursa Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne teslim edileceğini belirtti.

Silahlı çatışma hukukunun temel ilkeleri; savaşa fiilen katılanlarla katılmayanların ayırt edilmesi, yeterli askeri gereklilik dışında güç kullanılmaması, gereksiz acılara sebebiyet vermemek, orantılılık, savaş esirlerine insanca davranmak, esirlerin adil yargılanması, işkence yapılmamasıdır.

1949 Cenevre sözleşmelerinin ortak 3.maddesi iç çatışmaları da silahlı çatışma hukuku kapsamına almıştır. Roma statüsü de iç silahlı çatışmaları da kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Suç fiilleri toplam 40 adettir. Savaş suçu sayılan tüm fiiller dört başlık altında toplanmıştır:

1-1949 Cenevre Sözleşmelerinin Çok Ciddi Şekilde İhlali

Roma statüsünün 8.madesi de Cenevre Sözleşmelerine 8 suç fiili daha eklemiştir. Bunlar; kasten öldürme, biyolojik deneyler dahil işkence veya insanlık dışı muamele, vücuda veya sağlığına ıstırap verme veya ciddi yaralamaya sebebiyet verme, askeri gereklilik olmadan, yasadışı ve keyfi olarak mülkiyetin yaygın yok edilmesi veya sahiplenilmesi, bir savaş esirinin veya koruma altındaki bir diğer şahsın düşman devlet silahlı kuvvetlerinde hizmet etmeye zorlanması, bir savaş esirinin veya koruma altındaki bir diğer şahsın kasıtlı olarak adil ve olağan yargılanma hakkından yoksun bırakılması, hukuka aykırı sürgün yada nakletme yada hukuka aykırı alıkoyma, rehin alma.

2-Uluslararası Silahlı Çatışmalarda Uygulanabilir Yasa ve Geleneklerin Ciddi İhlali

3-Uluslararası Nitelik Taşımayan Bir Silahlı Çatışmada 1949 Cenevre Sözleşmelerinin Ortak 3.Maddesinin Ciddi İhlalleri (öldürme, sakat bırakma, zalimane muamele, işkence, insan onuruna hakaret eden aşağılayıcı küçük düşüren davranışlar, rehin alma)

4-Uluslararası Nitelikte Olmayan Ancak Silahlı Çatışmalarda Uygulanabilir Hukukun ve Teamüllerin Diğer Ciddi İhlalleri

Sivillerin hedef alınması ,yağmalama, sanat, eğitim, dini, tarihi eserlere, hastanelere saldırı, 15 yaşından küçük çocukları askere alma, ırza geçme, kısırlaştırma, merhamet gösterilmeyeceğini ilan etme, demografik yapının bozulması, zehir yada zehirli silahlar kullanılması, boğan yada diğer zehirli gazların, sıvı madde veya aletlerin kullanılması vs.

AKP iktidarının Suriye harekatı uluslararası kamuoyunda silahlı çatışma hukuku ilkelerinin uluslararası kurumlar tarafından dile getirilmesine neden oldu.BM Türkiye’ye Uluslararası hukuk uyarısında bulunurken, Kürt kadın siyasetçi Hevrin Halef ile bazı SDG mensuplarının öldürülmesine ilişkin videolara dikkat çekerek BM, Türkiye’nin kendisiyle bağlantılı grupların infazlarından sorumlu tutulabileceğini belirtti. Ankara’ya olası savaş suçları için bağımsız soruşturmalar yürütme çağrısında bulundu. ABD savunma bakanlığı da benzer açıklamalar yaptı. Uluslararası Ceza Mahkemesi eski başsavcısı da benzer iddialarda bulunarak ulusal üstü yargılamanın gündeme gelebileceğini belirtti. Abbas Mansuran Türkiye’nin kimyasal silah kullandığını öne sürdü. Haseke bölgesindeki incelemelerini raporlaştırdı. Raporda Serekaniye ve Gre Spi bölgelerinden ağır yaralanan çocuklar, kadınlar ve erkeklerden oluşan yüzlerce yaralıyı kabul ettiklerini beyaz fosfor ve bilinmeyen kimyasal maddeler kullanıldığını ileri sürdü. Kimyasal silahların yasaklanması örgütü OPCW de Türkiye’nin Rojava hareketinde konvansiyonel olmayan silahları kullandığı iddialarını değerlendirecekleri açıklamasını yaptı. Savaş hukukunda beyaz fosforun sivillere karşı kullanılması suç sayılıyor. Türkiye’nin birlikte hareket ettiği ÖSO’ların kelle kesme videoları sosyal paylaşımlarda dolaştı.

Roma statüsünün 8.maddesine 2010 da saldırı suçu da eklendi. Saldırı suçu bir devletin siyasi veya askeri eylemlerini etkili biçimde kontrol edebilme veya yönetebilme konumunda bulunan bir kimse tarafından, karakteri, ağırlığı ve boyutu itibariyle BM şartını açıkça ihlal eden bir saldırı fiilinin planlanması, hazırlanması, başlatılması veya icrasını ifade eder.

2004’te Erdoğan Uluslararası Ceza Mahkemesine taraf olunacağı sözünü vermişti. Taraf olmayan ülkelerin bu suçları işleyen yöneticilerinin yargılanması için BM güvenlik konseyinin 15 üyesinden 9’unun ve beş daimi üyesinin ittifakla karar vermesi gerekiyor.

2004’den 2019’a, nereden nereye? Yurtta savaş cihanda savaş değil, yurtta sulh cihanda sulh insanlığın ihtiyacı.