Diktatörler ve halkların (işçiler, köleler) mücadelesi ve savaşı insanlık tarihi kadar eskidir. Yönetme ve hükmetme arzusu bazı insanların karakterine ve yaşamı anlama-yorumlama şekillerine iliklerine kadar işler. Gücü bünyesinde bulunduran koltuğun yanlarından kollarını umarsızca sarkıtmanın keyfini ve sefasını yaşamak için bunların yapamayacakları-yapmayacakları hileler ve zorbalıklar yoktur. Tarihin sayfaları bunlarla, bu diktatör kafalarıyla doludur; günümüzde ise coğrafyamızda, Orta Doğu'nun daha birçoğunda, Latin Amerika ülkelerinde ve Asya'nın birçok ülkesinde örneklerini görebiliriz. Elbette ki diktatörler sırf kendi çabalarıyla bu koltukta kalamazlar en azından uzun süre tek başlarına bunu başarabilmeleri mümkün değil. Okumalarım, izlediklerim ve izlenimlerim bana gösterdi ki diktatörlerin bu kadar uzun süre dayanmalarının en etkili nedenlerinden biri çevrelerinin de diktatörlüğün sağladığı bu güçten ve konfordan daha uzun süre faydalanmak için gösterdikleri olağanüstü çabadır. Güç ve konfora sahip olma arzusunu neden küçümseyelim ki? Bir de bu olanaklara sahip olmuşken neden bunlardan mahrum kalmayı göze alsınlar ki? Hatta çevrenin bu güç ve konfordan sağladıkları fayda belki de o koltukta oturan diktatör kişilikten çok daha fazla olabilir. Sadece bazı kesimlerin sahip olduğu bu olanakları coğrafyanın her yerine eşit paylaşmanın tek yolu elbette ki bu olanaklardan mahrum olanların göstereceği daha da büyük bir olağanüstü çabadır.

snowpiercer 1

Gelelim konumuza. Bong Joon-ho'nun 2013 yapımı Snowpiercer filmini değil de belki 2020'de ondan uyarlanan dizisi hakkında birkaç söz söylemek istiyorum. 3 sezonu da bitirdim, sonradan eklemeler olursa diye söyleyeyim: Yazacaklarım izlediklerimle sınırlı.

Bilimkurgu severim, izlemeyi de okumayı da. Zira bilim kurgu gelecektir ve uyarıcıdır. Snowpiercer filmin konusu basittir: Buzul çağına girmiş olan Dünya'da (tabii bunların nedeni malum bildiklerimiz: çevre kirliliği, nükleer savaşlar, vb.) insanlık hayatta kalmanın tek bir yoluna mahkum edilmiştir: Dünya'nın çevresinde hiç durmadan dönen ve hızı sayesinde donmaktan kurtulan 1001 vagonluk tren. Her türlü ihtiyacını karşılayabilecek şekilde tasarlanmış olan ve kendine yetebilen 1001 vagonluk bu trenin her vagonunun kendine özgü bir statüsü ve hikâyesi de var. Hikâyeler Binbir Gece Masalları'ında geçen aldatılan Şah'ın arzusu ve kafalarını kestiği bakirelerin hazin sonu kadar trajiktir, en azından bazıları için durum buydu.

Snowpiercer 2

İnsan türünün devamı için bilimi temsil eden Melanie, yönetme ve hükmetme daha doğrusu diktatörlüğü temsil eden Mr. Wilford ve köle-işçi sınıfını temsil eden Andre. Bu üçlü arasındaki mücadele o kadar hileli, zorbaca ve kanlı geçer ki günümüz dünyasının en azından bazı yerlerinin bir tür tomografisi gibidir. Sonunda bilim ve köle-işçi sınıfı bir yerlerde doğal olarak uzlaşırlar, ikisi de insanlığı ve insanı hayatta tutmayı amaç edinir: Bilim insan türünü geleceğe taşımak için her türlü fedakarlığı-zorbalığı göze alırken, köle-işçi sınıfı ise hayatta kalmak (bu da bir nevi insanlığı geleceğe taşımak olur) ve sahip olunan hakların-olanakların eşit dağıtılması (pay almaları) için çetin bir mücadele içine girerler. Elbette güce yakın duran ve konfora sahip olan azınlık sahip olduklarını kaybetmemek için savaşır, türlü türlü hilelere ve zorbalıklara başvurur ve elbette her halükârda kim iktidarsa onun yanında durmanın sağlayacağı olanaklardan faydalanmayı düşünen ara kişiler.

Film sırf insanlığın bu üçlü (diktatörlük, bilim, işçi) mücadelesine, diktatörlerin ve yandaşlarının gücü ellerinde bulundurmak ve konforlarını korumak için yapabilecekleri hilelerin-zorbalıkların sınırsızlığını bir kez daha tanık olmak için bile izlenmeye değer.