Dünkü Resmi Gazete’de gördüğüm bir yönetmelik, aylar öncesinden ele almam gereken bir konuyu ihmal ettiğimi hatırlattı.
Biliyorsunuz, geçen seçimlere gidilirken hükümet, bakanlıkların teşkilatını yenilemek için Meclis’ten, kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarma yetkisi istedi ve altı ay süreli kanun 3 Mayıs 2011’de yürürlüğe girdi. Hükümet de bu kanuna dayanarak hemen hemen bütün bakanlıkların teşkilat kanunlarını yeniledi.
Okuyucularımdan hatırlayanlar vardır; ben bu kanunlar üzerine birkaç kez yazdım, devlet memurları yönetimi, özellikle merkezde çalışanlardaki önemli değişiklik kararları, bakanlıklar arasındaki görev dağılımı konularında düşüncelerimi yazdım.
Özellikle, zaten yetkilerin merkezde toplandığı devletimizde, bu kanunların her yetkiyi ‘bakana’ bağladığından yakındım.
Doğrusu, yetki kanunu çıkarken yetkilerin çevreye doğru dağılacağı beklentisindeydim. Bu hantal, eskimiş, iş yapamaz devlet teşkilatının cıvatalarını sıkmak yerine, birçok motorun merkezden ayrılacağı umuduna kapılmıştım; tam tersi oldu. 

KHK’lardan sonra
Dün okuduğum yönetmelik, şimdiye kadar okuyucularımla paylaşmadığım hususu hatırlattı: Seçimden sonra çıkan birçok bakanlığın kuruluş ve teşkilatını baştan aşağıya düzenleyen KHK ile o bakanlıklarda ‘Döner Sermaye İşletmesi’ kurulmuş, eskiden var olanlar güçlenmişti. KHK’lardan sonra döner sermaye işletmelerinin yönetmelikleri çıkarıldı. Dün okuduğum, geçen kasım ayında çıkan esas yönetmeliğe yapılan kısa bir ekti.
Bu yönetmelikten çıkarak döner sermayelerin devlet yönetiminde geri dönülmesi zor tahribatını hatırlatmak istiyorum.
Verdiğim örnekleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yönetmeliğinden alacağım ama Ulaştırma Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve diğerleri için de aynı şeyler söylenebilir.
Bakanlık memurları arasından bakanın tayin ettiği beş kişilik yönetim kurulu ile işletme yöneticisi döner sermayeyi yönetecektir. Muhasebesinden Maliye Bakanlığı’nın tayin ettiği bir memur sorumlu olacaktır. Yönetmelikte yazılmayan hususlarda ‘Döner Sermayeli İşletmeler Bütçe ve Muhasebe Yönetmeliği’ uygulanması kuralı konulmuştur.
Döner Sermaye İdaresi’nin bakanlık görev alanı içinde, yapacakları veya dışarıya yaptıracakları işler sayılmıştır, işte bunlardan birkaçı:
Her türlü yapı malzemelerinin, ilgili standartlara ve şartnamelere uygun olup olmadığını belirlemek, onaylanan plan, pafta ve haritaları çoğaltarak vermek, kişi ve kuruluşlara mesleki ve kuruluş yeterlik belgelerini vermek, çevre izni ve lisans belgesini vermek, her türlü zemin etüdü yapmak, eğitim amaçlı kurs düzenlemek, üretilen verileri ve yazılım uygulamalarını gerçek ve tüzelkişilere vermek, ... bakanlık tarafından belirlenecek iş ve işlemleri yerine getirmek.
Özetle, Döner Sermaye İdaresi bakanlığın görev alanı içindeki her şeyi yapacaktır.
Döner sermaye idarelerinin her türlü mal ve hizmet satışı; tesis, makine ve cihazların kiralanması gibi gelir kaynakları vardır.
Döner sermaye dışındaki bakanlık teşkilatı ne yapar? Bu sorunun cevabı zordur. Bu idarelerde çalışanların aylıkları ve ek ücretleri nedir? Bu sorunun da cevabı zordur.
Bu yazdıklarım, bakanlıklar içinde ikili yapılar oluştuğunu göstermeye yeter!
Bu devlet yönetimini şeffaflaştırmak imkânsız gibidir. Bu düzende, kimin ne karar verdiği, ne aldığı, ne sattığı belli olamaz!
Bu yazdıklarıma karşı söylenecekleri biliyorum; ne denirse densin, böyle devlet yönetimi kabul edilemez! İkili yöntemler siyaset adamlarına iyi gelir, istediklerini yaptırabilirler; kanunların engellerini kolaylıkla aşabilirler ama kendileriyle birlikte pek çok kişi de yasanın kenarından geçip gider.
Açık ki AK Parti, işleri hızlandırmak için bu yolu seçmiştir! Peki, muhalefetin tercihi nedir? Muhalefet ne olup bittiğinin farkında mı devlet içinde? Farkındaysa destek mi veriyor, karşısında mı? Muhalefet nasıl bir kamu düzeni kurulmasını istemektedir?