CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydaoğan, Türkiye’nin Libya ve Suriye’deki faaliyetlerinden dolayı Birleşmiş Milletler'de (BM) savaş suçu yargılamasıyla karşı karşıya olduğunu ve SADAT’ın da bunun bir parçası olduğunu belirterek, söz konusu kurumun Türkiye’nin 'başına bela' olduğunu söyledi.

'YARGI, SİYASETİN APARATI OLARAK KULLANILIYOR'

Aydaoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT çıkışı, partisinin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na hapis cezası ile Kadıköy ve Maltepe belediyelerine yönelik gözaltı operasyonları arasındaki bağlantıya dikkati çekti.

Aydoğan, AK Parti iktidarının uzun yıllardır yürüttüğü politikaların ülkenin her alanında krizleri derinleştirdiğini ve ciddi hak mağduriyetleri yarattığını ifade etti.

Adaletsizliğin hat safhada olduğunu hatırlatan Aydoğan, “İktidar yargıyı siyasetin aparatı olarak kullanıyor” dedi.

Aydoğan,  özellikle 2018 yılında “tekçi sisteme” geçişle birlikte iktidarın yargı eliyle muhalefet temsilcilerine “vites yükselterek” cezalar verdiğini söyledi.

Kaftancıoğlu’na verilen cezanın bağımsız olmayan yargı tarafından verildiğini ifade eden Aydoğan, HDP’li belediyelere atanan kayyımları ile Gezi Davası'nda verilen hapis cezalarının da bu yargı tarafından verildiğini anımsattı.

Yargı kararlarının içerisine giren siyasetin artık tasfiye edilmesi gerektiğini ifade eden Aydoğan, “Bunun sorumlusu sarayla beraber sınırlı sayıda siyasal bir oligark yapıdır. Bunların yargıdan ellerini çektireceğiz” dedi.

'İKTİDAR, TÜM SİYASETÇİLERE BEDEL ÖDETİYOR'

Aydoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İktidar bugün sadece Kaftancıoğlu’na değil tüm siyasetçilere bedel ödettiriyor. Bakın mecliste milletvekili olan Enis Berberoğlu ile Faruk Gergerlioğlu olmak üzere iki vekil meclisten alındı. Bu vekiller, haksızlığa uğradığı ve bu Anayasa Mahkemesi tarafından tescillendi. Türkiye’de böylesi bir saldırganlık siyaseti var. Sayın Selahattin Demirtaş için verilen tahliye kararının ardından başka davalar araya giriyor. Yani saraydaki kişi çıkıyor içerideki siyasetçiler için beyanatlarda bulunuyor. Hatta yargıya ‘sen ceza vereceksin diyor’. Biz özgürlük için, demokrasi için, toplumsal refah için bedel ödemeye hazırız, bu bedeli sadece bugün değil geçmişte de verdik.”

Aydoğan, CHP’li belediyelere karşı son zamanlarda yürütülen operasyonların korku ve algı yaratmak için yapıldığını vurgulayarak, “Yarın başka belediyelerimize de olabilir” dedi.

Aydoğan, “Bundan 4-5 yıl önce AKP büyükşehir belediye başkanlarını görevden aldı. Onlara zorla istifa ettirdi. Kamuoyu çok iyi biliyor o belediyelerde çok büyük yolsuzluklar ve örgütlü suçlar vardı. Daha önce bu devlete karşı kalkışan örgütlü bir yapının ilişkilerinin var olduğu iddiaları da vardı. O belediye başkanları AKP tarafından görevden alınırken o belediye başkanlarına ‘Ya istifa edeceksiniz ya da sizi yargıya teslim edeceğiz ve hesabını soracağız’ denilmişti. Hukuk devleti olan bir yerde hiç kimsenin böyle bir seçenek sunma hakkı yoktur. O belediye başkanlarını yargıya teslim etmediler. Umarım ve dilerim ki bizim yakın iktidarımız da yargı kendisini çok daha bağımsız hissedecek ve bu konunun gerçeklerini araştıracaktır. Bunların üstünü kimse kapatamaz” diye konuştu.

'KENDİ BELEDİYELERİNE 10 YIL BOYUNCA KİMSEYİ GÖNDERMİYORLAR'

Mezopotamya Ajansı'ndan Ergin Çağlar'ın aktardığına göre Aydoğan, şöyle devam etti:

“Bugün CHP’ye karşı bir operasyon geliştiği zaman halkta şöyle bir algı oluşuyor ‘İşte burada AKP’nin haksız ve zalimane davranışı vardır. Bu belediye başkanı mağdur ediliyor.’ Bu durumu Ekrem İmamoğlu’na da yaptılar. Buradan çağrı yapıyorum bizim belediyelerimiz için ellerinde ne varsa arkalarına koymasınlar. Zaten bir belediyemiz için yılda en az 150 defa denetliyorlar. Kendi belediyelerine 10 yıl boyunca kimseleri göndermeyip bizimkilere yıl içerisinde 150 müfettiş gönderiyorlar. Şunu söylüyoruz denetlesinler ama hizmeti engellemesinler. Hizmeti engelleyerek algı oluşturmaya kalkmasınlar. Bu operasyonlara yabancı değiliz. Daha önce HDP’li belediyelere de yaptılar. 80’e yakın belediyeden 5-6 tane bıraktılar."

'KAYYIM ATAMASI HUKUKSUZDUR'

Her fırsatta kayyım atamalarına karşı olduklarını savunan Aydoğan, “Kayyım atanması kime yapılırsa yapılsın hukuksuzluktur. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Selçuk Mızraklı görevden alındığında partimiz olarak hukuksal dayanışma gösterdik. Kayyımla ya da çeşitli sebeplerle belediye başkanlarını görevlerinden uzaklaştırmak hukuksuzluktur” diye konuştu.

‘SADAT BAŞA BELA BİR YAPI’

Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyetin SADAT’ın kapısında açıklama yapmasına da değinen Aydoğan, partilerinin bu çıkışının tamamen seçim güvenliği nedeniyle olduğunu söyledi.

“SADAT, hem uluslararası hem de ulusal anamda Türkiye’nin başına bela olmuş bir yapıdır” diyen Aydoğan, olası seçimde SADAT’ın seçim güvenliğini riske atacağını ifade ederek, “Bunu yaptırmayacağız” dedi.

‘TÜRKİYE SAVAŞ SUÇUYLA KARŞI KARŞIYA’

Aydoğan, şunları söyledi:

“Uluslararası anlamda Türkiye, Libya ve Suriye’den kaynaklı Birleşmiş Milletler’de savaş suçu yargılamasıyla karşı karşıya. Çok detaylı bir şekilde sunum yapmak istemiyorum. Türkiye’nin uluslararası pozisyonuyla alakalı çok konuşmamın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum ama SADAT orada bu işin bir parçası olarak anılıyor. Biz SADAT önünde demokrasiyi ve hukuk güvenliğini işaret ettik. Paramiliter güçlerle beraber bu ülkenin, demokrasinin ve hukukun ötesinde bir yerde konumlamasına karşı bu mücadeleyi vereceğimizi işaret ettik. Özcesi seçim güvenliği konusunda paramiliter güçlere karşı bir tavırdır. Bu 6’lı masa adına yapılan bir durum değildi. Bu genel başkanımızın son dakikaya kadar bizden de sakladığı ve bazı bilgi verilerine eriştikten sonra ani bir kararla gizli grup toplantısına çağırarak oraya taşıdı. Bazı şeylerin somutlaşmasından sonra bizi oraya taşıdı.”

'HALKI SAF YERİNE KOYUYOR'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “SADAT’la ilişkim yok” söylemine atıfta bulunan Aydoğan, şöyle konuştu:

“Halkı saf yerine koyuyorsa bu onun sorunu. Yani kendisinin resmi olarak atadığı, yıllardır tanıdığı hatta burada Zırhlı Birlikler Komutanlığı dönemindeyken ağabey kardeş ilişkilerinin olduğu, daha sonra sarayına güvenlikle ilgili danışman olarak atadığı, onunla beraber çalıştığı birine ‘benim bir alakam yok’ diyorsa bu Goebbels mantığıyla ‘Ben bunu unutturmaya çalışayım’ demekten başka bir şey değil. Cumhurbaşkanı bu yüzden bizi suçluyorsa biz iyi bir şey yapmışız demektir.”

“Herhangi bir şirket seçim güvenliğini tehlikeye atmak için kurulur mu?” sorusunu soran Aydoğan, “Sözleşmesinde böyle bir madde olabilir mi? SADAT gördüğüm kadarıyla; şirket yöneticileri için söylüyorum boylarından da büyük çok işlere karışmışlar. Sadece yöneticileri değil istihdam ettikleri kanallarla neler yapıldığını Meclis Araştırma önergeleri kabul edilmiş olsaydı çoktan araştırmış olacaktık. Bunu engelleyenler SADAT’la yandaştır” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun SADAT çıkışını zamanla açısından değerlendiren Aydoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“SADAT artık izole. SADAT’a o tarihte müdahale etmemizin temel nedeni seçim tarihinde yapmak yerine erkenden izole etme meselesidir. SADAT ve benzeri kurumlara karşı Türkiye halkı İstanbul seçimlerinde nasıl davranılacağını gösterdi. Sandıkların nasıl sahiplenileceğini gösterdi. Eğer utanmıyorlarsa, yüzleri kızarmıyorsa bu onların sorunudur. Kaybettikleri bir seçimi birinci gün ‘kazandık’ diye İstanbul’u donatmaya kalktılar. İşte o algı operasyonları bu tip yapıların operasyonlarıdır aynı zamanda. Yine 13-14 bin oyla kaybettikleri seçimi hukuku aparat olarak kullanarak tekrarlattırmaya kalktılar ve tekrarlattılar. Halkımız gereğini yaptı. Önümüzdeki genel seçimlerde hangi yapıyı devreye sokarlarsa soksunlar bu halk bu yapılarla mücadeleye hazır. En önce biz hazırız. SADAT’a verdiğimiz mesaj budur. Kendimizi gerekirse duvar yaparız ama daha önceki seçimlerde oynadıkları oyunların hiçbirini oynatmayız.”