"Uzun bir yolculuktu bu hikaye inecek var!” diyen birinden kaldığı yerde bekleyen diğerine. . . "

Eylül'ü çeyrek geçe, aşka son kalaydı zaman.

(istanbul, birkaç kum tanesi zaman)

***

"Aynı masadaydık, yine tam karşımdaydı, eskiden olduğu gibi...

Eskiden olmayan çok şey vardı masada, tıpkı değişen hayatlar gibi. Onun aldığı anahtarlık duruyordu bende, masadaydı işte. Hatırlıyor muydu acaba... Unutmuştu belki de. Gözlerim onda bıraktığım izleri aradı. Bir adam vardı sadece, karşımda oturan ve uzaklara bakan.

Onda kalan her şeyi almıştı zaman.

Soğuk bir kış günüydü yine bundan yıllar önce. Merhaba demeden girmiştik hayatlarımızın içine. O'na göre bendim kapıyı çalan bana göre bendim tüm şehrin zillerine basıp kaçan. Birkaç cümle ile karıştı her şey birbirine. O; soğuk duvarları olan bir grilikte yaşıyordu. Uzunca bir yokuş vardı griliğinin yolu üzerinde. Koşarak giderdim onu görmeye. Aylardan Kasım'dı. Üzerimde değil de elimde olan montumu fark edince anladım sol yanımdaki baharı. Söylemiyorduk birbirimize ama aşk çoktan bulaşmıştı ikimize.

Bir gün koşarak çıktım o yokuştan griliğine, duvarları buz gibi olan o odada en devrik cümlelerimi kurmuştum yüzüne. Yüklemlerimi sona al, öznemi sen yap diye.

O gün tek başıma inmedim o yokuştan... Koşarak yetişmişti işte…

Artık cümlem kurallıydı sevgili.

Hiç bitmedi anlatacak hikayeler birbirimizden habersiz geçen yıllara dair. Zaman bizim için bir kum saatiydi çevirmeyi hep unuttuğumuz.

Mevsimler geçti bir kaç kez... Hepsinde yağan aşk ve açan bizdik. . . Doğum günüydü; bir fanus ve içinde bir balıkla gitmiştim, ona hep yanında kalsın ve ona iyi bak diyerek...

Söylememişti bana üzülürüm diye, bir hafta yaşamıştı o fanusta. Haklıydı da uçsuz bucaksız bir deniz olmadan yaşayamazdı o... Tıpkı benim gibi.

Tıpki bizim gibi...

Kum saatimiz kırıldı önce ve mevsimler gelmedi evimize aşk gitmese de bizden, biz hiç çıkmadık artık o yokuştan. Sen griliğine hapsolmuş soğuk koridorlarda bense fanusumda tükettik zamanı... Öğrendik ki sevmek yetmiyormuş biz olmaya. Şimdi cümlelerimin öznesi gizli, her şey devrik hayatta...

Eylül'ü çeyrek geçe, aşka son kalaydı zaman... Bir masa ve karşımda bir adam gözleri uzaklarda... O sendin sevgili.

Devrik cümlem, gizli öznem...