Prof. Büşra Ersanlı barış sürecinin bugün geldiği noktanın müzakerelerin yürütülme şeklinden kaynaklandığını ifade ederek, AKP ve medya organlarının süreçle ilgili bilgileri tek taraflı olarak yaydığını söyledi. Ersanlı AKP'nin demokratikleşme paketini de eleştirdi.

Prof. Ersanlı,  açılan paketin eşitlik ilkesinden uzak olduğunu belirterek, bunun  topluma yararı olmayacağı görüşünde. Paketin içerisinde bulunan "Anadilde" eğitim bölümünde yer alan özel okul projesini de eleştiren Prof. Büşra Ersanlı, "Bu toplum içindeki makası iyice aralar. Dengesizliği getirir. Yeni bir elit kesimi oluşturur. Onun için Kürtler ilgi göstermemeli" dedi.

Ersanlı ayrıca Türkiye'de değişimin yaşanmamasını AKP'nin 1930'lardaki elitist, hiyerarşik felsefeyi yaşatmasına bağlayarak yaşanan gelişmelerin de halkın mücadelesi sayesinde ortaya çıktığını kaydetti.

Prof. Büşra Ersanlı, AKP'nin "Demokratikleşme Paketi", Türkiye'nin Suriye politikasını ve Koma Civakên Kurdistan (KCK) davalarına ilişkin ANF'den Ali Güler'in sorularını yanıtladı.

Türkiye'de Kürt sorununun çözümüne dair başlatılan çözüm süreci bir yılını doldurmak üzere. Ancak büyük bir heyecanla başlayan süreç özellikle paketin açılmasıyla tıkanma aşamasına geldi. Sizce süreci bu noktaya getiren nedenler neydi?

Sürecin bu noktaya gelmesinin nedenlerden biri şeffaf olmaması. Hükümet ve ona yakın medya grupları, süreç ile ilgili birçok bilgiyi tek taraflı olarak, yayıyor. Bilgi karmaşıklığı var. Halk, sivil toplum örgütleri ve medya, net bir şey bilmiyor. Böyle olunca da insanlar, bu sürecin nasıl olduğu ve ne gibi görüşmelerin olduğundan habersiz. Bu bir diyalog mu, yoksa müzakere mi ya da alışveriş mi? Kimsenin haberi yok. Başlangıçta 1, 2 ve 3 adım söylendi. 1'inci adım PKK tarafından atıldı ve onunla kaldı. Hükümet ilk önce yüzde 15 gerilla gücünün çekildiğini öne sürerek, süreci durdurdu. Böyle yaparak, zaman kazanmaya çalıştı. Yani “mesele bu mu, yüzde birlik oran mı?” diye sorulması gerekiyor. Bana göre süreç, o aşamada bitmişti. Bunu anlamak için paketin beklenmesi gerekmiyordu.

Peki burada mesele nedir?

Bu süreç, Kürt hareketinin dile getirdiği Kürtlerin siyasi, kültürel, bireysel haklarının karşılanması için başladı. Bu taleplerin karşılanması demek, kültürel ve siyasi hakların ve statünün teslim etmesi demektir.

Türkiye Başbakanı R. Tayyip Erdoğan her fırsatta Kürt sorununu çözmek istediğini dile getiriyor. Bütün bunlar kabul görülüyorsa pratikte neden olmuyor o zaman?

Türkiye'de şu anda böylesi bir irade yok. 1930'lı yılların felsefesi tamamen ortadan kalkmış değil. Bir elit kesim var onlar yönetici, diğerleriyse hizmetçidir. Türkiye'de bu zihniyet ortadan kalkmış değil. Öbür taraftan da eski eğitim sistemi devam ediyor. Bu beraberinde, hiyerarşiyi, kariyerizmi ve elitizmi getiriyor. Bütün bunlardan dolayı değişim olmuyor. Eğer AKP, 'Biz Türkiye'yi  bir noktaya getirdik' diye bilmesi için bütün bunları ortadan kaldırması gerekiyor. İşte bunları yapamadığı için bir şey yapamıyor. Eğer Türkiye'de bazı gelişmeler olmuşsa o da halkın yürüttüğü mücadele sayesindedir. Bundan dolayı bir zeminde oluşmuş ama hükümet ve iktidar, bu iradeyi tam olarak kullanamıyor.

Burada Türkiye'de yaşayan halkları ne gibi tehlikeler bekliyor?

AKP'nin hedefi, 2023, 2053, 2071 yıllarına kadar iktidar. Yüzde 50 ile yetinmeyen bir iktidar hırsı. Liderin şahsında dengesiz bir büyüme var. Bunu dengeleyemiyor. Yüzde 50 ile yetinmiyor ve yüzde 75 istiyor. Belki de daha sonra 'yüzde yüz olsun' diyecek. Ama  bütün bu olumsuzluklara rağmen ben pozitif de düşünüyorum. Yaratıcı bir muhalefet ve şiddet içermeyen mücadele ile bu durdurulabilir.

Tekrar paketin içeriğine dönecek olursak Kürtler için eğitim, kültür ve bazı haklar var. Ancak Kürtler tatmin olmuyor? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kürtler, haklı. Çünkü bu paketin içindekiler beni de tatmin etmiyor.

Neden?

En temel şey eşitlik meselesi ve eğitimdir. Onlar da paketin içinde yok. En azında anadil eğitimi için  bir iradenin belirlemesi lazımdı. Nasıl seçimin yüzde barajın düşürülmesi için bazı seçenekleri ortaya attıysa  anadilde eğitim için de bazı seçeneklerin ortaya konulması gerekiyordu. Ama o ne yaptı, irade göstermektense topu piyasaya attı. 'Kürtler, kendileri özel okul açsın' diyor.

Kürtçe’nin hayat bulması ve gelişmesi için özel okul sistemi yeterli mi?

Yeterli değil. Neden mi? Bu kamuoyu yararına olan bir uygulama değil. Bu imkanı olan insanlara verilen bir hak. Bu fırsat eşitliği prensibine aykırı bir şey. Onun için tamamen iktidarın keyfine göre yapılmış. Bana göre, burada zaman kazanmak, yerel seçimlerde oy kaybetmemek özellikle sağ kesimin ve CHP'nin savrulan oylarını alabilme girişimidir. Diğer tarafta da, 'Bizim Kürtlerimiz, sizin Kürtleriniz' denilerek, bir bölünmenin yollarını açmaktır. Bu eskiden beri Türkiye'de var olan bir şey. Bu yaklaşım ve zihniyet bölücülüğü devam ediyor. Eğer AKP samimiyse kamuoyunun yararını düşünseydi ana dilin gelişimi için dünyadaki örnekleri esas alır, ona göre adım atardı. 

Nedir bu örnekler. Şayet esas alınsa ne gibi kazanımları olur?

Dünyada bu tür örnekler çok. Uygulandığı bölgelerde değişik alanlarda, birçok kazanımları olmuştur. Örneğin Boliviya'da anadilin gelişimiyle birlikte yerel yönetimlere katılımın arttığını biliyoruz. Kadınların aktifleştiğini, genç kızların daha fazla okula gittiğini de. Öğrencilerin lise ve üniversiteden mezun olduktan sonra çok  daha verimli olduklarını gözle görülmüştür. Yine çift dilli eğitim olursa öz güvenli bireyler, yetişir.

Kürtlerin çoğu yoksul. Çocuklarını böylesi bir okula gönderecekleri koşulları yok. Sizce bu ne gibi sonuçlar doğurabilir?

Bana göre; imkanı olan ve bu konuda uzman Kürtlerin yapacağı tek şey, dünya standlarına göre evrensel Kürdoloji enstitülerini açmalı. Kürtçenin gelişmesi için akademik çalışmalar yapmalı. Bu çalışma sonucunda, ilerde okullarda eğitim verebilecek insanlar yetiştirilir. Gelecek için güçlü yatırımlar yapılması gerekiyor.  Bu özel okullardan daha faydalı. Şu anda elit bir özel okulun pek bir yararlı olabileceğini düşünmüyorum.

Neden peki?

Toplum içindeki makası iyice aralar. Dengesizliği getirir. Yeni bir elit kesimi oluşturur. Buda kendisiyle birlikte yeni bir sorun ortaya çıkarır. Yoksul Kürtler ile elit Kürtleri karşı karşıya getirir. Türkiye'de nasıl elit ile yoksullar arasında sorun yaratıldıysa, Kürtler arasında da yapılır. Hükmetmeye, hiyerarşiye, yetkiye yeni iktidar alanlarına ve küçük Ankaralıları yaratmaya yol açar.

AKP'nin Suriye politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yaklaşım şu; Kürtleri burada yeterince sıkıştırdım birazda orada sıkıştırayım. Bunu da orada Kürtlere karşı mücadele eden, şiddet uygulayan ve saldıran grupları destekleyerek yapıyor. Erdoğan, kendisini Ortadoğu’nun lideri İslam dünyasının fatihi gibi görüyor. Irak'taki  bir Kürdistan sisteminin oluşmaması için diğer gruplar ile birlikte oradaki Kürtleri sıkıştırmayı amaçlıyor.  Ama planları tutmadı.

Tahliye olalı bir yılı geçti ama yargılamanız devam ediyor. Yargılandığınız davada son olarak 94 siyasetçiden 4’ü sadece tahliye edildi. KCK davalarında değişen bir şey oldu mu?

Değişen bir şey yok. Sadece idare etmek var. Mantık şu, yerel seçimlere kadar 'ne kadar insan içerde tutarsam kardır.' Bizim alınışımızın amacı da buydu. Partinin seçilmiş belediye başkanları, milletvekilleri, belediye meclis üyeleri içerde. Şu anda, 8-9 bin tutuklu var. Azar azar bırakacak, bu sayı 6 bin civarına düşüne kadar. Bunu sürece yayarak yapacak. Yerel seçimler, ardından da genel seçimler var. Bu 2015 yılına kadar böyle devam eder. Neden mi? 'Ne kadar içerde tutarsam muhalefetim o kadar azalır' yaklaşımı var. Gerçek muhalefet. Öyle bahsettiğim yalancı muhalefet değil. Bu başından  beri böyleydi. Zaten KCK tutukluların yüzde 95'i rehin alma politikaların sonucudur.