Seçimlere 2 aydan az bir zaman kala neleri konuşuyoruz; sormadan edemiyorum. Haber kanallarında yeni transferlerle zenginleşen programlara bakarsak asıl meselelerden hala uzak kaldığımız görülüyor.

Deprem bölgesinden kaçıp kendi çabalarıyla kurtulmaya çalışan 5 milyona yakın insanın çaresizliği düşündürüyor…

Bulundukları yerleri terk edememiş, çoğu çadırlarda yaşamaya mahkûm kalanların feryatları artarak yükselirken içimiz acıyor…

Rasyonel kalıcı çözümler üretmeyi derhal kendine vazife edinecek, devlet merkezli kamucu bir müdahalenin ekonomik ayağını planlayacak bir iradeye acilen ihtiyaç var.

Kılıçdaroğlu geçen akşam çok önemli, değerli şeyler söyledi. Ekonomide yeni bir yapılanmanın dünya ile rekabet edecek bir zenginliği sağlayacağını, daha iyi bir yaşam beraberliği içinde hak arama paydaşlığını vurguladı.

Ama bunları konuşmak yerine Muharrem İnce’nin bir haber kanalında anlattıkları; kaç oy alabileceği, adaylığının ne sonuç doğuracağı falan herkesin aklını çelmeye yetti!

Fatih Erbakan’ın neden karar değiştirdiği, Mehmet Şimşek’in neden siyasetten caydığı da merak konusu olmaya devam ediyor…

Vaatleri tükenmiş bir Erdoğan’ın hangi seçim kazanma taktiklerinin peşinde olduğu da seçim öncesini gergin bir bekleyişe sokmaya yetiyor…

Bu arada, Muharrem İnce suyu bulandırdı demek pek yanlış sayılmaz.

Dün akşam Habertürk'teki konuşmasının büyük bölümünü okudum. Konuşması sırasında yapacağı işlerden çok, adaylık gerekçelerini sıralayarak haklılığını izaha çalışıyor. Tam bir söz cambazı; halkla diyalog kurma becerisi, kurnazlık dolu cümlelerle örülmüş.

Ne kadar oy alır belli değil, ama hem iktidara hem CHP 'ye küsmüş kararsız seçmenlerin öfkesinden destek devşireceği bir hakikat.

Bu önemsiz bir kuruntu değil. Seçimlerin ikinci tura kalmasına sebep olabilecek bir parçalanmaya neden olabilir.

İktidarın da aynı amaçla hareket ettiği belli. Deprem bölgesi seçmen listelerindeki tuzaklar, üniversite öğrencilerinin oy kullanmalarını güçleştirecek taktikler, HDP’ye gelecek yasaklar ile seçimin ikinci tura kalmasını istiyorlar.

İkinci tura kalındığında riskleri yüksek bir seçim olacağı aşikâr. Burada Muharrem İnce ilk turda, alacağı oylara bakarak kararını gözden geçirse de geç kalmış olabilir, yani atı alan Üsküdar'ı geçebilir!

İnce Beyin “ince” hesapları kendisine göredir. Ama ona ve benzeri adaylara destek veren memnuniyetsiz seçmen kitlesinin de buna zemin hazırladığını unutmayalım. Onlar da zihin karışıklığı ve saplantılarıyla ülkenin kötü kaderinde rol almaya devam edecekler gibi. Hafife alınmayacak bir mesele bu.

Böyle bir tabanın seçimlerde ne ölçüde etkili olacağını kestirmek şimdiden zor.

İktidardan hesap sormak yetmiyor, yeni siyasetten beklenen rollerin kapsam ve çeşitliği ile orantılı, kapsayıcı, kitlesel desteği arkasına alan güçlü bir esintiye ihtiyaç var.

Bunu sadece gösteri düzeyinde kalan taraftar görüntüleri ile sağlamak yanıltıcı.

Ancak, kimin cumhurbaşkanı olacağından bağımız olarak söylüyorum; benzer düşünceleri olan diğer muhalefet ortakları içindeki partilerin, bu seçimlerin sonunda parlamento dağılımındaki milliyetçi-muhafazakâr-popülist bir kümelenmede önemli bir rol oynayacaklarını kestirmek zor değil.

Pekiyi, biz siyaseti böyle yapmaya/anlamaya devam edecek miyiz hala?

Yaşadığımız onca tecrübe, başarısızlık, felaketten sonra, deprem bölgesindekiler başta olmak üzere, gündemdeki çözümü kolay olmayan sıcak sorunlar için topluma güven veren, inandırıcı somut projeler temelinde bir siyaset açılımına ihtiyaç yok mu?

Bunu yapacak yeni siyasi iradenin kamucu bir yaklaşımla liberal ekonomiye hapsolmadan, devlet merkezli bir seferberliği başlatması kaçınılmaz.

Ülkede özgürlükçü ve güçlendirilmiş bir parlamenter rejime geçerken, öte yandan üretimden daha adil şeklide yararlanmayı sağlayacak kamucu bir ekonomik modelin, Cumhuriyetin ilk yıllarından yapıldığı gibi uygulanması gerekiyor.

Demokrasiyi güçlendirecek temel ayağın böyle bir özgürlükçü anlayışla sağlamlaşacağı bilinmeli.