Katliamın 11. yıldönümüne halen Roboski anneleri üzerlerinden matem elbiselerini çıkarmazlar. Halen Roboski karları üzerinde erimemiş evlat kanı durur tüm sıcaklığı ile. Oysa o evlatlar 11 yıl önce bu saatler de birer memik oğlandı. Kaçaktan alacakları parayla belki anaya bir yeni yıl fistanı, belki de yare bir yazma alacaklardı. Henüz daha düş kuruyorlardı 11 yıl öncesi bu saatlerde. Gökte uçarken el salladıkları uçakların üzerlerine 47 dakika boyunca bomba üzerlerine bomba yağdıracağını hayal dahi etmemişlerdi. Onlar 29-Aralık sabahına kilitlemişlerdi yüreklerini ve heyecanlarını. O heyecanları 11 yıl öncesinin bu akşamında kar altında ışıl ışıl parıldamaktaydı. Kaçak tütündü, katır sırtında umuttu, aştı, beyaz kar aklığında sevdaydı, Ortasu yamaçlarına durmuş özlemdi. Oysa 3 gün sonrasında zaman yeni bir yıla, yeni umutlarla açılacaktı. Ölüme de tilili kokusu yoktu beyaz havada. Hudut ötesinden bu yana acının çığlığı yürek derinliğindeki sessizliğini korumakta ve zılgıta dönmemişti henüz.

Gecenin gerisini onlar yazdılar. Savcılık; “Gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görevin gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri…”dedi. TBMM’nin Anayasa Komisyonu Başkanı ve ülkenin “Demokratik Anayasa” hazırlayıcısı olan uzman-kurmay Burhan Kuzu ise “Terörle mücadelede böyle tatsız vakaların olabileceğini, bununda doğal olduğunu ayrıca bundan sonrada benzerlerinin yaşanabileceğini” ifadelendirmişti kuzu kuzu. Genel Kurmay ilginçti; Oralarda PKK bayağı bir dolanırmış. Hatta Genel Kurmay’ın başı (Necdet Özel) ölenler içerisinde PKK militanlarının varlığından söz etti. Aileler üzerine gidince, bir daha bu konuda konuşmamak üzere sus, pus oldu.

Dönem Başbakanı ve savcılığın işaret ettiği Bakanlar Kurulu’nun başı Erdoğan, katliam sonrası ailelere tazminat vereceklerini açıkladı. Ailelerse, "Kan parası değil, katillerin cezalandırılmasını istiyoruz" diyerek tazminatı reddetti. Erdoğan'ın tazminata ilişkin sözleri şöyleydi: "Uludere’de yakınlarını kaybeden kardeşlerimizin yaralarını sarmak, acılarını bir nebze olsun hafifletmek üzere terör tazminatı ödemesini hızlandırdık ve hayatını kaybeden her bir kardeşimiz için yasal 23 bin 150 lirayı Şırnak Valiliğimiz emrine gönderdik. Buna ek olarak Başbakanlık hesaplarından yine hayatını kaybeden her kardeşimiz için 100 bin Türk Lirası’nı da Şırnak Valiliğimiz emrine tahsis ettik. Yani şu an itibariyle her aileye 123 bin TL ödüyoruz. Amacımız acıları hafifletmek, yaraları sarmak, gönülleri kazanabilmektir."  Roboski konusunda en cabbarları AKP Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu idi. Çok kararlı bir dille; “Dobrovskinin hesabını soracağız” dedi. Şimdilerde; “Hani soracaktın” denirse, “Ben Roboski demedim. Dobrovski dedim” deme olasılığını da yok sayamayız. O dönem Avrupa Birliği işlerine bakan Egemen Bağış; “Kaçak sigara-PKK bağlantısına” dikkat çekmişti. O zamanlarda Egemen Bağış’sız ne düğün oluyordu, ne de cenaze kaldırılıyordu. Hazret şöyle buyurmuştu: “Suçlu aramak, tahribat yerine tahkikat yapmak gerek. Aslında kaçak sigara olayını da masaya yatırmak gerektiğini düşünüyorum. Sigaradaki bazı vergileri gözden geçirmek gerektiğini düşünüyorum.” Bu acı olaydan tatlı bir sonuç çıkarmayı becerebilen Egemen’i Allah bağışlar mı? O bağışlarsa kul bağışlar mı? O vakitler; “17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonu” için henüz 2 yıl vardı. Bağış’ın henüz son kullanma tarihi geçmemişti. Sonuçta F-16’ların Roboski’ye ölüm yağdırmalarına henüz 2 yıl vardı. Zaten Allah da sonuçta sahibine Bağış’ladı.

On dönem AKP’nin ortak aklını Hüseyin Çelik dillendirdi. Genel Kurmay’ın o günkü bakışı ile paralel bir tanı koymuştu. “Operasyon kazası” dedi. Askerin savcılığı; “Kaçınılmaz hata” tespitinde bulunup, tetiği çekenlerle ilgili kamu davasına gerek yok hukuki yaklaşımını göstermişti. Bu AKP kazasında kardeşi de dahil 12 akrabasını kaybeden eski HDP milletvekili Ferhat Encü’ye Roboski’nin 12. Yıldönümü arifesinde bir polis tarafından tokat atıldı. O tokatı atan polis ile 12 yıl önce ölüm bombaları yağdıran askerler arasında görev ifası anlamında ne fark vardır? Emir eri denir, tetikçi denir, emir kulu denir, ekmeğinin peşinde denir. Sonuçta o alçak tokadı atan el ile Roboski’de düğmeye basan el aynı eldir. Her ikisi de AKP’nin terör, ölüm, şiddet sarmalında yoğrulmuş; parmak uçlarından kan damlayan elidir. Roboski’de çoğunluğu çocuk, 34 yoksulun kanı henüz kurumadı. Geçen hafta, “Roboski katliamı araştırılsın” önergesi TBMM’de AKP-MHP oyları ile reddedildi. Araştırılmasını istemiyorlar yani. Öyle ya; Operasyon kazasının nesi araştırılacak? Sonuçta kaza.

AKP’de kaza bitmez. Çocuk gelin olur (istisna), kadın tecavüze uğrar (münferit), Bartın’da ki madencilerin ölümü (fıtrat), tecavüzde bir kereden bir şey olmaz. Kaza AKP’nin fıtratında var. Bu bereketli topraklar üzerine de bu kazalar; ölüm, tecavüz, mutsuzluk, acı, kan, göz yaşı olarak düşüyor. Görünen o ki; güncel politik tercih bir yol ayrımında. Ya AKP’li, kazalı ülkeye teslimiyet. Ya da adaletin, demokrasinin egemen olduğu bir memleket. Ekmek, gül ve hürriyet günlerine hasretin sonlandığı bu bereketli topraklar üzerinde Roboski’de aydınlanacak. Roboski’de bırakın canları, orada ölen katırın tek tırnağının dahi bedeli sorgulanacak. Unutmayalım; Roboski’de katledilen 34 can 12. Kez yeni bir yılı görmemiş olacaklar. Katliamın üzerinden 11 yıl geçti. Onlar araştır-ma, sogula-ma, yargıla-ma, sor-ma dedikçe; yürek adaletle, insan arasına çekilmiş dikenli telleri, tireleri kaldırmadan yana atar. Yürek Roboski’de atar. Ferhat Encü’nün tokat atılmış sol yanağında atar. Zaten yürek solda atar.

28-12-2011 Saat: 21.39 Kalbim bu zamanı unutma…