Beşiktaş-Galatasaray maçının bitişi ile ülke gündemi tabi ki hızla değişti. Bu coğrafyanın en önemli (olması gereken) meselesi ile ilgili olarak çıkartılacak olan Demokratikleşme Paketi’nden bahseden kalmadı.

Evet, futbol en önemli sosyalleşme aracı, bir spordan ötesi ama yaşları 18 üzeri olan askerler ve çocukluk hayallerine ihanet etmeyen gerillalar hala dağlarda. 8 aydır bir ölüm yaşanmıyor ve ümit edilen ya da edilmesi gereken de bu. O yüzden bir maç yüzünden bu mevzunun, hem sol-hem sağ kamuoyunda taca atılması cehalettir.

Başbakan, demokratikleşme paketi ile ilgili çok doyurucu bilgiler vermedi. Bu paketin her haliyle yürürlükte olan anayasadan ileride olduğu kesin. Buradaki temel sıkıntı, hükümetin bu kesinliğe dayanarak ileriye gitmeye yanaşmaması. Kürt meselesini ana dilde eğitim olmadan çözebileceklerine kendilerini inandırmak istemeleri. AKP gibi reel politikaya hakim olarak iktidar olmuş ve bunu korumuş bir partinin anti reelliği.

Kürtler, ”TRT 6’nız da var daha ne istiyorsunuz” denilecek bir halk değil artık. Ya da sadece, din kardeşliği üzerinden geliştirilecek bir kaba sığmıyor. 2013 yılındayız el insaf.

Doğu Ergil, ki akil adamlardan biridir, yaptığı açıklamada diyor ki: AKP, anketlerden korktu.

AKP, anketlerden korktu diye, 3-5 puan kaybedecek diye analar ağlayacak mı?

AKP’yi diğer hükümetlerden ayıran aslında 2005 ama görece 2007’ye kadar uyguladığı demokratikleşme adımlarıydı. Bu adımlar AKP’yi diğer sistem partilerinden ayırıyordu. Evet askeri darbe girişimleri oldu, evet kapatma davası açıldı ama 11 sene oldu ve artık üzerinde askeri vesayet de yok. AKP’nin unutmaması gereken bu parti yüzde 34 ile de iktidardı ama korkmadan bir şeyler yapabiliyordu. Bugün yüzde elli oyu olduğu halde korkuyorsa gücünden korkuyordur. Uzun vadede ne yaptığınız yollar ne yaptığınız hastaneler önemlidir, uzun vadede bu savaşı bitirmeniz önemlidir.

Burada AKP’yi eleştirirken akil adamları gittikleri her yerde hedef gösteren Kemalist zihniyeti de es geçmemek lazım. AKP, en çok oyu İç Anadolu gibi muhafazakar-milliyetçi damarı çok baskın olan bölgeden alıyor. Akil adamlara yapılan tepkilerin dozajı öylesine sert, öylesine provoke ediciydi ki Türklerin yenildiği gibi bir durum çıktı o insanların zihninde. Bakkal Ahmet amca Kürtler bizi yendi diye düşünmeye başladığında çok sıkıntı yoktur. Ama bakkal Ahmet amca Kürtler bizi yendi diye, dükkanını kapatırsa sorun başlar. Bu protestolar tam da böyle bir iklim yarattı. İşsizlik var, ekonomik kriz riski var ama siz Kürtlerle uğraşıyorsunuz gibi alttan alta ırkçılık boyutu yüksek bir algı doğurdu. AKP gibi tek yumuşak karnı Kürt meselesi olan bir parti de içindeki milliyetçi kanadı kaybetmemek adına paketin seviyesini çok altta tuttu.

AKP, 11 yıllık siyasi tarihinde en zor anlarını Roboski’de yaşadı ve hala bu konuyla yüzleşemedi. Bu artık onların, bugünkü paketin gerisine düşmesini engelleyen tek şey. Soyadı Encü olan genç çocuklar öldüklerinde sadece Kürttü ama artık barışın adanacağı en önemli olayın şehididirler.

Son dönemde gelişen ve Gezi süreci de bahane edilerek özellikle (bir kısım) sol’a yakın “aydınlarda” Kürt hareketi hükümete yeterli muhalefeti yapamıyor eleştirilerini ise Kemalist hezeyanlar olarak kabul etmek lazım. Ne yapsın bu adamlar? Siyaset yaparken öldürüldüler, öldürülüyorlar. İşkenceler gördüler, görüyorlar. Arkadaşları gözleri önünde hapislere gidiyor, kendileri Allaha emanet halde. Kürt hareketi bir misyon yükledi kendisine en baştan beri. Türkiye’deki demokratikleşme adımlarının gelmesi için çırpındı durdu, en küçük kırıntıda bile bir barış umudu aradı. Buna destek bulamadığı ise savaşın 30 küsur senedir sürmesinden çok net şekilde belli oluyor.

Rıza Türmen mesela. Kendisi CHP’nin Anayasa Komisyonu üyesi Atilla Kart ve Süheyl Batum ile birlikte. Bir açıklamasında, “Kürtlerin anadilde eğitiminin verilmesi şart” diyor. Rıza Türmen, CHP’yi açık ki temsil etmiyor. Ama ses vermesi, hele ki böyle bir dönemde çok önemlidir. Benzer cümleleri eden o zamanın genel başkan yardımcısı Gülseren Onanç istifa etti sonuçta. O yüzden Rıza Türmen’i desteklemeli ama CHP zihniyetine açıktan eleştiri getirmeliyiz.

Son olarak CNN- Türk’te Enver Aysever’in programına Sebahat Tuncel konuk oldu, gündemi değerlendirdi. Enver Aysever ise eski bir CHP’li olarak Kürt hareketinin fikirlerini anlamak yerine anlamsızlaştırmaya çalıştı. BirGün gibi saygın bir gazetede köşe yazarlığı yapıyordu bir ara, hala yapıyor mu bilmiyorum ama bildiğim Gezi süreci boyunca onlarca yüzlerce çalıştıkları televizyonlardan, gazetelerden istifa ederken (ki büyük çoğunluğu maddi olarak çok kötü durumdaydı) bu Enver Aysever’in hala CNN-TÜRK’te program yaptığı. Banka kredili ev mi aldı diye içimden geçirmiyor değilim. İnsanlar nasıl yaşarlarsa öyle düşünürler.

Baskın Oran’ı davet ettiğin programında Kürtleri ihanet etmekle suçluyorsun ya sevgili Enver Aysever, sen de Gezi sürecinde katledilen o gençlere ihanetle suçlanıyorsun benim tarafımdan. Siyasi hayatı CHP’nin bir yerinden geçti diye eleştirmiyorum Aysever’i. Ahmet Türk de CHP’de siyaset yaptı. Ama cezaevinde bok da yedirdiler, burnuna yumruk da vurdular.