Britanya üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk adıyla anılırdı. Bu tanımlama tabi ki köleci ve sömürgeci sistemin başını çektiği dönemlerin deyişiydi. Yaklaşık iki bin sene yeryüzünün en uyanık talancısı olarak isim yaptı. İlk sanayii devrimi, bugünkü çağın ilk buluşları, teknoloji, para, makina ve kapitalizmin inşası denilince önce İngiltere akla gelir. Ortaçağ karanlığında bugüne evrilen toplumsal devinimlerin ilk tetikleri bu ada da çekilirdi. Bugün de bazı dönüşümlerde önde yürüyor. Eşcinsel evlilikleri veya aile kurumunun giderek yok oluşuna tanık olunduğu gibi. Özel mülkiyetin ve devletin kökeni aile ile başlar ancak bunları sonlandıracak olan özel mülkiyeti elinde bulunduranlar olmayacak, çünkü bunun için toplumsal alt-üst oluşlara ihtiyaç duyulacak. Egemenliği ve varlığı mülkiyete dayalı olan sınıfın, yöneten zümrelerin veya sermaye sahiplerinin durup dururken kendilerini imha ettikleri görülmemiştir. Her ne kadar bilmeyerek kendi mezarlarını kazısalar da bir sonraki toplumsal projenin alt yapısını döşediklerini de söylemeliyiz.

Britanya da 26 Kasım günü açıklanan rapor aslında sadece adanın değil dünya’nın da nereye gittiğinin işaretlerini sunuyor. Ataerkil toplumsal yaşayışın başladığı on bin yıl öncesinden başlayan en küçük örgütlenme, kurum ve toplumsal bileşimlerin tahribatına tanık oluyoruz. Birey özgür ancak toplumsal özgürlük egemen sınıfın çıkarlarına bağlanmış, parçalanan ilişkiler, alışkanlıklar, kültürel ve inançsal davranışlar giderek yeni bir yaşam tarzını geliştiriyor.

Tek başına ol, tek başına yaşa ve sadece kendini düşün!

İşte burada ‘Bana değmeyen yılan bin yaşasın’ sözü burada yerini bulur. Kapitalist toplumsal yaşamda ilişki tarzı, davranış ve yaşam tarzı üretim ilişkilerine ve ekonomik alt yapıya bağlı olarak şekillenir. Bir öncesinin biçimi değişir ve yeni bir sistematik yapı devreye girer. İlk bakışta özgürlükçü gibi görünen bu durum aslında göbekten hakim olan sınıfsal egemen sisteme bağlıdır da. İşte bu değişimin nasıl geliştiğini aşağıda verileriyle görebiliyoruz.

İNGİLTERE’NİN CİNSEL FOTOĞRAFI ÇEKİLDİ…

Londra Üniversite’nin (London School of Hygiene and Tropical Medicine) 15 bin yetişkin üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçları kamuoyuna açıklandı. 1990 yılından bu yana son 20 yılın seksüel araştırmasında elde edilen verilere göre partnerler arasında ki cinsel ilişkilerde büyük bir gerileme olduğu tespit edildi. Bu gerileme son 20 yılın en düşük seviyesi olduğu açıklandı. Araştırmaya katılan erkeklerin % 15′i ve kadınların %30 cinsel arzulara kapalı olduklarını söylemiş.

Bu bilimsel araştırma Britanya özelinde aslında bir bütün olarak batı ülkelerini yansıyor, kuzey Amerika ve AB ülkelerinin konumu pek farklı değildir.

Araştırmayı yayımlayan The Times ve BBC’ye göre bazı ana başlıkları şöyle sıralayabiliriz.

* Son 20 yılda eşler, partnerler arasında ki cinsel münasebet en düşük seviyeye düştü…

* İngiltere de partnerler arasında ki cinsel ilişki ayda ortalama 5′e düştü…

* Son 10 yılda yetişkinlerin % 8.4′ü partner veya eşlerini değiştirdi…

* Erkeklerin % 3.6′sı parasıyla seks yapan Kadınlara gidiyor…

* Aynı cinsten kadınlarla seks yapan veya Lezbiyen kadın sayısı % 2′den %8′e yükseldi…

* Erkek eş cinseller (Guy) % 3.6′dan %4.8′e yükseldi…

* Evlilik kurumu tarihin en düşük seviyesine düştü…

* Erkeklerin %15′i seks arzuları yok..

* Kadınların % 30′nun seks arzuları kapalı..

* Evli eşlerin veya birlikte yaşayanların ortak yanı 2000 yılından bu yana sekse fazla zaman ayırmadıkları…

* 1990′dan bu yana Kadınlarda aynı cinse yöneliş % 3.7′den %7.7′ye yükselmiş..

* 1990′dan bu yana Erkeklerde aynı cinse yöneliş % 8.6 dan %11.7′ye yükselmiş..

* Seks yapma yaşı 70′ten 74′e çıktı, yani uzadı..

* 65-74 yaş arası kadınların % 42′si son bir yılda bir kez seks yapmış..

* 65-74 yaş arası Erkeklerin % 60′ı son bir yılda bir kez seks yapmış..

* 16-44 yaş arası kadın ve erkelerin %50′si sürekli evliliğin yanlış olduğunu düşünüyor..

* Yatak odalarında eşleri yerine yeni teknolojiyle ilgilenenlerin sayısı çok arttı…

* yatak odasına laptop ve cep telefonuyla girenlerin sayısında korkunç bir artış var..

* Kendisine eş, partner bulanların %15′i sosyal medya ve yeni iletişim teknolojisini kullanıyor..

* 21.2 milyon evli veya birlikte yaşayan karşılık 15.7 milyon kişi yalnız yaşıyor..

* Eşlerin veya partnerlerin sadece %47 ‘si resmi evlilik yapmış..

* Son 10 yılda Yalnız yaşayanların sayısı 3 milyon arttı…


Britanya'daki Evlilik kurumu, karı-koca ve çocuklar için Ulusal istatistikler kurumu şu bilgileri veriyor.

* 1992-2012 yılları arasında ki 20 yılda evliliklerin %42′si sona erdi.. boşandılar..

* Önümüzde ki dönemde 20. evlilik yıldönümlerinden sonra kilerin %34′nün boşanacağı tahmin ediliyor..

* 20. evlilik yıllarını %6′sı kutlamıyor…

*Evlilerin sadece %16′sı 60. evlilik yıldönümlerini kutluyor..

* Ortalama evlilik yılı 32 yıl olarak tespit edildi…

* 20 yaşın altında evlenenlerin %53′ü en geç 30.evlilik yıldönümlerinden boşanıyorlar..

* Evlenenlerin % 23′ü yaşları 30-35 arası olunca boşanıyorlar..

* Evlenenlerin % 7′si yaşları 45-50 arası olunca boşanıyorlar…

* Üvey Anne ve Baba ile yaşayan çocukların sayısı %72′e yükseldi..

Cinsel arzu, cinsel birleşme veya gerçekleşmemesinin, tarihin en geri seviyesine düşmesinin nedenleri ise cep telefonları, bilgisayarlar ve diğer yeni teknoloji ile birlikte yaşanan ekonomik krizin neden olduğu vurgulanıyor. Araştırma projesinin başında ki akademisyenler Britanya’nın giderek liberal cinsel bir yapıya büründüğünü belirlediklerini vurguladılar. Bir ülkede ki insanların mutluluğu ülkede ki ekonomik refah seviyesi tek başına belirlemez, oradaki sosyal, kültürel ve toplumsal yapılanmada etkilidir. Binlerce yıllık sınıfsal ve toplumsal varoluşların yerleştirdiği kronikleşmiş bazı değerlerin direnişi görülür. Bu direniş her ne kadar güçlü ögeler taşısa da tıpkı önceli toplumsal yapılarda olduğu gibi yok olmaya mahkumdur.

İnsanın yaşadığı zaman içerisinde ve dönemsel koşullara göre ürettiği, icat edip dokunulmaz kıldığı hatta toplumsal yasalara büründürüp her canlıya biat etmeyi emrettiği tabular yine zamanla yıkılıp gidecektir. Yaşadığımız gezegen ve evren tıpkı insan gibi canlı ve kendini yenileyen, değiştirip dönüştüren bir yıldızlar sistemidir. Her şey yenilenme, değişim ve dönüşüm içerisindedir işte insan da bu doğa yasasından kurtulamaz! Binlerce yıllık tarihinde hep ileriye doğru adım atıldı! İşte cinsel yaşamında binlerce yıl önce kendisine giydirildiği elbisenin sonuna doğru gidişatı da görebilmekteyiz.

Kapalı ve geri dinsel bağnazlık altında ki topluluklarda bu tür araştırmalara izin dahi verilmez, suç unsuru veya yargılanma vesilesi sayılır. Britanya veya AB ülkelerinde yurttaşları üzerinde yapılan bazı araştırmalar önemlidir. Her ne kadar çıkar grupları, şirket veya sermayedarlar tarafından kullanılmak için yapılsa da anketler, araştırma ve benzeri bilimsel çalışmaların sonuçları bizlere bir gösterge olur. Bir iz bırakır ancak asıl geleceğin izciliğinin de haberini ulaştırır. O nedenle önemsemeliyiz.

Sonuç olarak kapitalizmin ana vatanında aile kavramı giderek kalkıyor, dinsel ve feodal inanç sistemi rafa kaldırılıyor. İnsani değer yargılar korumak için çaba harcanırken, kapalı toplumsal yapı yerini şeffaf ve gönüllü birlikteliklere terk ediyor. Kapitalizm bazı değerlere son veriyor bunu yaparken de kendisinin sistemini de sonlamaya doğru gittiğini söylersek abartı olmaz. Ancak bir önceki toplumsal yapıları tahrip ederek kendisinin bireyci, bencil ve her şeyin anasının para veya mülkiyet olduğu bir sistemin varlığıdır, öyle ki kendi yaşamsal tarzını sunuyor.

Kapitalizm insanı nereye götürecek?.. Hep birlikte yaşayarak göreceğiz. Dünya’nın batısında başlayan eskiyi tarumar hareketi yeni bir dünya ya etkilerini öğreneceğiz.

Elbette Kapitalizm yozlaştırıyor, bencilleştiriyor ve insani değerlerden uzaklaştırıyor… Ancak bu tek başına bir belirleme olur eğer daha ileri bir alternatifini sunamazsak. İnsanoğlu kendi geleceğini kendisi belirlemeye başlamazsa onun adına yöneten sistemler yaşamı dizayn etmeye devam ederler!

Kaynak:

-The Tımes, 26 Kasım 2013

- The Guardian

-BBC news

-NSO, Ulusal İstatistikler Ofisi