Bugüne kadar dünya üzerinde yaşayan, bir salgın hastalık ve bilişsel süreçleri ile bu şekilde muhatap olan ilk kuşağız. Dünya üzerinde yaşayan bütün insanların aynı riskin altında olması değil sadece söz konusu olan, anlamı, sonuçları, korunması ve bedeli üzerine düşünmekte olduğumuz ortak bir salgın.

İlk olan, virüs salgının kendisi değil. İlk olan insanlığın, en azından Çin’in böyle bir salgını daha ortaya çıkarken durdurabilecek bilişsel ve teknolojik birikime sahip olduğu konusunda kendine güvenmiş olmasıdır. Çin’in ciddi bir başarı sağladığını fakat diğer tüm ülkelerin nerdeyse sınıfta kaldığını görüyoruz.

Bu deneyim, dünyanın gittiği yönü ve bizim çoktan yaya kaldığımızı anlamak açısından önemli. Ortaçağ artığı problemlerle yorgun düşmüş kafalar için zor geçecek bir on yıla giriyoruz.

Ümmet ya da onun modern şekli ulus ve onların geçişken türevleri. Covid-19 depremiyle sarsılan kavramlar. Dünyayı yöneten ve bize bu modelde düşünmeyi ve yaşamayı çoktan öğretmiş akılda sarsılıyor, bu sarsıntılar psikolojimizi darmadağın etmiş durumda.

‘Biz ve onlar’ veya ‘biz ve ötekiler’ düşünsel anlamda, dünyanın bir toprak parçasında olmayı ima eder. Bu mekan sıcak bir kuş yuvası ebadında, evimiz varsaydığımız yer, düşünsel rahatımız, tembelliğimizin keyfi bozuluyor,Covid-19 ile.

‘Biz ve onlar’ ezberimizin koca bir yalan, bir kurgu olduğunu hatırlatan bu seferki, ötekinin bir canlı bile olmaması, sadece bir virüs olması. Bu kez biz dünya üzerinde yaşayan bütün canlılar var ama öteki ; tahayyülümüzde bile yok. Bu durumda, öteki karşısında başarımız, bizim birbirimize davranışlarımızla ölçülecek bir şey. Bu sebepten Küba ve Çin bu konuda en başarılı iki ülke .

Kendi aklımızla başaramadığımızı, bir virüsün tetiklemesini umabiliriz. İnsan ilişkilerini ve dünyada yaşayan diğer canlılarla ilişkileri, küresel iklim değişikliğinin bize dayattığı biçime doğru itmek.

Nasıl ki veba; batıda, din adamı ile sapkını, kral ile dilenciyi, şövalye ile maskarayı, asilzade ile sokakta yaşayan Çingene kızı, eşitleyerek aydınlanmayı tetikledi ise coronanın bunu tekrarlaması ve aydınlanmanın yarım kalmış hikayesini, tamamlamakta itici olması umulabilir.

Artık ‘evimiz dünyamızdır’ diye daha yüksek sesler duyma vakti geldi. Katılmak için kendimizi ve evimizdeki insanları korumak son derece önemli olacaktır.

Ve tabi ki; Çin’in salgınla mücadeledeki başarısında, sokak kameraları ve telefon bilgilerinin yapay zeka ile entegre edilmesi, bireyin her anını gözetleyip komut vererek yönlendirmesi büyük bir etken. Bu da 10 yıl içinde devletlerin bu sistemi hızla hayata geçireceğini ve bireylerin davranışlarını mutlak kontrole almaya çalışacağını gösteriyor. ‘Özne’nin nerede konumlanacağı önümüzdeki on yılın ana sorunu olacak gibi görünüyor.