Uluslar arası arenada çok önemli organizasyonlar yapamıyoruz ama uluslar arası arenanın gözü önünde devam eden bir hayli mahkemelerimiz var çok şükür! Sağ olsunlar ezelden beri bu ülkede insan canı sudan ucuz olduğu için, hırsızlık, rüşvet, adam kayırmacılıkta ayyuka çıktığı için hemen her haftaya önemli bir mahkeme düşüyor!

Hatta öyle ki bu mahkemelerin içinde 30-40 yıllık olanı bile var! Örneğin Sivas katliamı davası bunlardan biriydi! Baktılar ki davanın biteceği yok, hem Sultan Hazretleri de “okey” demişken “Zaman aşımına uğratıp” bir çırpıda bitirelim dediler ve sözüm ona bitirdiler! Ama bitmeyen davalar daha da çok bu ülkede! Sivas gibi, Maraş gibi, Roboski gibi, Ethem Sarısülük, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz gibi asla bitmeyecek davalar daha da çok!

Bu ülkede her kim ki söze “Konu yargıya intikal etti konuşmak istemiyorum” diye başlarsa bilin ki en çokta konu hakkında o konuşacaktır! Adettendir bu! Usulen söylenir ki konuşunca başına bir iş gelirse “Ama ben demiştim” diyebilsin! Dört eski Bakanın dört yeni hırsız olarak Yüce Divana gönderilmesi için Mecliste yapılan oylama öncesinde de buna benzer şeyler yaşandı! Birinin annesi ölmüştü gelememişti lakin diğer üçü konuşmak istiyordu lakin dostları ve arkadaşları “Konuşmayın” diyordu! Onlarda konuşmamayı seçmiş, sustukları içinde Meclisin büyük çoğunluğu tarafından “Yüce Divan’a gönderilmemekle” ödüllendirilmişti! Hele içlerinden birisi vardı ki “Beni sevin” diyordu! Kim sever kim sevmez bilinmez ama işte burada yazıyoruz: Seni sevmeyen AKP’li ölsün!

Meclis oturumunda dünün 4 eski Bakanı bugünün 4 yeni hırsızı suçlamasıyla çıkmıştı karşımıza. Aslında pekte yeni sayılmazlardı bunlar! Çalan her defasında aklandığı için kendini sütten temiz sanıyorlardı sadece! Kim bilir belki de “AK Parti” ismini de “Olurda bir gün aramızdan hırsız mırsız çıkarsa aklayalım” diye koymuşlardı! Lakin Yüce Divan işi sadece bunların döneminde değil her dönemde sorunlu olmuştu bu ülkede! Öyle ki uzaya mekik göndermekten Yüce Divan’a hırsız göndermek daha zordu! Düşünün ki hırsızı bol bir ülke de Yüce Divan’a 1964’ten bugüne sadece 17 kişi gitmişti! Yani o kadar Yüce bir Divandı ki bu Divan, kimse gidip de rahatsız etmek istemiyordu! Ve sonunda Mecliste oylama yapılmış, AKP’lilerin verdiği oylarla eskiden hırsıza, rüşvetçiye, katile verilen yurtdışına çıkma yasağının yanına birde Yüce Divan’a çıkmama yasağı konulmuştu!

Dört eski Bakanın Yüce Divana gönderilmemesi yönünde kararın alındığı günün ertesinde bir başka mahkeme daha görülmüş, Gezi eylemleri sırasında polis ve halktan faşist birkaç esnafın işbirliği ile dövülerek katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın failleri hakkında “iyi halden” indirimlere gidilerek göstermelik cezalar verilmişti! Öyle ki Ali İsmail’i katleden katillerin toplamına verilen cezalar, Adana’da, Mersin’de, orda burada polislere taş atan çocuklara verilen cezalara kadar etmiyordu!

Kuşkusuz mahkemeler ve verilen kararlar hakkında çok şeyler söylenebilirdi! Söyleniyordu da zaten. Zira henüz basıma girmemiş kitapların mahkeme kararlarıyla toplatıldığı bir ülkeydi bu ülke! Mehmet Ali Ağca’yı serbest bırakıp da “Pardon yanlış hesaplamışız” deyip tekrardan tutuklayıp yaklaşık 1 sene sonra tekrardan bırakanlarda aynı mahkemelerdi! Lakin adam öldürmenin “iyi hali” tamda Yeni Türkiyelik bir durumdu! Gencecik yaşta evlatlarını kaybeden annelerin içine düştüğü kötü halden anlamayanlar bu çocukları katleden katillerin "iyi halinden" hemencecik anlamışlardı! Ve Emel Anne bağırıyordu: Lanet olsun böyle adalete…