Bu adam o adam gelip gider

Senin ellerinde rüyam gelip gider

Her affın içinde bir intikam gelip gider

Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın…

Star medya grup başkanı Mustafa Karaalioğlu 'ikinci yeni' gibi harika bir formülasyon geliştirdi. Ak Parti'nin Erdoğan'lı 12 yılını 'birinci yeni',  Erdoğan sonrasını ise 'ikinci yeni' olarak tanımladı. İşte üstteki dizeler bu ikinci yeni'nin en iyi şairine, Sezai Karakoç'a ait. Başbakan'ın bugün itibariyle son kez çıktığı Ak Parti kürsüsünde yaptığı konuşma da aslında en çok bu dizelere benziyor...

Ünlü ülkücüler, 12 Eylül darbesinden sonra, o ana kadar katlettikleri solcularla aynı koğuşlara atılınca, darbeyi solcuların yaptığını sanmışlar; sonra darbecilerin aslında Alparslan Türkeş'in her teorisini sıkıca uygulayan pratisyenler olduğunu görünce “yahu bu fikirler iktidardaysa biz neden içerdeyiz” demişler.

Ak Parti kongresinde Erdoğan anons edilirken hem Genel Başkan, hem Başbakan hem de seçilmiş Cumhurbaşkanı sıfatları kullanıldı. Bu, aslında Erdoğan'ın zaten Başkan olması gerektiğinin göstergesi. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak aynı zamanda artık 'Başkomutan' sıfatını da kullanabilecek.

***

Erdoğan sonrası Abdullah Gül veya Ak Parti'nin kurucu babaları hariç kim gelirse gelsin çok da önemli olmayacaktı, ama Ahmet Davutoğlu seçimi neden?

Neden çok başarılı bir bakanlık geçmişi olmasına rağmen Binali Yıldırım değil de çok da başarılı bir bakanlık kariyeri olmayan Ahmet Davutoğlu? Eğer cemaat ile mücadelede gösterdiği üstün çaba ise sebep, İçişleri Bakanı Efkan Ala çok daha doğru bir seçenek; şayet sebep uluslararası popülarite ise Ali Babacan hala dış dünyada itibarı çok yüksek bir siyasetçi; iç kamuoyuna selam ise amaç, Kürt meselesini yakından takip eden ve çözüm sürecini koordine eden Beşir Atalay daha akla yatkın bir isim…

Ahmet Davutoğlu ismi neden, nasıl en birincil güç olarak ortaya çıktı peki? 

Bu sorunun cevabını aslında Erdoğan'ın 2015 Ermeni Soykırımı'nı kabul etme zorunluluğunda aramak gerek. Erdoğan'ın yarın edeceği Cumhurbaşkanlığı yemin töreninde son anda bir pürüz çıkmazsa Ermenistan dışişleri bakanı da olacak. Erdoğan katı bir muhafazakar çizgiden geldiği kadar, katı bir milliyetçi çizgiden de geliyor; bu nedenle 24 Nisan 2014'te  Ermeni halkına yaptığı 'taziye' açıklamasını da çok  istekli yapmadığını anlamalıyız. Bu açıklamanın yapılış sürecinde Davutoğlu'nun katkısını görmek gerekiyor.

Son kertede, Davutoğlu çok başarılı olamasa da aktif bir dış politikadan yana. Bu anlayışını Erdoğan'a da kabul ettirmiş durumda. Davutoğlu 2015'te hala belgeleriyle, tanıklarıyla ortada olan bir katliama ses edememiş bir AK Parti'nin yeni dünyada çok da saygı görmeyeceğini biliyor. Kaldı ki Ermeniler 100. yıla Hollywood'un da desteklediği filmlerle, belgesellerle hazırlanıyor. Davutoğlu seçimi işte bu noktada önemli.

Türkiye kendi açısından bir devrim gerçekleştirip Ermeni halkından özür dileyecek; bunu da ancak Ahmet Davutoğlu ile yapabilir. Zaten Erdoğan'ın verdiği taziye mesajına da çok fazla tepki gelmedi, aksine batılı ülkeler "eksik, ama güzel" değerlendirmesi yaptı. Bu, aslında 'sessiz bir devrim' idi. Şimdi bu 'sessiz devrimi' sahiplenmesi gereken bir aktör olarak ortaya çıktı Davutoğlu.

Davutoğlu'nun önünde sadece çiçekli yollar yok tabi ki; Erdoğan döneminden kalma otoriter, baskıcı ve tekçi bir algı var ve bu algı çok da haksız değil. Davutoğlu'nun dili daha çok Abdullah Gül'e benzese de Erdoğan sonrası yeni Erdoğan olmaya zorlanacak ve en sonunda olacaktır. Erdoğan da eğer Abdullah Gül siyasetini, yani 2007'ye kadarki siyaseti ve dili devam ettirmeye çalışsaydı Erdoğan olamazdı. Erdoğan gücünü sadece biattan almıyor; Erdoğan gücünü aynı zamanda toplumdaki karizma alışkanlığından alıyor. Unutmamak gerekiyor ki bütün araştırmalarda Mustafa Kemal'e, yani tek adamlığa, yani diktatörlüğe duyulan özlem yüzde 70'ler oranında. Erdoğan işte bu yüze 70'in 52'sini alarak Cumhurbaşkanı oldu…

Davutoğlu 2015'i, yani 'Soykırım Yüzyılı'nı aşarsa, Erdoğan eskisi kadar etkili olmayacak ve yeni bir aktör doğacaktır.

Başlarken Sezai Karakoç şiirinin Tayyip Erdoğan'a ne kadar benzediğini söylemiştik;

Ben bu şiiri yazdım aşık çeşidi

Öyle kar yağdı ki elim üşüdü

Ruhum seni düşününce ışıdı

Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın

Bu dizeler de yine aynı şiirden ve ilerdeki Ahmet Davutoğlu'nu anlatıyor...