Osmangazi’nin Çarşamba semtindeyiz. Kentin merkezinde içe kapanmış ve genelde Suriyelilerin yaşadığı bir semt.

Semtin bir yakasında Bursa’nın en büyük parkı, bir yakasında da en büyük meydanlarından biri bulunuyor. Fakat Çarşamba’dan her iki yakaya açılan sokaklarda kentin çehresi net biçimde değişiyor. Suriyeliler, Çarşamba’da kendilerini daha güvende hissettikleri mekanların dışında pek görünmüyorlar. Sokakların gündemi, diğer yerleşim yerlerinde olduğu gibi Çarşamba’da da ekonomi…

Osman Çaklı'nın Gazete Duvar'da yer alan haerine göre, burada yaşayan Suriyelilerin bir kısmı geri dönmek istediğini söylerken bir kısmı da geri dönüş konusunda “Orada bir hayat yok” diyerek isteksiz olduğunu belirtiyor.

SURİYELİLERİN BİR KISMI ‘GERİ DÖNSÜNLER’ SÖYLEMİNDEN HABERDAR

Kayıtlara göre, Bursa’da geçici koruma statüsünde bulunan 184 bin 298 Suriyeli yaşıyor. Suriyeliler yalnızca Osmangazi değil, Yıldırım ilçesinde de yoğunlukla bulunuyor. Son dönemde giderek artan mülteci karşıtlığını ve başrolde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın çektiği “geri dönsünler” söylemini kimi Suriyeliler de işitmiş. Bir kısmı ise Özdağ’ın kim olduğunun ve ne yapmak istediğinin farkında değil.


Suriyelilerin bir kısmı esnaflık yaparak geçimini sağlıyor.

‘ŞEHİR MERKEZLERİNDE ÇOK VAKİT GEÇİRMİYORUZ’

Çarşamba’yı mesken tutan Suriyeliler, bir arada kendilerini daha güvende hissettirdiğini söylüyor. “Şam” isimli pek çok gıda, teknoloji ve kıyafet dükkanı bulunuyor. Ana arterde bulunan bir kıyafet dükkanına giriyoruz. Biraz sohbet etmek istediğimizi söylüyoruz ancak anlaşamıyoruz. Orta yaşlardaki erkek, kendinden daha genç bir erkeği çağırıyor, Türkçe bileni… İsim ve yüzlerini güvenlik nedeniyle paylaşmayacağımızı söylediğimiz Suriyeliler, biraz konuşabileceklerini söylüyor. Yabancı olmamız ve ne yapmaya çalıştığımızı anlamamaları üzerine kaygı ve meraklı gözler üzerimize dönüyor. Ardından talebimizi geri çevirmiyorlar. Kaç yaşında Türkiye’ye geldiklerini sorduğumuz Suriyeli genç erkek, 15 yaşında Şam’dan Türkiye’ye geldiğini ve şu an 22 yaşında olduğunu anlatıyor. Genç Suriyeli, geri dönmek istediğini fakat savaş olan bir ülkeye dönmeyi düşünmediğini ifade ediyor. “Ailemin yarısı Şam’da yaşıyor ama bina yok, her şey yıkıldı. Biz burada komşu olduk. Burada ilişkilerimiz çok iyi. Arada tepki gösteren çıkabiliyor ama ilk geldiğimiz yıllardaki kadar yoğun değil. Şehir merkezlerinde çok vakit geçirmiyoruz.”


22 yaşındaki Suriyeli, kağıt toplayıcılığı yapıyor. 

‘GERİ DÖNMEK İSTEMİYORUM’

Sokak başlarında birbirini görenler selamlaşıyor, ayaküstü sohbete girişiyor. Dükkanların içerisinden sokağa Arapça müzikler yayılıyor. Bu sırada bir kağıt toplayıcısı dikkatimizi çekiyor. Suriyeli olduğunu tahmin ederek yanına gidiyoruz. Bir dükkanın önünde iki genç duruyor. Önce dükkana selam veriyoruz. Suriyeli dükkan sahibi misafirperverlik göstererek bize yaptığı falafelden ikram ediyor. İkramın ardından kağıt toplayıcısı ile Türkçe sohbet etmeye başlıyoruz. Adının M. olduğunu söylüyor. Sekiz yıldır Türkiye’de kağıt toplayıcılığı yapıyor, o da 22 yaşında. Dokuz kişilik ailesiyle savaş başlayınca Halep’ten Türkiye’nin yolunu tutmuşlar. 22 yaşındaki M. ve ağabeyi evin geçim yükünü sırtlanmış. Babaları hasta olduğu için çalışamıyor. Kardeşleri okula gidiyor. M., sabahtan akşama kadar Bursa’nın merkezini karış karış geziyor. Soluklanmak için Çarşamba’daki Suriyeli esnafın yanında vakit geçiriyor. M., Suriye’ye geri dönmek istemiyor. Nedenini “Çünkü savaş var, iş yok” diyerek anlatıyor. Türkiyeli vatandaşların yaşadıkları semtlerde çok gezmediğini sözlerine ekliyor: “Saldırı olur diye korkuyorum.”

'BENİ GASPÇIYA BENZETİP HAKKIMDA TANIKLIK YAPANLAR OLDU'

Aynı dükkanın yanında pastane işleten başka bir Suriyeli genç ise dokuz yıldır Bursa’da yaşıyor. 23 yaşındaki Suriyeli, savaşta yaralanınca Türkiye’nin yolunu tutmuş. Ailenin her bir ferdi farklı ülkeye gitse de Suriye’de kalanlar var. Onları da buraya getirmek istediğini söyleyen Suriyeli genç, başından geçen bir olayı anlatıyor: “Bu sokakta bir gasp olayı oldu. Beni, gaspçıya benzetip hakkımda tanıklık yapanlar oldu. Benzerlik yüzünden çıktığım mahkemede 10 yıl hapisle yargılanıyorum. Bu yüzden ne vatandaşlık alabiliyorum ne de ailemi Halep’ten buraya getirebiliyorum. Babam emekli, sekiz kardeşiz. Hepsi buraya gelmek istiyor.”

‘BİZ ZULÜMDEN KAÇTIK’

İlk geldiğinde daha güvensiz hissettiğini söyleyerek devam ediyor: “Saldırılar, sözlü sataşmalar daha fazlaydı. Aradan yıllar geçti, giderek azaldı fakat hala bakışlarıyla bizi dövenler oluyor. Geri dönmek istemiyorum. Türkiye’yi çok seviyorum. Buradan nasıl geri döneyim? Biz zulümden kaçtık.”  Başından geçen bir ayrımcılığı şu sözlerle aktarıyor: “Cron (bağırsak hastalığı) hastalığım var. Biz artık kardeş olduğumuzu düşünüyoruz ama bizi istemeyenler var. Kumru diye bir yemek var. Onu yediğim yerde çalışan bir garson, acıya karşı duyarlılığım olmasına rağmen yemeğin içine acı attı. Patronuna söyledim ama devam etti. Bizim onlarla bağ kurmamızı istemiyor.”