CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Maraş merkezli depremin ardından arama kurtarma çalışmaları ve yardımların dağıtımın aksaklıklar yaşandığını belirtti.

ANKA Haber Ajansı'nın haberine göre, TBMM'de basın toplantısı düzenleyen Altay, organizasyon eksikliği olduğunu söyleyerek, "Depolarda; erzak, hijyen malzemesi var. Dağıtma kabiliyet ve kapasitesi yok. Halen yok. Arama Kurtarma Genel Müdürü’nü atıyorsun. Kim? İlahiyatçı. İlahiyatçılar da bizim. İlahiyatçı ben musallaya yatınca lazım" diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin deprem yardımı toplayan Haluk Levent'in kurusu olduğu AHBAP Derneği'ni hedef göstermesini eleştiren Altay, "Millet, Kızılay’a da AFAD’a da güvenmiyor. Parasını oraya vermek istemiyor. Esmiş, gürlemiş Devlet Bey, 'Devlet nerede' diyen mağdurlara, hakaret, tehdit ediyor. Devlet Bey, Türkiye’de 'Devlet nerede?' kavramını literatüre kim soktu biliyor musun? Tayyip Erdoğan soktu, 1999 depreminde. 'Devlet nerede' demek Tayyip Erdoğan söyleyince bir haklı çıkış, Erdoğan karşıtları söyleyince ihanet, hainlik, bölücülük, teröristlik… Kafaya bak. Türkiye’yi yönetenlerin kafasına bak. Devlet, bizim devletimiz. Erdoğan’ın ya da Bahçeli’nin devleti değil" ifadelerini kullandı.

Altay'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

"BAYKAL'IN CENAZE TÖRENİNE KATILAN TÜM PARİLERE TEŞEKKÜR EDİYORUM"

50 yıl kesintisiz hizmet veren sayın Deniz Baykal, devlette de siyasette de çok çok önemli görevler üstlendi. Benim aklımda Baykal ile çok şey kaldığı söylenir ama onun siyaset ile ilgili temel diskurunu sizinle paylaşmak isterim. Şöyle yaptı sayın Baykal, siyaset bana ne verecek diye değil, ben topluma ne vereceğim anlayışıyla siyaset yapılmalı derdi hep bizlere. Böyle tavsiyeleri olurdu. Kederli ailesine, sevenlerine, bütün CHP Ailesi’ne bu vesile ile tekrar başsağlığı diliyorum. Cenaze törenine gerek Meclis’te gerek camide katılan bütün siyasi partilerin genel başkanları, grup başkanvekillerine, milletvekillerine, yöneticilerine teşekkürü borç biliyorum.

"96 MİLLETVEKİLİMİZ DEPREM BÖLGESİNDE"

(Maraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler) Büyük bir acı, felaket yaşadık. Şu an itibariyle yaklaşık 96 milletvekilimiz bölgede. Milletin, vatandaşın derdiyle dertleniyor, haliyle hemhal oluyoruz. İhtiyaçları anında tespit edip, ilgili birimlere iletiyor arkadaşlarımız. Her vilayette bir sorumlu genel başkan yardımcımız var. Her ilçede en az 2 veya 3 milletvekilimiz var. İl merkezlerinde ilin durumuna göre 6-7 milletvekilimiz sahada.

"MİLLETİMİZ BÜYÜKLÜĞÜNÜ BİR KEZ DAHA GÖSTERDİ"

6-7 Şubat itibariyle Osmaniye, Antakya, Pazarcık, Kahramanmaraş, Nurdağı, İslahiye, İskenderun bölgelerinde bulundum. Tablo vahim. Böyle manzaralardan siyaset yapılmaz. Evet yapılmaz. Böyle manzaralar karşısında gerçekleri, aksayan yönleri söylemezsek de işimizi yapmamış oluruz. Mesela Maraş’tan Adana’ya doğru gidiyorum, yol gidişli gelişli. Benim gittiğim istikametten boş tırlar seyrediyor. Onlar yavaş gittiği için ben yüzlerce boş tırı geçtim. Karşıdan da binlerce tır geliyor. Bunların bir kısmının tepesinde iş makinesi var, bir kısmı kapalı dorse. Gıda, erzak, giyecek yardım yağdı. Allah bu milletten razı olsun. Milletimiz büyüklüğünü bir kez daha gösterdi.

"20 GÜN SONRA DOĞUM YAPACAK, BETONDA YATIYOR"

Mesela gördüğüm bir manzara; Osmaniye’de çadır betona koyulmuş, içi bomboş. Bir hamile kadının doğumuna 20 gün var. Bir elinde çocuk, bir elinde bir çocuk, "Bana yardım edin" dedi. Dedim "Bacım ne istiyorsun, nasıl yardım edelim". "Hiçbir şey yok ki" dedi. Çarşamba günü karnı burnunda, 20 gün sonra doğum yapacak, betonda yatıyor. Bunları görmemiz, bilmemiz lazım. Osmaniye’de otobüs durağında yürürken bir aile, 4 yaşında küçük yavru da var. Geçmiş olsun dedim. "Biz ne yapacağız, bu otobüs durağında mı yatacağız" dedi. Ne çadır ne battaniye… Bu eksiklikleri şunun için söylüyorum, evet bunlar aynı anda olmayabilir. Ama çok net bir şey gördük, müthiş bir organizasyon bozukluğu, kabiliyetsizliğini orada yaşadık.

"85 MİLYONLU TÜRKİYE, 200 BİN ÇADIR STOĞUNA KALMIŞSA VAY Kİ VAH"

Her yerden iki ses çıkıyordu. Yemek diyen yoktu, karnım aç diyen yoktu. İlk üç, dört gün insanlar vinç diye bağırdı ya. Efendim iş makinesi var operatör yok. Üçüncü günden itibaren de halen şu anda bugün 8’inci gün insanlar çadır diye bağırıyor. Ve çadır yok. 200 bin çadır kurulmuş, resmi açıklamaya göre. Bitmiş. 85 milyonlu Türkiye, 200 bin çadır stoğuna kalmışsa vay ki vah. Oraya lazım 500 bin çadır. Ama yok. Çadır yok. Bunu söylemeyelim mi?

"AFAD YETKİLİSİ DİYOR Kİ 'DUR TALİMAT GELMEDİ"

Pazartesi günü orada hiç Erdoğan kusura bakma, tüm vatandaşlar devleti aradı. Pazartesi günü devlet orada hakikaten yoktu. Sivil toplum kuruluşları vardı, ilçe belediyeleri yetişmişti. Ama devlet yoktu. Salı günü devlet göründü. Nasıl göründü, eli, ayağına dolanmış bir devlet… İş makinesi gelmiş, operatör de var. AFAD yetkilisi diyor ki ‘Dur talimat gelmedi, seni nereye yönlendireceğimi bilmiyorum’ diyor. İnsanlar enkaz altında. İlk 72 saat çok önemlidir. Ne olacaksa o zaman olacak. Ve çarşamba günü devlet, yetersiz koordinasyonsuz bir şekilde çalışmaya başladı. Koordinasyon yine yoktu, hala yok.

KILIÇDAROĞLU, BELEDİYE BAŞKANLARIMIZA 'AFAD İLE BİRLİKTE ÇALIŞIN' DEDİ

Yardımı tek merkezden koordine etmek şüphesiz çok önemli. İlk gün sayın Genel Başkanımız da belediye başkanlarımıza dedi ki "AFAD ile birlikte çalışın, şimdi siyaset zamanı değil". Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 'Bay Kemal'in belediye başkanlarına talimatı... Benim yanımda söyledi. "AFAD ile eşgüdümlü olun" dedi. Fakat AFAD, "sen dur". Bir belediyemiz jeneratör göndermiş, "Vay efendim bu jelatine sarılmamış" diye kabul edilmediği ile ilgili bize şikâyet geliyor.

"İLAHİYATÇI BEN MUSALLAYA YATINCA LAZIM"

Depolarda; erzak, hijyen malzemesi var. Dağıtma kabiliyet ve kapasitesi yok. Halen yok. 8’inci günde de yok. Cumartesi tekrar gideceğim bölgeye. İnşallah bunların bir yoluna girdiğini görürüm. Varlık içinde darlık çektik ya. İşin özü bu. Evsiz kalmış yüzbinler… Karnı aç, depoda var. 6 kilometre ötede köyde adam aç, aç… Depoda var. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle beceriksizlik neden olur? Hep söylüyoruz, Arama Kurtarma Genel Müdürü’nü atıyorsun. Kim? İlahiyatçı. İlahiyatçılar da bizim. İlahiyatçı ben musallaya yatınca lazım. Bu ülkenin çok iyi yetişmiş mühendisleri var. Ya teknik adam yok AFAD’da ya.

"DEPREM VERGİLERİYLE BIRAK ÖNLEMİ, ÇADIR ALSAYDINIZ"

Allah beterinden saklasın. Bilinen bir söz var, "Tedbir bizden, takdir Allah’tan". 20 yıldır bu ülkeyi yönettiniz. 30 küsur milyar deprem vergisi topladınız, onu bari deprem için harcasaydınız ya. Aldığınız deprem vergileri ile çadır alsaydınız bırak önleyici tedbiri… Şu deprem vergileri ile çadır alsaydınız milleti 8 gün boyunca bu öldürücü soğuğa mahkum etmemiş olurdunuz. Ayıp. Devlet burada hakikaten sınıfta kalmanın ötesinde bir ayıba, günaha ortak olmuştur.

"AFAD’I NEDEN BİR TÜRLÜ ORGANİZE OLAMADI"

1999 depreminde asker, seyyar hastanesiyle, seyyar mutfakla, çadırla öğlende oradaydı. Altı saat sonra oradaydı. Asker enkazın başındaydı. Bu askeri üç gün niye beklettiniz kardeşim? Depremde en iyi kurtarma marifetine sahip olan madenciler niye üçüncü günde geldi ya. İki gün niye getirmediniz. Milletin enkazda ölmesini, inlemesi mi beklediniz? Zevk mi aldınız bundan? Sormayalım mı bunları? AFAD neden bir türlü organize olamadı? Organize etmekten sorumlu olan AFAD, kendisi organize olamadı ki gelen belediyeleri yönlendirsin. Madencileri neden geç yönlendirdiniz? Arama kurtarmadaki en marifetli kadromuzu neden üçüncü günde gönderdik oraya? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin elinde termal ve sismik arama cihazları var. Bu cihazlar niye üç gün sonra geldi diye sormayalım mı ya. AFAD’ı neden ideolojik sadakate göre yapılandırdınız? Deprem vergileriyle neden deprem adına bir cümlelik bir iş yaptık diyebileceğiniz bir şey toplumun önüne koyamıyorsunuz?

"ERDOĞAN, SEÇİMİ ÖTELEYEREK HESAP VERMEKTEN KAÇAMAZ"

Bir felaketi bahane edip seçimden kaçma hevesini de bu arada gözlüyoruz. Felaketi bahane edelim, seçimi öteleyelim. Neden? Bak Erdoğan, TBMM’nin milletten aldığı yasama yetkisinin son 124 günündeyiz. 125’inci gün o yetki senin değil, milletin. Depremin ağır sonuçlarını çok açık olarak yürütmenin beceriksizliği, yürütmenin koordinasyonsuzluğu, yürütmenin ihmali ve devletin liyakatten yoksunlaşması iken Erdoğan, seçimi öteleyerek hesap vermekten kaçamaz. Hesabı millete vereceksin. Hem de ister 14 Mayıs’ta ister 18 Haziran’da… Memleket ve millet ağır yara almış. Millet yarasını kimin saracağını belirlemelidir. Sen bu kararın önüne geçemezsin. Erdoğan, bırak yaraları kimin saracağına millet karar versin. Depreme sığınıp seçimi 1 yıl erteleyerek örtemezsin. Bu millete o hesabı vereceksin.

"TÜRKİYE'Yİ YÖNETENLERİN KAFASINA BAK"

AHBAP hedefte. Neden? Millet, Kızılay’a da AFAD’a da güvenmiyor. Parasını oraya vermek istemiyor. CHP’nin bir yetkilisinden siz "AFAD’a para vermeyin" diye bir şey duydunuz mu? Kızılay’a yardım etmeyin diye bir şey duydunuz mu? Kızılay’ı itibarsızlaştırmışsınız, belediyelere daha önce korona virüs döneminde yapılan yardımlara çökmüşsünüz, devleti liyakatsiz, beceriksiz bir sürü yandaş ile doldurmuşsunuz millet verdiği paranın, veriliş amacına uygun bir tereddüt yaşıyor ve AHBAP’a yardım yapıyor. Esmiş, gürlemiş Devlet (Bahçeli) Bey, "Devlet nerede" diyen mağdurlara, hakaret, tehdit ediyor. Muhalefeti tehdit ediyor, AHBAP’ı hedef gösteriyor. Devlet Bey, Türkiye’de "Devlet nerede?" kavramını literatüre kim soktu biliyor musun? Tayyip Erdoğan soktu, 1999 depreminde. Hem de 99 depreminde, devlet beşinci saatinde her şeyiyle oradayken. "Devlet nerede" demek Tayyip Erdoğan söyleyince bir haklı çıkış, Tayyip Erdoğan karşıtları söyleyince ihanet, hainlik, bölücülük, teröristlik… Kafaya bak. Türkiye’yi yönetenlerin kafasına bak. Böyle büyük bir depremin üçüncü gününde devleti sorgulamak, sahada olabildiğini hisseden herkesin görevidir. Devlet, bizim devletimiz. Erdoğan’ın ya da Bahçeli’nin devleti değil.

"ARINÇ’IN MİLLETİN VİCDANI OLMASINI ARZU EDERİM"

(Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın "Seçim ertelenmeli" açıklamasıyla ilgili soru üzerine) Bu çok açık. Felaketi bahane edip, milletin kantarına çıkmaktan kaçmak için önden Sayın Arınç’tan böyle bir açıklama yapması istenmiş olabilir. Bilmiyorum. Çünkü Sayın Arınç’ın zaman zaman AK Parti’ye yönelik eleştirel sözleri de oluyordu. Bu yüzden "AK Parti’nin vicdanı" sözleri çok kullandı. Ben Sayın Arınç’ın milletin vicdanı olmasını tavsiye eder ve arzu ederim. Arınç’ın seçimin ertelenmesiyle ilgili yazısını okudum. Her şeyden önce bunca yıllık siyasi tecrübesiyle örtüşmeyen bir yazı kaleme almış. Deprem oldu bitti, ölenler öldü. Allah’ım rahmet eylesin, yaralılar hastanelerde Allah’ım şifa versin. Sağ kalanlar da bir şekilde başını kuruluğa koyacak. Ve önümüzde tam dört ay var. Bu seçimi yapmaya niye engel olsun Sayın Arınç? Dört ay da yapılamayıp da dört ay sonra ne yapılacak söylesin. Ben söyleyeyim, dört ayda da on ayda da depremzedelerin tümünün yeni konutlarına yerleşmesi mümkün değildir.