Bugün her iki taraftan da yirmiden fazla genç insan öldü. Tarihin derinliklerinden gelen anlaşmazlıklar nedeniyle bu ülkede insanlar bir zamandan beri birbirlerini öldürüyorlar. Öyle anlaşılıyor ki birbirlerine böyle baktıkça da öldürmeye de devam edecekler.

İnsanoğlunun bir diğer canlıyı öldürme isteği tarih kadar eski. Geçmişte insanların ölmeleri ve öldürülmeleri kolay kabullenilebilen bir eylem gibiyse de bugün artık bırakın bir insanın ölmesini, herhangi bir canlının dahi ölmesi ya da öldürülmesi kolay kolay hazmedilebilecek bir eylem ve bir duygu değil.

O nedenle de nedenleri ne olursa olsun kim neyi, nasıl istediği için olmuş olursa olsun bu kıyımın bir daha tekrarlanmaması için kolları sıvamak gerek.

Kolları, bu sıcak günlerde intikam ateşlerini yakmak için sıvamaktan söz etmiyorum tabii ki. Ateşin düştüğü yeri yaktığını bilenlerdeniz. Ama intikam duygusunun, kendi kendini arttırarak tetikleyen bir duygu olduğunu da biliyoruz. O nedenle de derin bir nefes alıp, daha soğukkanlıca “Bu sorunu nasıl çözeriz” sorusu üzerine gitmemiz gerek.

Kürt sorunu üzerine demokrat bir zaviyeden çok yazdık ve yazıyoruz. Kürtlerin bu ülkede haksızlığa uğramış bir toplum kesimi olduğuna ve onların lehine adaletin sağlanması gerektiğine inanlardanız.

Ama Kürt siyasetindeki bazı eğilimlerin, sistemdeki “herşeye karşı olmak” olarak ifade edebileceğimiz bir siyasi pozisyona razı olarak siyaset yapma eğiliminde olduklarını da biliyoruz. Oysa böyle bir tutum doğru bir tutum olamaz. Olamaz çünkü siyaset, karşısındakini ikna ederek ve onunla birlikte yapılan bir faaliyettir, onu yok sayarak değil.

Buradan kimseye vaaz verecek değilim. Ama bu siyaset anlayışının karşılık bulacağı siyasetin bu ülkenin geleneklerine de uygun bir biçimde demokratik olmayacağı da çok açık. Eğer yeteri kadar açık değilse Cumhurbaşkanı’nın ya da Başbakan’ın sözlerine bakın. “İntikam” ve “misli” kelimelerinin işaret ettiği şeyin “demokrasinin” rafa kaldırılmasına kadar gidecek bir yol olabileceğini görebilirsiniz.


Bu nedenle de başta BDP olmak üzere Kürt siyasi hareketinin bütün kurumlarının inisiyatif alarak “silahı anlamsızlaştıracak” yeni bir tavır üretmeleri gerekiyor. Bu konuda genel bir desteğin yalnızca Kürt hareketine yakın sol ve demokrat kesimlerden değil aynı zamanda toplum genelinden de olumlu bulunup destek alacağı ortadadır.

Bu konuda çok yazıldı çizildi ama bence de PKK-MİT görüşmesine bu toplumdan karşı ses çıkmamış olması toplumun bu meseledeki bakışını çarpıcı bir biçimde özetliyor. Toplum kısaca bu meselenin çözülmesinin peşinde intikam almanın değil. O nedenle de “her şeye karşı” olmanın siyasetsizliğinden Kürtlerin taleplerinin karşılanacağı bir çözüme yönelik bir siyasete dönmek toplumun genel onayının alınmasını da kolaylaştıracaktır.

Bunun bir yolu parlamento siyaseti ise bir diğer yolu da toplumla konuşma siyasetidir. Her iki kanalı da etkili bir biçimde kullanabileceği açık olan BDP, yeni kurulan Halkların Demokratik Kongresi’nin de katkısıyla böyle bir çıkışı sağlayabilir.

Özellikle yeni anayasa yapma sürecinde parlamentodaki partilerle görüşmeler yaparak ve de toplumun içinde çeşitli toplantılarla Kürt sorunu ve bu sorunun ima ettiği sorunları tartışarak anayasa sürecinde önemli kazanımlar sağlamak mümkün.

Dedim ya kimseye vaaz vermek değil niyetim. Ama olan bitenlere bakınca insan kendince bir yol bulmaya çalışıyor.

Ölümler bir daha olmasın, acılar bir daha yaşanmasın diye...