Çocukluğuma Mektuplar”, Seçkin Zengin’in yoğun bir uğraş sonucu, elli beş yazardan derleyerek oluşturduğu edebiyat ortamımıza katkı sağlayan nitelikli bir çalışma.

İzan yayıncılık tarafından kitaplaştırılan dosya, mayıs ayında ilk baskısını yaparak okuyucusuyla buluştu.

Kitabın sunuş bölümünde editör tarafından: ”Birçok başarılı çalışmaya imza atmış değerli yazar ve düşünce insanı Seçkin Zengin, bu çalışmasında yine birbirinden değerli elli beş fikir ve yazı insanından çocukluklarına mektup yazmalarını isteyerek bir araya getirdi. Bugünlerde elbette çocuklarımıza anlatacağımız çok anı birikiyor ama çocukluğumuzun da bilmesi geren…”notu yazılmış.

Jorge Amado, “İnsanın anayurdu çocukluğudur” demiş. Seçkin Zengin de “Çocukluğuma Mektuplar” derlemesiyle okuyucuyu yazarın anayurdunda, o gizemli ülkesinde bir yolculuğa çıkarmak istemiş.

Evet, çocukluk pek çoğumuzun yaşamın ve yaşanılanın saflığına dair ortak hisse sahip olduğumuz bir altın çağ. Bu çağa ait izlenimler, yaşanmışlıklar insan hayatının ve kişiliğinin şekillenmesinde önemli yer tutuyor. Çoğu insan, bugünkü yaşantısının izlerinin o derin ve saf geçmişte yattığını, anıların çubuğunu yaktığında içlenerek anımsıyor. Bu anlamda edebiyatımızda yaratımda bulunan sanatçıların bir bilinçaltı okuması, iç dökmesi şeklinde kitaptaki satırlara yansıyanlar.

 Kimi zaman anlattıklarından hafife kaçarak, kimi zaman yaşanılanların ağır duygusal yüküyle yoğun bir çaba ürünü, çocukluğun parıltılı dünyasına uzanan yazılar. Katılımcılar adeta prehistorik bir alanda kazı yapan bir arkeolog edasıyla, ince eleyip sık dokudukları, zamanın ve geçmişin ateşinde yandıkları kendi iç ülkelerine zorlu bir yolculuğa çıkmış bu kitapta.

Çalışmada yer alan yazarlardan seçtiğim kısacık cümleleri bir bütünsellik içinde bir araya getirerek bu iç dökümünü görünür kılmak istedim.

Hasan Aktaş, “Ben artık bu yaşımda hüzne emanet edilmiş bir çocuk gibiyim.”

Onur Akyıl , ”Üzgünüm, senden bir biçimde ayrıldığımdan beri parlak bir hayatım olmadı.”

Süreyya Akçay, ”Ben sen kadarken, senken, uçuş uçuştu düşlerim.”

Aydan Ay, ”Çocukluğum dün gibi yakın yüz yıl kadar uzak şimdi.”

Rıza Aslan, ”Çocuk bakışlarımla/Tanıdığım dünyamı verin.”

Sadık Arslan, ”Geceye bırakırdı babam beni hep, ırmağa tutkumu bilmezdi, balıklarla olan dostluğumu da.”

Oya Gündüz Aksu, ”Bırak dışarı çıkabilmeyi, pencereden bakmaya korktuğumuz günlerden yazıyorum sana.”

Şener Aksu, ”Ardahan’ın çayırlarında koşan Şener! Ben artık senin gibi koşamıyorum öyle deli dolu öyle yılkı gibi…”

Cengiz Asiltürk, ”Kimi zaman düşünüyorum da… Ben sen olmaktan mı çıkıştım, sen ben olmaktan çıkıştın?”

Fatma Aras, ”Kimileri göz alan güneşe doğru yürürken sen karanlık yanlara o minnacık ellerini yardım için uzatırdın.”

Mahmut Aksoy, ”Gerçeğin vahşetine boyun eğerek, gerçeği, onu içinde gizlediği vahşeti de görmek için gözlerimi yaban bir tekillikle gezdirdim.”

Hayatı Baki, ”Bugün çayırlarımız yok artık! Doğayı mahvettiler: kimler diye sorma, sakın! Dünyanın hali pek iyi değil artık…”

Cem Bayındır, ”Bugün sırayla bir şeyler yitiyor çevremizden.”

Önder Birol Bıyık, ”Çocukluk, benim yaşamımın altın çağı oldu hep.”

Nilgün Cön, ”Yalnızlığın zenginliğini hep bilirdik ikimiz.”

Hikmet Işık Cankat, ”Komşularımız vardı güneşten, gönül sofralarımız açık, bir gün seslerini duymasak uykusuz kalırdık.”

Murathan Çarboğa, ”Sevgili çocuk, hüznü ve insanı keşfettiğin anda bozuldu büyü.”

Hasan Çapik, ”Oysa yüksekten topraklara baktığımda sınırların eridiğini ve parçaların mutlulukla birleştiklerini gördüm.”

Erhan Çipa, ”Çimenlere uzanıyorum. Gözlerim gökyüzünde.”

Muhittin Çoban, ”Bunca sözden sonra usulca, mehtabı uyandırmadan, kimseyi etrafımızdan kaçırmadan geçmişime gideyim.”

Dilek Değerli, ”Keşke ileride başına gelecekleri bilseydin de güzel çocukluk yıllarının tadını çıkarabilseydin.”

Hatice Nur Erkızan, ”Üzerime kapanan demir kapı ölümün ta kendisiydi.”

Songül Eski, ”İtip kendimi dışarı çıktığımda dışımda sen oyunlar oynadığım, horoz şekerimi pamuk helvamı paylaştığım, sen çarpışan arabada yan koltuğumda capilot gaza yüklenen.”

Kaan Eminoğlu, ”Aşkları saf, alışkanlıkları temiz, arkadaşlıkları içten o çocuğu bugün bile görsem tanırım.”

Asım Gönen, ”Babamla aynı çatı altında yaşayamayacağımı anlamıştım.”

Mustafa Güçlü, ”Artık çocukluğunu geçireceğin sığla ormanlarının ortasında dinmeyen yağmurların ülkesinde bir göle komşuydun.”

Volkan Hacıoğlu, ”Bu bulutumsu düşüncelerin arasından süzülürken aklımın ve kalbimin birbirine yaklaşarak daha önce hiç olmadıkları kadar arındıklarını gördüm.”

Zehra İpşiroğlu, ”Büyükada’daki evimizdeki tıka basa oyuncaklarla ve dünyanın çeşitli yerlerinden getirdiğin bin bir çeşit ıvır zıvırla doldurduğun o sihirli dolap.”

Nesrin Z. İnankul, ”Evin üst katında annenin çeyizlerinden oluşmuş, hiç girilmeyen bir misafir odası, bir de yatak odası vardı karşılıklı.”

Satı İlen, ”Her ses çıkarmak isteyişinde sesin sesini parçalıyor, kör, topal, sağır bir acının içinde kıvranıp duruyordun.”

Mustafa Ergin Kılıç,” Sonrası tek katlı okulumuzun sınıfına camdan girmek gibiydi hayat,”

Nisa Leyla,”İlkokulda keçeli kalem dediğin, ispirtolu kalemleri Saadet’in ellerinde seyrederdin.”

Ayten Mutlu, ”Bir tek zayıf getirmeden bitirdiğin ortaokul ve ardından babanla yeni bir meydan muharebesi.”

Zeki Oğuz, ”Sonraki yıllar, okumak için şehre gittiğimde kitaplarda bulmuş çok şaşırmıştım.”

Ahu Neda Olsoy, ”Bir kadınlığım var benim nereye gitsem tanınmıyor.”

Yaşar Özmen, ”Yaşadığınız dünyadan edindiğiniz alışkanlıklarınız ve öğrenilmiş geleneksel yanlışlarınız sizin olsun.

Aylin Özer, ”Tekrar küçüldüm yorganın içinde ve dedemin evini düşündüm.”

Çağın Özbilgi, ”Onun bize verdiği emek karşılığı olmayan emekti.”

Semiha Taş Özenç, ”Hatırlar mısın hiç kekemeliği kalmazdı bahçelerindeki erik ağacında şarkı söylerken.”

Neslihan Perşembe, ”Çocukluğum; sana olan vefamı sürdürmeye çalışıyorum.”

Neval Savak, ”Her şey o kadar hızlı gelişiyor ki bugün ile geçmiş arasına sıkışıyor bilincim.”

Sedat Sezgin, ”Zavallı deden, insan şiddetin her türlü gücüne nasıl bu kadar inanabilir?”

Nuran Dündar Şeyhoğlu, ”O an kapı açılsa da İnce Memed gelse diye geçirdin içinden,”

Tahir Şilkan, ”Çukurova’nın bereket topraklarındaki hayatımız, meğer pamuk ipliğine bağlıymış.”

Ümit Şener Ta, ”Dönme çocukluğum. İstemiyorum seni.”

Oğuz Tümbaş,”Her Kurban Bayram’ında o yaşadığımız buruk kurban bayramlarını anımsarım.”

Işın Güner Tuzcular, ”Küsmüş denize çıkan merdivenlerde oturuyor, kitap okuyorsun.”

Aslıhan Tüylüoğlu, ”Sokaklar ne çok yakışıyor çocuklara.”

Hakan Unutmaz, ”Bir oğlum oldu beş mevsim önce. Adını Ulaş koyduk.”

Niyazi Yaşar, ”Örgütlü olunca insan güçlü ve güvencede olur.”

Neşe Yaşin, ”1974’ten sonra birden ülkemi kaybettim; aslında ailemi evimi de…”

Atilla Yaşrin, ”Anlaşılan kuşlar giderken sadece kendi seslerini değil, bizimkini de beraberinde götürmüştü.

Halim Yazıcı, ”En iyisi mi bildiğim bütün nehirlerin eteklerini toplayıp etekleri zil çalan nehirlere dökmeliyim aklımın.”

Neslihan Yalman, ”Çocukluğum eline bir silah alıp yeter diyerek havaya çiçek açmak istiyor.”

Umut Yalım, ”Benim bu içbükeyliğimin nedeni de çocukluğumun beni hiç sevmemesi.”

Farklı dünya görüşü ve yaşama algısına sahip elli beş yazarın çocukluğuna dair izlenimleri, geleceğe uzanan düşleri “Çocukluğuma Mektuplar” kitabında okuyucusunu bekliyor. Bu arada Seçkin Zengin’i, edebiyat dünyamıza katkılarından dolayı kutluyorum.