Kahramanmaraş merkezli, 10 ilde yıkıma yol açan depremde ölenlerin sayısı, 8. Günde, 32 bine dayandı. Bu sayının gerçek ölüm sayılarını yansıtmadığı, çok artacağı biliniyor. 13 milyon kişinin doğrudan etkilendiği bu olayda yaralananların sayısı yüzbinlerle dile getiriliyor. Tam olarak kaç kişinin öldüğünü, yaralandığını, gerçek sayılarıyla öğrenemeyeceğimiz biliniyor.

Tek adam yönetimi, kendi diktiği övünme duvarlarının altında kaldı. Neresinden tutsanız, elinizde kalıyor. Kurtulma gerekçeleri bulmaya çalıştıkça batıyor.

Doğa acımasız, acımasızlığını sürdürmüş, sürdürüyor. İnsanlar da hem türlerine, hem öteki canlılara karşı çok acımasızlar. Doğanın acımasızlığının önüne sınırlı önlemlerle, sınırlı olarak geçilebiliyor. İnsanların acımasızlığının önüne geçmek, insanlığın kendi ellerinde. Bu acımasızlıklar, “insanlar arasında yeşertilecek sevgi bağlarıyla” önlenebilir. İnsanların canlılara karşı oluşturdukları acı dağları, çiçekli gül bahçelerine çevrilebilir. Bunun için insanlığın duygularını sınırlayıp aklını kullanmaya başlaması gerekmekte. 

Merkezden yönetim

Türkiye Cumhuriyeti’nin en temel sorunlarından biri, merkezden yönetim. Bu yönetim algısının yanlışlığı, ortaya çıkardığı sorunlar, deprem olayında da kendisini gösterdi. Depremin yerel yönetimlerle yönetilmesi sağlanabilseydi, bu süreç merkezden yönetimden çok daha kolay, çok daha verimli biçimde yürütülebilirdi.

Deprem bölgelerine yapılacak olan yardımların nasıl, hangi yöntemlerle insanlara ulaştırılmasına ilişkin kararları, deprem yıkımından sağ olarak kurtulmuş olan insanlar vermeli. Depremi yaşayanların, etkilenenlerin alınacak tüm kararlarda, uygulanacak yöntemlerde, söz, karar verme yetkileri olmalı. Depremin yaralarını sarmanın en sağlıklı, kalıcı, etkili yolu, yerel örgütlenmeler, yerel dayanışmalardır.

Depremler değil önlemsizlikler öldürüyor

Deprem, yağmur, kar, dolu gibi bir doğa olayı. Ülkemiz deprem kuşağında olan bir yeryüzü parçası. Deprem gerçeğiyle burun buruna yaşamak zorundayız. Yapılacak iş, depremle birlikte yaşamanın önlemlerini almak. Depreme dayanıklı konutlar üretmek. Yapılan konutların demirinden, çimentosundan, kumundan çalmamayı başarmak. Tüm önlemleri alsak deprem yine olacaktı. Bunu önlemenin olanağı yok. Bu doğal oluşum Yerküre’nin doğal yapısıyla ilgili bir konu. Bunlar yapılmış olsaydı, deprem olunca 32 bin insanımızın değil çok daha az can kaybıyla bu olayı atlatabilirdik. Bunca acı kayıp, yıkım depremin ortaya çıkmazdı. Kayıplar, “yazgıyla ilgili” değil “önlemsizlikle” ilgili bir olay. “Deprem öldürmedi, Allah öldürdü” gibi saçmalamaların gerçekle ilişkisini kurma olanağı yok.

Yardımların tek elden yönetilmesi

Devlet, deprem yardımlarını tekelinde tutmak istiyor. Olağanüstü Hal uygulamasının, öncelikli amacının bu olduğu anlaşılıyor. Ancak, büyük bir güvensizlik duvarına tosluyor. Bu güvensizliğin nedeni, şu bilgilerle anlaşılır duruma gelmekte:

“AFAD telefonlara, 10 TL. gönderin bilgisi attı. Depremde zarar görenlere seve seve yardın edelim. Bir lokma ekmeğimizi, bir şişe suyumuzu ikiye bölerek, iki giysimizin birini onlara vererek acılarını paylaşalım. Ama deprem vergisi olarak toplanan 88 milyar üzerinde paranın nereye, nasıl harcandığının sorulmasını da sağlayalım.

AFAD’ın resmi sitesine de baktığınızda, kurumun ulusal ve uluslararası birçok yardım kampanyasını örgütlediği görülüyor. Güzel. Lakin, Sayıştay’ın 2016 raporuna göre bu kampanyalara ait hesaplardan o zamana kadar yapılan harcamaların takibi için bir muhasebe sistemi kurulmuyor.

Geliyoruz 2017’ye... Sayıştay AFAD’ın, UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) tarafından aktarılan 15 milyon 492 bin 74 TL’yi, Uluslararası İnsani Yardım kapsamında toplanan bağışlardan ise 64 milyon 430 bin 259 TL’yi kullandığını belirtiyor. Gelin görün ki AFAD bu paraları nasıl ve nerede kullandığını da muhasebeleştirmiyor.

2017 raporundaki tablo o kadar vahim ki; Sayıştay kalem kalem sayıyor ve özetle şunu diyor:

“AFAD’a ait 25 depoda bulunan çadırların, battaniyelerin, mutfak ve giyim malzemelerinin kaydı bulunamadı!”

Rapordan öğreniyoruz; AFAD Sayıştay’a “kaydı yapılmayan tüm hususları tamamlayacağız” diye söz veriyor. Sayıştay da “Bakalım, denetleyeceğiz” diyor.

Lakin...

Bakın, CHP milletvekili Taşcıer neler diyor:

“2018’de başlayan yeni sistemle birlikte, ne hikmetse sihirli bir değnek AFAD’ın bütün Sayıştay raporlarına dokunuyor. Ve 2018’den sonra AFAD pirüpak bir hale geliyor. Sizce bu sihirli değneği kim tutuyor?”

Sahiden de, başkanlık sistemine geçişle birlikte Sayıştay’ın AFAD raporlarının “hafiflediği” görülüyor. Sayıştay önceki eksiklerin fikri takibini yapmayı bile nedense unutuyor.

Sanırım anlaşıldı... 

Şimdi acı çekiyoruz. Dokunacak bir dost eline ihtiyaç duyuyoruz. O elin bugün neden geciktiği ise dün nerede olduğunda gizli”.1

Yardımlar sivil yapılarla olmalı

Devlet yapılan iç ve dış yardımları kendi elleri ve oluşturduğu AFAD gibi kurumlarla yönetme çabasında. İçte ve dışta tek adam yönetimine, AKP yönetimine, devlete güven kalmadığı ortaya çıkmış bulunmakta. Depremin ortaya koyduğu en somut sonuçlardan biri bu.

Dünya Bankası’nın, yapacağı 1.8 milyar dolarlık yardımı, proje odaklı olarak yerel yönetimlere verme eğiliminde olduğu bilgileri verildi.

Deprem bölgelerine yapılacak yardımlarda, devlete güven kalmadığı ortaya çıkmış bulunuyor. Geçmişte yaşayan depremlerde devletin uygulamalarının yurttaşlardan çok, devletin kendisine yarar sağlayacak biçimde yapıldığı görüldü. Gelinen nokta, bu uygulamaların sonucu.

İlk 2 gün, Cumhurbaşkanı bölgeye gideceği için iletişim düzeneklerinde, Bilgi Teknolojileri Kurumu internet için bant daraltması uyguladığı görüldü. Bunun nedeni Cumhurbaşkanının güvenliğini sağlamak. Kuşkusuz Cumhurbaşkanının canı, can güvenliği önemsiz değil. Depremde kurtarılmayı bekleyen 10 binlerce insanın canı da Cumhurbaşkanının canından, güvenliğinden daha önemsiz değil. Bir kişinin can güvenliğini sağlamak uğruna 10 binlerce insanı ölümle yüz yüze bırakmak, insanlığa yaraşır bir tutum değil.

--------------------------------------

1. AFAD neden yetişemedi? https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-pehlivan/afad-neden-yetisemedi-2049375