Mardin Dargeçit’te Ekim 1995 ile Mart 1996 arasında 3’ü çocuk 8 kişinin zorla kaybedilmesiyle ilgili açılan, kamuoyunda “Dargeçit JİTEM Davası” olarak bilinen davada sona gelindi. Mahkemenin davayla ilgili yarın karar vermesi bekleniyor.

Geçen Haziran ayında karar çıkması beklenen davada, mahkeme heyeti değişmişti.

Duvar’dan Vecdi Erbay’ın haberine göre, Avukatlar, bugün Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek davada zamanaşımı tehlikesine de dikkat çekiyor.

GÖZALTINDA KAYBEDİLDİLER

Dargerçit’te 28 Ekim 1995'te iki öğretmen, bir gün sonra ise Amara köyü baş korucusunun oğlu kaçırıldı. PKK tarafından kaçırıldığı ileri sürülen üç kişinin cesedi bir gün sonra bulundu. Bunun üzerine ilçede birkaç gün süren gözaltı operasyonları yapıldı. PKK’ye yardım ettikleri gerekçesiyle Dargeçit Jandarma Komutanlığı. Süleyman Seyhan, Abdurrahman Coşkun, Abdurrahman Olcay, Mehmet Emin Aslan, Nedim Akyön (16), Seyhan Doğan (14) ve Davut Altınkaynak'ı (13) gözaltına aldı.

Ailelerin ısrarlı arayışına ve suç duyurusuna rağmen gözaltına alınanlardan bir daha haber alınamadı.

Süleyman Seyhan’ın cesedi gözaltına alındıktan 4 ay sonra bir kuyuda bulundu. 2011-2013 arasında Bağözü köyünde yapılan kazılarda, kaybedilen 7 kişiden Mehmet Emin Aslan, Seyhan Doğan ve Abdurrahman Coşkun’un kemiklerine ulaşıldı.

SONUNDA BİR İDDİANAME HAZIRLANDI

İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şubesi’nin de girişimiyle Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında Mardin Jandarma Tabur Komutanı Hurşit İmren’in de bulunduğu bazı isimler hakkında fezleke hazırlayarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.

Midyat Sulh Ceza Mahkemesi, 2014 yılında sanıklar hakkında iddianame hazırladı ancak ilk duruşma gerçekleşmeden dava dosyası güvenlik gerekçesiyle Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. Dava, 2014 yılından bu yana Adıyaman’da görülüyor.

30 Ekim 2014 tarihli ilk iddianamede o dönem Dargeçit Merkez Jandarma Karakolu’nda görev yapan 5 askerin, Mardin Jandarma Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Jandarma Karakol Komutan Yardımcısı Haydar Topçam ve Jandarma Karakolu’nda şoför olarak görevli Uzman Çavuş Kerim Şahin “taammüden adam öldürme” suçundan yargılanmaları istenirken, dosyada şüpheli olarak adları geçen, çoğu korucu 16 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek Hikmet Kaya’nın zorla kaybedilmesi dosyaya dahil edilmedi.

İHD Mardin Şubesi’nin buna itirazı sonucu kayıp Hikmet Kaya adına yapılan başvuru “delil yetersizliğinden” reddedilse de hakkında takipsizlik kararı verilen şüphelilerle ilgili Ek iddianame hazırlanması kabul edildi. Hazırlanan ikinci iddianameyle çoğu köy korucusu 13 kişi daha, Faruk Çatak, Mahmut Ayaz, Naif Çelik, Ramazan Savcı, Kemal Kaya, Mehmet Acar, Faik Acar, Hüseyin Altunışık, Mehmet Emin Çelik, Sadık Çelik, Fethullah Çelik, Osman Demir ve Bahattin Ergel de davaya dahil edildi.

SANIKLAR SİYASETE ATILDI

Aileler kayıplarını ararken sanıklar siyasete atıldı. Dönemin Mardin Jandarma Tabur Komutanı Hurşit İmren, 2007 genel seçimlerinde Sivas’tan CHP’nin 6’ncı sıra milletvekili adayı oldu. İmren, 2009’da Çepni Belediye Başkanı seçildi. Dargeçit ilçesi Bağözü köyünden 3’ü çocuk 7 köylünün gözaltında öldürülmelerinden sorumlu tutulan İmren'in yeniden aday gösterilmesi üzerine Cumartesi Anneleri Platformu üyesi bazı aileler, CHP’ye tepkilerini iletti. Bunun üzerine İmren'in adaylığı Parti Meclisi’nde oy birliğiyle düşürüldü.

Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire ise 2009- 2014 arasında Demokrat Parti’den Muğla’nın Bodrum ilçesi Gümüşlük Belediye Başkanı seçilmişti. Dargeçit JİTEM Davası başlayınca partisinden istifa edip, 2013’te AK Parti’ye geçti.

ZAMANAŞIMI TEHLİKESİ VAR

Davayı ilk günden itibaren takip eden, dönemin İHD Mardin Şubesi Başkanı Avukat Erdal Kuzu, yarın görülecek duruşmayla ilgili şu bilgileri paylaştı: “Dava yıllar sonra açıldı. Duruşmalar güvenlik gerekçesiyle Adıyaman’a alınmıştı ancak sanıkların hiçbiri duruşmada hazır bulunmuyor, SEGBİS ile katılıyorlar. Aileler ise Adıyaman’a kadar gelerek duruşmaların hepsine katıldı. Sanırım ailelerin bir süre sonra bu yolculuktan yılacaklarını düşünmüşlerdi. Ama öyle olmadı. Aileler davanın takipçisi olduklarını gösterdiler.”

Mahkeme heyetinin defalarca değiştiğini söyleyen Erdal Kuzu, 2017’de dinlenmesine karar verilen dönemin Dargeçit savcısı Adem Kul’un tanık olarak hala dinlenmemiş olmasına dikkat çekti. Önceki mahkeme başkanının bu nedenle delil kararttığını düşündüğünü belirten Kuzu, “Adem Kul bu davanın delilidir, maddi gerçekliğe ulaştıracak bir delilidir ama 5 yıl boyunca mahkeme neresi olduğu belli olmayan yerlere tebligat gönderdi. Bu arada Adem Kul FETÖ’den yargılanıyor ancak mahkeme kendisine ulaşamıyor. Bunlar bize mahkemenin davaya ciddiyetle yaklaşmadığını gösteriyor” dedi.

Kuzu, davanın 2025’te zamanaşımına uğrayacağını belirterek, davada bir kararın çıkmasını istediklerini söyledi.

EVİMİZ BASILDI, SEYHAN GÖZALTINA ALINDI

Seyhan Doğan 29 Ekim 1995’te gözaltına alındı. Seyhan’ı son gören de kardeşi Hazni Doğan oldu. 29 Ekim gecesi evlerinin özel tim, korucu ve askerler tarafından basıldığını söyleyen Doğan, “Gece saat 3 civarında ağabeyim Seyhan’ı apar topar aldılar. Üstünde atlet vardı, annem zorla bir gömlek verebildi ona” dedi.

Seyhan çobanlık yapıyordu. O gözaltına alınınca henüz 11 yaşında olan Hazni çobanlığa gitti. Hazni, sabah saatlerinde gördüğü manzarayı şöyle anlattı: Askerler ilçenin çıkışını kapatmışlardı ve bütün çobanları toplamışlardı. Beni de çağırdılar. Adımı söylememle dövmeye başladılar. Bayırdan aşağı sallıyorlardı beni. Panzere bindirip Dargeçit karakoluna götürdüler bizi. Çırılçıplak soyup bir odaya götürdüler. Ağabeyim Seyhan’ı orada gördüm. Filistin askısında asılıydı. Aklınıza gelebilecek her türlü işkenceyi yaptılar.”

Hazni Doğan sadece ağabeyi Seyhan’ı görmedi karakolda. Daha sonra kemikleri değişik yerlerde bulunacak akrabalarını da görmüş, “Mahkeme tutanaklarında da var, karakolda gördüklerimi mahkemede anlattım” dedi.

'OĞLUN DAĞA GİTTİ'

Hazni Doğan 4 gün sonra serbest bırakılıyor: “Serbest bırakıldığımda saat sabah 4-5 gibiydi. Eve gittim. Büyük bir bahçemiz vardı. Annem bahçede elli çenesinde oturuyordu. Beni görmesiyle koşması, bana sarılması bir oldu. Eve götürdüler beni, banyo yaptıracaklardı. Üstümü çıkarınca kadınlar dışarı çıktı. O kadar işkence yapmışlardı ki her tarafım mosmordu.”

Annesi hiç bakamamış Hazni’deki işkence yaralarına. Karakolun önüne gidiyor anne Asya Doğan, “Küçük oğlumu öldürmüşsünüz, diğer oğlumu da istiyorum” diyor. “Serbest bıraktık, burada değil. Dağa gitti” cevabını alıyor.

35 GÜN GÖZALTINDA KALDI

Hazni Doğan, “Annem savcıya gidiyor, dilekçe veriyor. Ancak annem eve gelir gelmez gözaltına alıyorlar” diye anlatmaya devam ediyor. Asya annenin Seyhan’ı arayışı bitmemiş. Hazni, “Annem 35 gün kayboldu. Devletin bir savcısına dilekçe verdiği için, devletten davacı olduğunu söylediği için 35 gün gözaltında tutuldu” diye anlattı bu arayışı.

Aile İstanbul’a taşınıyor bir süre sonra. Asya Doğan, oğlu Seyhan’ı burada da aramaya devam ediyor. Cumartesi Anneleri’ne katılıyor, Eren Keskin ile tanışıyor. Hazni, “Eren Keskin’in bize katkıları çok oldu” diyor.

VASİYETLERİ YERİNE GETİRİLDİ

Hazni, İstanbul’daki mücadeleyi ve annesiyle babasının vefatını şöyle anlattı: “Annem ağabeyimin gözaltına alındığı gün, 30 Ekim 2000'de İstanbul’da vefat etti. Tek istediği oğlunun bir mezarının olmasıydı. Mezara gidip dua etmek istiyordu, ama olmadı. Annemden sonra babam Cumartesi Anneleri’ne katıldı. O da aynı acıyla vefat etti. Onları İstanbul’da defnettik. Ancak bir vasiyetleri vardı. Seyhan bulunursa üçünün yan yana, Dargeçit’te defnedilmesini istemişlerdi. Seyhan bulununca Dargeçit’te üçünü yan yana toprağa verdik.”

'ŞANSLIYDIK, KAYIPLARIMIZIN KEMİKLERİMİZİ BULDUK'

Türkiye’deki yüzlerce kayıp insanı hatırlatan Hazni Doğan şöyle devam etti: “Biz Dargeçit aileleri şanslıydık çünkü bir emekli korucunun ifadesiyle cenazelerimizi bulduk. Bağözü köyünde kazı çalışması yapıldı.

Bir şey bulamıyorlar. Daha sonra bir kuyu söyleniyor. İçi taş dolu kuyudaki araştırmaya Eren Keskin de katıldı. Kuyu taş doluydu. Kazıyı yaptık, iki cenazeye ulaştık. Ağabeyim Seyhan ve dayımın oğlu Mehmet Emin Aslan’a aitti cenazeler. Daha sonra Abdurrahman Olcay ve Abdurrahman Coşkun’un cenazesi Mardin Kızıltepe’de bulundu. Davut Altınkaynak ve Nedim Akyön’ün cenazesini ise Dilan köyünde, antik dönemden kalan 150 metre derinlikte bir kuyudan çıkardık.”

‘MAHKEME ARTIK BİR KARAR VERSİN’

Davanın Adıyaman’da görülmesiyle ilgi düşüncelerini de paylaşan Hazni Doğan, “Davamız güvenlik gerekçesiyle Adıyaman’a taşındı. Tabii amaç biz aileleri mağdur etmekti. Aileleri pes ettirip davayı sahipsiz bırakmak istediler. Ancak biz davanın peşini bırakmadık ve bırakmayacağız. Her duruşmaya gidiyoruz.

Mahkeme heyeti 5 kez değişti. Son değişen heyet, kesin karar vereceğini söylemişti ancak karar vermeden değişti. Dava, artık ciddi anlamda zamanaşımıyla karşı karşıya. Biz de artık mahkemenin karar vermesini ve bu vahşeti yapanların elini kolunu sallayarak gezmesini istemiyoruz."

NASIL BİR KARAR ÇIKACAK?

1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlallerine ilişkin açılan davaların birçoğu beraat ve zamanaşımı ile kapandı. Dargeçit JİTEM Davası'nın da bu celse karara çıkması bekleniyor.

Ancak nasıl bir karar çıkacak? “Dosya kapsamında her ne kadar yargılama konusu öldürme olaylarla ilgili müşteki ve bazı tanık beyanları bulunsa da; bu beyanların bir kısmının yalnızca duyuma dayanması, söz konusu tanıklardan hiçbirinin dosyada mevcut maktulleri dosya kapsamındaki sanıkların öldürdüğüne ilişkin doğrudan bir görgülerinin bulunmaması, olay anlarını kaydeden herhangi bir kamera kaydının dosyada mevcut bulunmaması, maktullerden elde edilebilen bulgular ile sanıklardan alınacak örnekler arasında doğruluğu yüksek sonuçlar veren moleküler genetik inceleme yapılma imkanının bulunmaması” gerekçeleriyle tüm sanıklar hakkında beraat yönünde savcılık mütalaası verildi. Öte yandan sanıklar, aile avukatlarının talebine rağmen tutuklu yargılanmıyor, Hazni Doğan’ın tabiriyle “ellerini kollarını sallayarak geziyorlar” hatta belediye başkanı seçilebiliyorlar.

Avukat Erdal Kuzu, gözaltında katledilenlerin kemiklerini bulduklarını, sanıklar hakkında delilleri mahkemeye sunduklarını belirterek, “Ama nasıl bir karar çıkacak, biz de bilmiyoruz” diyor.