29 Ekim bayram olarak kutlandı hep. Bazen şatafatlı bazen “mecburen”. Nasıl kutlanırsa kutlansın hemen herkes “cumhuriyetin faziletlerini” sahiplendiğini ifade etmekten geri durmadı. Bu yüz yıl içinde gelip geçen, hükümetler cumhuriyetten, demokrasiden, bağımsızlıktan yana oldular. Yetmedi “yerli ve milli” oldular. İttifak kurdular adını “cumhur” koydular.

Demokrasiyle cumhuriyeti aynılaştıranlar olduğu gibi, hemen herkes tarafından cumhuriyetin demokratikleştirilmesi dile getirildi. Muhalefette olanlar birer “demokrasi kahramanı”, iktidar zaten hep ”demokrat”(!) Kendine demokrat olmakta pek mahirler.

Hükümet Yaklaşık 10 yıl önce 2023 hedeflerini belirledi, bu hedeflere ulaşmak için çalıştığını ifade etti. Bu hedefler içinde neler yoktu ki: İşsizliğin yüzde 5’e indirilmesinden, yoksulluk sınırının altındaki nüfusu azaltmaya. Bölgelerarası gelişmişlik farkının kabul edilebilir düzeylere indirilmesinden, demokrasi ve hukuk ilkelerini tam işler hale getirmeye kadar. Kamu hizmetlerinde Kürtçe tercümanlıktan, anadilde kamu hizmetlerine erişime kadar. Partilerin kapatılmasını tamamen ortadan kaldırılmasından , güvenlik için özgürlükten taviz verilmemesine kadar bir sürü hedef. Pratikte tam tersi olsa da 2023 hedeflerinin bazıları bunlar. . . Uzay hedeflerini anmaya bile gerek yok. . .

Tek parti döneminden parlamenter sisteme geçiş, arada askeri faşist cuntalar, sonra yine bir şekilde Avrupa tarzı olmasa da yeniden güdük “demokrasi”. Tecrübe çok. Çözülmeyen devasa demokrasi sorunları hep oldu. Görmezden gelindi. Yok sayıldı. ”Biz çözdük” dendi. ”Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adıyla tek adam rejimi inşa edildi. Dün dünde kaldı.

2023 veya öncesi seçim var, son tezkereden sonra Cumhurbaşkanına verilen yetkinin sonucu ne olur bilinmez, seçim belki olağanüstü halde yapılır veya bilemedin bir gece yarısı kararnameyle ileri bir tarihe ertelenebilir. Olursa şaşıracak mıyız?

2023 geldi çattı, hedeflere ulaşıldı mı? Olsun önümüzde daha 2053 var, 2071 var. Ömür çok bekleriz! Hedefler için "kalmaları" şart (!) Zaten” ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını hatırlatmak istiyoruz”. Demedi mi, dedi. Ne diyorsa o.

Yeni yeni vaatler, yeni yeni hedefler olacak. Cumhuriyetin dünü bugünü arasındaki makas açıldıkça açıldı. Dünü doğru görenler, bugünü dünden ileri görenler oldu. Aradan geçen yüz yıla geriye dönüp bakınca hayret etmemek mümkün değil.

Yüz yıl önce neler olmuştu.

Kurulan cumhuriyet neleri başarmıştır. 29 Ekim 1923'te cumhuriyet kurulduktan sonra ulusal politikalar uygulanmaya başlanmış. Sultanlık ve halifelik lağvedilmiş, aşar ve kapitülasyonlar kaldırılmış, dine dayalı eğitim yerine laiklik benimsenmiştir. Madenler, limanlar, demiryolları yabancıların mülkiyetinden alınarak millileştirilmiştir. İstanbul su şebekesi, telefon, elektrik şirketleri, tramvay ve deniz taşımacılığı, İzmir gaz ve telefon şirketleri ile büyük sanayi işletmeleri emperyalistlerden satın alınmıştı.

"Türk hükümetinin aldığı önlemler sonucu, yabancı sermaye yatırımı tutarı göze çarpacak ölçüde kısıtlandı. 1923’te, Türkiye’de yabancıların yatırım tutarı 142 milyon sterlin iken, 1933 yılına doğru yüzde 82 oranında azalarak 26 milyona düşmüştür. Buna, 1923 yılındaki 63 milyon liralık düzeye inen (yüzde 72) Osmanlı borçları dahil değildir. " (1)

Kurtuluş Savaşı’nın kazanımlarının bugün ne hale geldiği, daha da başına nelerin geleceği düşünülünce, egemen sınıfların ve partilerinin nasıl bir ihanet içerisinde oldukları görülüyor. Ne ekonomide ne siyasette, ne diplomaside, ne kültürde, ne askeriyede bağımsızlık kaldı. Laiklik, yargı/adalet sizlere ömür. Efelenmek, bağırıp çağırmak, işsizliği yoksulluğu/yolsuzluğu/yokluğu, baskı ve şiddeti, hayat pahalılığını, enflasyonu, sömürüyü önlemiyor. ”Pandoranın kutusu”, doların kanatlanması, hayatın vazgeçilmezi sanki.

Yüz yıllık da olsa ne yapsın cumhuriyet? Onurunu, bağımsızlığını, namusunu parayla trampa edenlere bu cumhuriyet ne yapsın? İşçi ve emekçilerden başka namuslu sınıf kalmamışsa cumhuriyet ne yapsın?

____________________________

1) Y. N. Rozaliyev, Türkiye'de Kapitalizmin Gelişme Özellikleri, s. 68