Çözüm sürecinde düzenlenen 3. Demokrasi ve Barış Konferansı Avrupa Birliği’nin merkezi Brüksel'de yapıldı. Konferansa Süryani, Ermeni ve Ezidi temsilciler de katılarak süreçle ilgili görüşlerini sundular.

Brüksel'de 29-30 Haziran tarihlerinde gerçekleşen Barış ve Demokrasi Konferansı “Barış süreci”nde diaspora ayağı olarak bilindi. Oldukça yüksek bir katılımın olduğu konferans Brüksel'in biraz dışına yer alan bir salonda gerçekleştirildi ve iki gün boyunca sunumlar yapıldı. Sunumlar sonrasında fikir paylaşımları ve söz almak isteyenler de görüşlerini dile getirdi ve iki günlük konferans dolu doluya bir beyin fırtınası şeklinde tamamlandı. Sonuç bildirgesinde dikkat çeken başlıklar arasında Ermeni ve Süryani diasporasının taleplerinin belirli bir kesiminin karşılanmış olduğunu görüyoruz.

Diasporada yaşayan Türkiyeli halklar arasında Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler ve birçokları bu konferansta kendilerini uzun veya kısa ifade etme imkanı doğdu.

Konunun kendileri için önemini birçok kez ifade eden Belçika Ermeni Demokratlar Derneği de konferansta biraz da pozitif bir ayrımcılık ile diğer katılımcılardan daha uzun bir sunum yapma imkanı oldu.

Türkiye'dekilerin diaspora diye bildiği 1915 ve sonrasında topraklarından sürülen ve katledilen halkların yanı sıra Belçika'daki konferans şunu da gösteriyordu. Cumhuriyet tarihinde şu anda AK Parti iktidarının “yüzleşme”ye çalıştığı tüm siyasi olaylar yeni ve eskisinden çok daha büyük bir diaspora yaratmıştı.

Konferansta beni televizyondan tanıyan ve yanıma yaklaşıp dertlerini anlatmak isteyenlerin çoğunluğu 1970 sonrası Avrupa'ya göç etmişti.

Bunlardan ikisi Ermeni Demokratlar Derneği (EDD) temsilcileri ve konferansta sunum yapan Boğos Muradyan ve Hovsep Hayreni.

İstanbul’daki faaliyetlerinden tanıdığımız Nor Zartonk İnsiyatifi, Ermeni Devrimci Federasyonu (nam-ı değer Taşnaktsutyun) ve Fransa'dan Ermeni Avukatlar Birliği de konferansa katılım gösterdi ve görüşlerini dile getirdiler.

Ancak etkileyici olan 70 sonrası Ermeni diasporasının temsilcileri olan EDD oldu.

1908'DEKİ SÜREÇLE BENZERLİK!

EDD bugün yaşanan barış sürecini okumaya 1908'den ve hatta daha gerisinden tarihsel açıklamalarla başlıyordu: “1908'in getirdiği anayasa Ermenileri çok umutlandırdı. Fakat daha sevinç nidaları kesilmeden 1909 Adana kırımı yaşatıldı. Sonraki yıllar, hürriyet, eşitlik, adalet adına erken çiçeklenen umutları dolu vurmuş gibi kırıyordu. Bugünkü PKK hareketinden pek farklı olmayan Taşnak partisi ve daha solda olan Hınçak'lara bağlı Ermeni fedaileri 1908 Anayasası'na güvenerek dağdan inmişlerdi. Osmanlı meclisinde mebusluğa geçen eski fedailer bile vardı. Taşnak'ların Abdülhamit istibdadına karşı Jön-Türklerle kurduğu ittifak, iktidara yerleşen İttihatçı takımının verdiği kötü sinyallere rağmen devam ediyordu. Yılan hikayesine dönmüş Ermeni reformları nihayet 1914 baharında dış baskıya dayanamayan hükümet adına sadrazamın imzasıyla kabul edilmiş göründü. Ama heyhat, üçüncü defa yaratılan umut bir kez daha boşa çıktı ve savaşın tanıdığı fırsatla bu son kez Ermeni halkının topyekün fermanına dönüştü. Sonrasını hepiniz biliyorsunuz.” 

Sürece eleştirel katılımların getirilmesi ile bu sürecin Anadolu'daki diğer halkları da kapsayan toplu bir “barış süreci” olarak adlandırılabileceğine değinen EDD adına konuşan Hovsep Hayreni'nin konferanstaki sunumundan yukarıdaki gibi birkaç değerli ve radikal cümle aktarmakta fayda var;

“Kürt aydın ve siyasetçileri sorunun etik bir boyutu olduğunu da görmeli ve soykırım öncesi Osmanlı'nın doğu vilayetlerinden bahsederken Batı Ermenistan-Kuzey Kürdistan bileşkesi olduğu gerçeğine saygılı bir dil tutturmalılar.”

“Ermeni-Süryani ve diğer diasporalardan dönüşleri ciddi olarak özendirebilmenin de ilk adımı 1915 soykırımının açık seçik tanınmasıdır. Vatandaşlık hakkından dedelerinin topraklarında yeniden ev kurmaya akla gelen formüller ancak böyle resmi bir kabul üzerinden gündeme getirilebilir.”

“Neden özellikle 1915 soykırımının tanınması? Çünkü bu, büyüklüğü ve cezasız kalmasıyla sonraki bütün toplu imha suçlarını da teşvik etmiş bir olaydır. Aynı zamanda modern Türkiye Cumhuriyeti'nin temel harcı!.. Onun hesabını vermedikçe bu ülke hiç bir zaman uygar olamayacaktır.”

TAZMİNAT İSTENECEK TABİ

“'Soykırım kabul edilirse Ermeniler tazminat ister' diyorlar. İstenecek tabii ki; kimsenin şahsi çıkarına değil, mağdur edilmiş halkın kollektif yararına tahsis edilmek üzere bunu talep etmek adaletin gereğidir. Ama en önemlisi, bugün Roboski için söylendiği gibi, bu büyük suçun da davasını gütmek bizler için namus meselesidir!..”

Boğos Muradyan ve Hovsep Hayreni'nin sunumundan can alıcı cümleler bunlar. Bildiğimiz diaspora  ezberini bozan. Talep ettiği kadar sürüldüğü, diasporası olduğu ülkenin demokrasisinin gelişmesi için bulduğu her fırsatta katılımcı olmaya kararlı bir diaspora var. Sunum içerisinde Ermeni halkına ve tarihsel olarak Kürtlerle kader birliğine de değiniliyor. Sonuç olarak tüm bu konferansta muhatap alınan ilk diasporalı kurum Belçika Ermeni Demokratlar Derneği şunları söylüyor:

“Bizler bütün samimiyetimizle Kürt halkının yanındayız. Özgürlük mücadelesinde başarılar kazanmasını arzu ediyoruz. Fakat hiç bir statü istemeyen anlayış köleliğin devamına razı gibidir. Bu konudaki farklı önermelerin ve özgün kimliklerin müzakere sürecinde temsil edilmelerini diliyoruz.”