Bir gün cep telefonum çaldı, telefonun diğer ucunda kendi sesim kadar tanıdık bir ses arıyordu.

“Merhaba, ben Murat Bozlak…”

Murat Bozlak ismini ilk duyunca daha dün gibi hatırlıyorum, çok heyecanlanmış ve şaşırmıştım.

“Buyurun başkanım!...” dedim.

Beni HADEP Genel Merkezi’ne çağırmıştı.

Parti içinde bazı yenilikler yapacaklarını ve benim de basın danışmanlığı görevini yürütmemi istiyordu. O gün yakından tanıştık ve bir daha hiç ayrılmadık, ta ki son nefesini verdiği 2015’in 4 Ocak günü saat 19.30’una dek.

Murat Bozlak ebedi yolculuğuna çıktığı an, büyük ozan Aşık Veysel’in “Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın” dizeleri o an zihnime çalındı. Evet, O artık yoktu. Aramızdan ayrılırken tüm dostlarına binlerce anısıyla birlikte ‘Murat Bozlak’ adını da bırakıp gitti.  

O korkusuzdu, bedeni kurşunlara siper olurken yaşamayı seçti ve cellatlara inat en zor anlarda hayata tutundu. “Korkaklar ecelleri gelmeden birkaç kez ölürler, cesurlar ölümü bir kez tadarlar”, diyen Shakespeare, sanki 450 yıl önce Murat Bozlak’ı anlatıyordu.

32 yıllık siyasi hayatında son 25 yıllık Kürt legal siyasetine damgasını vuran Murat Bozlak, Rojava’nın Afrin kentinden birkaç asır öncesinde İç Anadolu’ya sürgün yiyen binlerce Kürt aileden biridir.

30 Aralık 1952 yılında Ankara Şereflikoçhisar’ın Aktaş köyünde dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi, siyasete atılmadan önce bir süre serbest avukatlık yaptı.

Kürt mücadelesine kendisini adayan Murat Bozlak, hayata gözlerini kapamadan bir hafta öncesinde Kürt bilincini ve siyasete atılmasını hasta yatağında görüştüğümde şöyle ifade ediyordu:

“Kürdistan’da koparılmış Kürtler, korunma amaçlı kendilerini çoğunlukla diğerlerinden izole ediyorlar. Bizim köyde de böyleydi. Çok iyi hatırlıyorum çocukken biz Kürdistan’ın uzağından da olsak köyde Kürtçe konuşuyor, Kürtçe düşünüyor ve bir Kürt olarak yaşıyorduk. Köyün dışına çıktığımızda kendimizi yabancı hissediyorduk. Çünkü bize yabancı bir kültür ve dil kullanılıyordu. Kürt olarak Kürt bilincini daha çocukken köyümüzden aldım. Üniversite sonrasında avukatlık yaptım. Siyasete ilgi duyuyordum, ama bunlar içinde Kürtlere yakın olanlar beni kendine çekiyordu. Solcu olmama rağmen, kim Kürtlerle ilgili olumlu bir siyaset yürütse, bu sağ ya da sol fark etmez, oraya gidiyordum. Yeter ki içinde Kürt olsun. HEP öncesinde SODEP Kürt meselesine biraz da olsa yakındı. Ben de orada yerimi aldım. Ancak, burası da beni tatmin etmiyordu. Arkadaşlarımızla birlikte SHP’den ayrıldık ve Halkın Emek Partisi (HEP)’i kurduk. İşte o günden bugüne geldik.”

Murat Bozlak Musa Anter’in de kurucusu olduğu HEP’in kurucuları arasında yer aldı. HEP kapatılınca 7 Mayıs 1993 günü kurulan Demokrasi Partisi (DEP)’in aktif kuruluşuna katıldı, hem kurucu üye oldu hem de DEP Genel Sekreterliği görevini üstlendi.

27 Mart 1994 Genel Yerel Seçimler öncesinde DEP üzerinde estirilen devlet terörü DEP Genel Merkezi başta olmak üzeri birçok il, ilçe binalarının bombalanmasıyla sınırlı kalmadı. 5 Şubat 1994 gecesi DEP Genel Sekreteri Murat Bozlak Ankara Keçiören semtindeki evinde silahlı saldırıya uğradı. Sıkılan 9 kurşundan 5’i bedenine isabet etti ve ağır yaralı olarak kurtuldu.

Saat 24.00 sıralarında Bozlak’ın evinin kapısı kimliği “belirsiz” kişilerce çalınarak kurşun yağmuruna tutulmuştu. Polis karakolundan 80 metre uzaklıkta gerçekleşen bu olayın failleri ellerini kollarını sallayarak kayıplara karıştılar. Failleri devlet bulmadı ama Murat Bozlak o faillerin kim olduğunu kendi imkanlarıyla buldu. Ve hatta evlerine kadar tespit etti. Onu vuranların haberi olmasa da Murat Bozlak büyük bir yücelik göstererek onları bağışladı. Adeta Papa’nın Mehmet Ali Ağca’yı bağışlaması gibi.

Saldırılara inat, Murat Bozlak kısa bir süre içinde iyileşerek tekrar siyasete döndü. 1 Mart 1994 darbesiyle DEP’li milletvekilleri parlamentodan hapishaneye götürülürken, Bozlak boş kalan bu alanların doldurulması gerektiği inancıyla toparlandı ve 11 Mayıs 1994 günü kurulan Halkın Demokrasi Partisi (HADEP)’in Kurucu Genel Başkanı olarak Kürt siyasetindeki yerini bir kez daha aldı.

İçişleri Bakanlığı’na kuruluş dilekçesini veren Halkın Demokrasi Partisi Kurucu Genel Başkanı Murat Bozlak, basına yaptığı ilk açıklamada partinin kuruluş amacını belirtmiş ve Çiller hükümetinin aldığı ekonomik önlemler kararını ve bu hükümetçe DEP’lilerin yaka paça gözaltına alınıp hukuksuzca yargılanmasını sert bir dille eleştirmişti. Bozlak kuruluş amaçlarını ise şöyle izah ediyordu:

“İşte böyle bir ortamda siyasal yaşamına başlayan partimiz, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), krizin faturasının halka yıkılamayacağı bilinciyle halk ile birlikte ve tıkanıklığın kaynağını kurutma kararlılığıyla yola çıkıyor… Özgürlükçü, eşitlikçi, barışçı, çoğulcu, katılımcı, toplumsal değişim ve yenileşmeyi savunan, evrensel değişimlere sahip, sol, demokratik bir kitle partisi olan Halkın Demokrasi Partisi, tüm insanlarımızla birlikte, bu yepyeni günleri adım adım inşa etmeye taliptir… Halkın Demokrasi Partisi, toplumsal muhalefeti örgütleyecek iktidara taşıyacaktır. Halk iradesinin ve özgürlüğün girmediği bir tek köşe bile kalmaması gerektiğini savunan Halkın Demokrasi Partisi, bu zor, fakat onurlu yürüyüşüne ayrım gözetmeksizin bütün insanlarımızı çağırıyoruz.”

Siyasetin karanlıkları içinde temiz kalmayı beceren Murat Bozlak, birçok arkadaşının şahadetinde onları hiç yalnız bırakmadı. Devletin önce öldürüp sonrada cenaze törenlerine yasak getirdiği yaklaşımlarına isyan ediyordu. Vedat Aydın ve Mehmet Sincar’ın cenazelerinin kaldırılmasında bunu açık bir şekilde yaşamıştı. Aynı durum dava arkadaşı Muhsin Melik’in vurulmasında da sergilendi. Muhsin Melik vurulduğu gün devlet güçleri defnedilmesini şart koşmuştu. Muhsin Melik’in cenazesini omuzlarında taşıyan yakın arkadaşı ve HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak o anla ilgili duygularını şöyle dökecektir:

“Tarih 11 Mayıs 1994. Halkın Demokrasi Partisi, HADEP’in Kurucular Kurulu toplanmış, kuruluş dilekçeleriyle birlikte adları İçişleri Bakanlığı’na verilecek olan kurucular belirlenmişti… Hep birlikte İçişleri Bakanlığı’na yürüyoruz. Hemen yanı başımda, başı dik, kendinden emin, kararlı adımlarla yiğit bir insan yürüyor. Demokrasi mücadelesinde, özgürlük mücadelesinde, hep önde yürüyen arkadaşım Muhsin Melik, HADEP’in kuruluşunda da en önde yürüyenlerden biri… Şehitlerimizin cenazelerini hastaneden alıp mezarlığa doğru yürüyüşe geçtiğimizde, Muhsin Melik yine en önde eller üstündeydi”

O dönemler Kürt siyasetinin başında olmak ateşten bir gömlekti. Murat Bozlak bu ateşten gömlekten hiçbir zaman kaçmadı. Halkın Demokrasi Partisi 2. Olağan Büyük Kurultayı, 23 Haziran 1996 günü Ankara Atatürk Spor Salonu’nda gerçekleştirilirken de bu ateşten gömleği giydi. Sabahın ilk saatlerinde Hakkari’den Edirne’ye, Kars’tan Muğla’ya dört bir yandan 30 bine yakın HADEP’li Ankara’ya akın etmişti. Kongre salonunun güvenliğini sağlamak için 500 resmi, 200’de sivil giyimli olmak üzere 700 polis görev aldı.

Kongre salonunun dışı gibi içi de renkli bir görünüm arz ediyordu. Parti bayrakları, renkli dövizler ve salon süsleri burayı görkemli bir hale getirmişti. Ayrıca salonun tavanında çelik konstrüksiyona büyük boyutlarda HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak’ın ‘posteri’, ‘parti bayrağı’ ve ‘Türk bayrağı’ asılmıştı.

Divan Başkanının açıklamalarından sonra, açılış konuşması için HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak kürsüye davet edildi. Yoğun alkış ve sloganlarla kürsüye çıkan Bozlak, aşırı tezahürattan dolayı bir süre konuşmasına başlayamamıştı. Kongrede ortaya çıkan coşku hemen hemen her kesin yüzüne yansımıştı. Bozlak, Divanı, konukları ve kongre katılımcılarını selamladıktan sonra konuşmasına başladı. Konuşmasını sürdürdüğü sırada, salon içinde beklenilmeyen bir anda, coşkulu bir ses yükseldi. Bozlak, olayın kendisine dönük olabileceğini düşünerek konuşmasını sürdürmüştü. Ancak tavanda asılı bulunan Türk Bayrağı salonda kimliği belirsiz kişilerce indirilmişti. Olay, kongre kürsüsü ve divanın arkasında cereyan etmişti. Divan Başkanı gelişmelerin farkında olmayan Bozlak’ı uyarmış ve bayrağın düşürüldüğünü haber etmişti.

Bu bayrak indirme olayı HADEP’liler üzerinde bir cadı avına dönüştürüldü ve Murat Bozlak başta olmak üzere parti yöneticileri önce gözaltına alındı ve ardından da tutuklandılar. Bozlak’a tutuklama bununla da kalmadı. PKK lideri Abdullah Öcalan İtalya’nın Başkenti Roma’da iken Roma sürecinde ortaya çıkan tablo üzerine HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak, yaşanan bu histerik durum karşısında halkı temkinli olmaya davet eden bir basın açıklaması yaptı. 15 Kasım 1998 günü yapılan bu açıklama nedeniyle olaydan dört gün sonra Ankara DGM Savcısı Talat Şalk’ın talimatı ile HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak tutuklandı. Tutuklama gerekçesi olarak gösterilen basın açıklamasında Bozlak şöyle diyordu:

Resmi ideolojinin tek kimlik, tek dil, tek kültür biçiminde şekillenen anlayışının dar kalıpları çerçevesinde kalınarak bugüne değin Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü konusunda beklenen adımların atılmaması nedeniyle insanlarımız büyük acılar ve üzüntüler yaşadılar, insan hakları ihlalleri durmak bilmedi, demokratikleşme sağlanamadı, ciddi boyutta ekonomik çöküntü yaşandı, çeteleşme hızla yayıldı.

Bu tablo, birebir bir avuç rantçının dışındaki tüm insanlarımızı etkilemiş, içte ve dışta karşı karşıya kalınan bütün olumsuzlukların kaynağı olmuştur.

Başta İtalya olmak üzere Avrupa ülkelerinin Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümü konusundaki dostane istemleri yanlış değerlendirilmiş ve hep geri çevrilmiştir.

PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan’ın İtalya’ya gidişi ile birlikte yeni ve önemli bir gelişme meydana gelmiştir.

Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümü konusundaki istemini sürekli dile getiren İtalya’nın barışa hizmet etmeyecek yeni acı ve üzüntülerin yaşanmasına sebebiyet verecek bir karara imza atması beklenmemelidir.

Yaşanan bu hassas süreçte, sırtlarına binmiş çetelerden dolayı nefessiz kalmış bazı politikacıların, kendilerini yaşatma amacıyla kamuoyunu yanlış yönlendirmeye yönelik tavırlarını tasvip etmek mümkün değildir. Herkesin bunu görmesi ve iyi değerlendirmesi gerekir.

Her şeyi bireysel çıkarları açısından değerlendiren bir avuç politikacı dışındaki tüm yetkililere, sivil toplum örgütlerine, aydınlara, emekçilere ve 62 milyon insanımıza çağrıda bulunuyorum. Kürt sorunu tüm Türkiyelilerin sorunudur. Hepimizin sorunudur. Sorunun barışçıl demokratik çözümü bir zorunluluktur.

Bu noktada daha fazla acıların yaşanmaması doğrultusunda çaba sarf etmeliyiz. Sağduyulu olmalıyız. Yeni gerginliklere yol açacak davranışlardan sakınmalıyız. Toplumsal barışı ön plana çıkarmalıyız. 62 milyon insanın eşit ve özgürce birlikte yaşamasının koşullarını yaratmalıyız. Hedefimiz barış olmalıdır. Murat Bozlak Genel Başkan”

Kürt legal siyaseti içinde şimdiye kadar en uzun soluklu genel başkanlık görevini yürüten Murat Bozlak, tam 9 yıl HADEP’in başında kaldı. HADEP ile Murat Bozlak kimliği halk nazarında nerdeyse eş görülmekteydi. 13 Mart 2003 tarihinde HADEP kapatılınca Murat Bozlak beş yıl siyasi yasaklı oldu. 2011 yılında yapılan seçimlerde Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’nin bağımsızlar listesinden Adana Milletvekili olarak parlamentoya girdi. 63 yıllık ömründe ve 32 yıllık fiili siyasi yaşamında Murat Bozlak bedenine isabet eden beş kurşun darbesine değil, kansere yenik düşerek aramızdan ayrıldı.

Seni unutmayacağız ‘Kek Murat’, daima kalbimizde olacaksın.