Demokratikleşme paketinden “Aleviler” hesabına Nevşehir Üniversitesi’nin isminin Hacı Bektaş-ı Veli olarak değiştirilmesi çıktı!

Gezi Direnişi’nin devam ettiği günlerde Başbakan “Alevi Çalıştayları’nın kaldığı yerden devam etmesi için talimat verdiğini” söylemişti.

Bu açıklamanın ardından Alevi toplumunun inanç temelli taleplerinin karşılanacağına dair bir çok şey yazıldı, çizildi.

Cemevlerinin inanç ve kültür merkezi olarak tanınacağı, dedelere maaş bağlanacağı, cemevlerinin camilerin sahip olduğu ayrıcalıklardan yararlanacağı gibi hususlar basın üzerinden hayli tartışıldı.

Son olarak cami-cemevi projesi ile birlikte gündeme daha fazla oturan Aleviler ve Alevilik meselesine dair demokratikleşme paketinden ciddi bir beklenti oluşmuştu.

Lakin ilan edilen pakette bu tartışılanların hiçbirisine yer verilmediği görüldü. Hükümet, tek kelimeyle Alevileri es geçmeyi tercih etmişti.

Hacı Bektaş Veli isminin Yavuz Sultan Selim ısrarı karşısında sus payı olduğuna şüphe yok. Alevilerin bu basit aldatmacalara kanacağı yok ama hiçbir şey yapılmadı denmesin diye çeşni niyetine pakete eklenmiş bir düzenleme.

Alevi meselesi, AKP hükümetinin yumuşak karnıdır. Yani demokrasi dersinde hükümetin en çok zorlandığı ve pek sınıf geçme olasılığı bulunmayan, en kritik sınavdır.

Demokrasi dersinde Alevilik sınavına girecek AKP hükümetinin temelde iki büyük engeli var. İlk ve en büyük engeli, içerisinden geldiği siyasal İslami gelenektir.

Geçen süreçte yürütülen hararetli tartışmalarda da gördük. Genel olarak İslami cenahın kalem ve söylem erbabında Alevilik tartışmaları karşısında bir suskun bekleyiş vardı.

Lakin sınırlı sayıda konuşan isimlerin çoğunluğu, özellikle cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesine ısrarla karşıt olduklarını vurguluyorlardı.

Bu anlama gelecek bir düzenlemenin vebalini “başbakan kıyamete kadar üzerinde taşır” diyenlerde az değildi.

Hükümetin kendi tabanından hayli tazyik aldığına şüphe yok. Belki hükümet içinde veya meclis grubunda da bu eğilimde olan isimler vardı.

Başbakanın Alevi açılımına pek de gönüllü olmadığı ve Gezi Parkı Direnişi nedeniyle, biraz da Alevileri teskin etmek ve direnişten uzak tutmak amacıyla açılım söylemini ortaya attığı herkesin malumu.

Peki, neden siyasal İslami gelenek Alevilerin en temel inançsal haklarının yasal olarak tanınmasına karşı? Çünkü, Alevi inancı onların zaviyesinden bakanlar nezdinde sapkın, din dışı, İslami değerleri bozan bir nitelik taşıyor.

İkilik yaratıyor. İslamın tek ibadethanesi cami iken ona alternatif bir ibadethane icat ediyor. İslamın ve imanın şartlarının dışındaki kural ve ritüelleriyle genel hattın dışına çıkıyor, onunla çelişiyor ve çatışıyor.

Bu zihniyet, bu bakış açısı; tarih boyunca Aleviler hakkında yalan-yanlış iftira ve hakaretleri, saldırıları doğuran zihniyettir. Başbakanın da ayrımcı, ötekileştiren, aşağılayan diline baktığımızda, bu zihniyetin nasılda üzerinde etkili olduğunu görmek mümkün.

AKP hükümetinin ikinci büyük engeli; kendisine demokrat olması, devlet erkini ve olanaklarını sistem içerisinde kendi konumunu tahkim etmek üzere kullanmak istemesi gelmekte.

Demokratikleşme paketinin hazırlanmasına, sunumuna, yöntemine ve içeriğine baktığımızda da bunu görmek mümkün.

Pakette söylediklerini bile ne zaman gerçekleştireceğine dair bir takvim açıklamayan başbakan, pinti tüccar misali istemeye istemeye, gıdım gıdım adeta ihsan ederek sunduğu paketten, neredeyse kendisini demokrasi kahramanı ilan etti.

Başbakanın ihsan buyurduğunu söylediği bu haklar için, on yıllardır mücadele ediyor Türkiye’nin demokrasi ve özgürlük güçleri.

AKP hükümeti, bugün için demokratik değişimi frenlemeye çalışan, toplumsal meşruiyeti çoktan tescillenmiş bir çok hakkı tanımayıp, engelleyerek ya da zamana yayarak içini boşaltmaya, etkisizleştirmeye çalışan bir pozisyon almış durumda.

Paketin bizlere gösterdiği, AKP hükümetinin Türkiye’nin temel meselelerini çözüme kavuşturma isteğine sahip olmadığıdır. Çünkü AKP’nin, Kürt meselesinde de Alevi meselesinde de çözüm olarak tahayyül ettiğiyle Kürtlerin ve Alevilerin tahayyül ettikleri aynı istikamette değil.

İstikametlerin farklılığı, AKP’nin evrensel demokrasi ilkelerini benimseyememiş, sindirememiş, pragmatist ve çıkarcı pozisyon alışıdır.

Demokratik bir devletin laik olması gerektiği, bütün din ve inançlara kör ve eşit mesafede durması gerektiği genel bir doğrudur. Oysa hükümetin hiç de bunları dikkate almadığı, daha mütedeyyin bir toplum ve devlet yaratmak üzere, başbakanın “dindar ve kindar” bir nesil yaratmak şiarıyla yol aldıkları ortada.

Tekrar başa dönersek, AKP hükümetinin demokrasi dersinde Alevilik sınavından sınıf geçmesi mümkün değil. Demokratikleşme paketinin yarattığı hüsran karşısında “Aleviler için yeni bir paket” hazırlanacağı şayialarının hiçbir inandırıcılığı yok.

Hükümetin çözümü geliştirmesi önünde, kendinden kaynaklı yapısal sorunları, engelleri var. Evrensel demokrasiden, insan hakları ve özgürlüklerden yeterince nasibini almamış, tek tip bir toplum yaratma ajandası güden, farklılıklara tahammülü olmayan bir zihniyetin çözüme yakın olduğunu düşünmek hiç de gerçekçi değil.