Emek Partisi (EMEP), devrimci gençlik önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilişlerinin 51. yıl dönümünde yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, “Denizler bugün sağ olsalardı sınıfsız sömürüsüz bir dünya için mücadele etmeye devam edeceklerdi. 14 Mayıs seçimleri bu çok yönlü ve kapsamlı mücadelenin bir parçasıdır. Tek adam rejimini sona erdirecek hamle milyonlarca Denizler’den gelecek. Biz kazanacağız, emekçiler kazanacak” denildi.

“DENİZLER HAKÇA VE HALKÇA BİR DÜZEN KURULMASINI İSTEMİŞLERDİ”

Denizlerin öğrenci eylemleriyle başlayan mücadelelerinin giderek sömürünün, baskının ve yoksulluğun gerçek nedenlerine yöneldiğine vurgu yapılan açıklamada, “Başta onların idamları için Meclis’te el kaldıran milletvekilleri, darbe komutanları, güvenlik güçleri ve bürokrasi bu mücadeleyi kendi varlıkları için tehlikeli görmüşlerdi. Denizler kısacık yaşamlarında sadece düzenin bekçilerine, atanmış memurlarına değil aynı zamanda ülkeyi kuşatan, nüfuz eden emperyalizme, içerideki uzantılarına, işbirlikçilerine ve kısaca tekellerin düzenine, karşı çıkıyorlardı. Kurdukları örgüt işçileri, köylüleri ve gençleri bunun için harekete geçirmeye çalışıyordu. Bu düzenin yıkılmasını ve yerine hakça ve halkça bir düzen kurulmasını istemişler, tam bağımsız ve sosyalist bir Türkiye’yi kurmak istemişlerdi” ifadelerine yer verildi.

Denizlerin yaşlarından büyük hayaller peşinde koşan hayalperestler olmadığının hatırlatıldığı açıklamada şu vurgular dikkat çekti:

“Onlar yaşadıkları çağın ve dönemin baskılarından huzursuz olan ortalama gençlik profilinin çizgilerini en belirgin biçimde taşıyan; onların en ilerileri, öncüleri, en kararlı olanlarıydılar. 68-70’li yılların başında dünyadaki gençlik ve işçi hareketlerinden Türkiye’ye vuran dalganın en üstünde yer aldılar. Denizler binlerce Deniz’in en güçlü, en atak temsiliydiler. Onları öldürenler bu devrimci gençlik atılımını en acı biçimde kesmek istemişlerdi. Başaramadılar.”

Antiemperyalizm nedir, ne değildir?

Denizlerin mirasının bereketli ve güçlü bir miras olduğuna vurgu yapılan açıklamada tam da bu nedenle bugün ülkeyi yönetenlerin -üstlerine oturmayan- antiemperyalist kılıklara bürünmek istediğine dikkat çekildi.

“Erdoğan’ın kendisinin anti emperyalizmine sürekli işaret etmesi bundandır. IMF’yle ilişkiyi kesmiş olmaktan, Davos’ta ‘One Minute’ çıkışını hatırlatmaktan, ‘Dünya beşten büyüktür’ diye tekrarlamaktan özel bir fayda umuyor” denilen açıklamada, “Antiemperyalizm ABD’nin gücüne ulaşan emperyalist devletlerin arttığı koşullarda aralarındaki çıkar çatışmalarından yararlanmak için her gün birine bağırmak değildir. Biriyle kol kola girip diğerine, sonra o diğerinin koluna girip ötekine dilediğini yaptırabileceğini zannetmek değildir” ifadelerine yer verildi.

ERDOĞAN’IN ANTİEMPERYALİZMİ: ŞANTAJ, YAPTIRIM, TEHDİT, HOT-ZOT DİPLOMASİSİ

Türkiye’nin AKP iktidarları döneminde emperyalizme kat kat bağımlı hale geldiği değerlendirmesi yapılan açıklamada şu vurgular yer aldı:

“IMF’den ayrıldığını söyleyen Erdoğan IMF’siz IMF programlarını uygulamakta IMF’ye olan borçların kat kat mislini tekellere ve devletlere borçlanmaktadır. En çok bağırdığı ABD parasını aldığı F-16 savaş uçaklarını vermediği halde buna dair tek bir söz söylenmemekte ama ABD’nin her dediği olabilmektedir.

Erdoğan’ın antiemperyalizm dediği şantaj, yaptırım, tehdit, hot-zot diplomasisidir ve bunlar her seferinde daha güçlü bir bumerang olarak Türkiye’ye dönmektedir.”

“TEK ADAM REJİMİNE KARŞI, DENİZLERİN YOLUNDA…”

“Denizler bugün sağ olsaydılar onların anti emperyalist mücadelesinin hedefinde;  bugün beşli çete başta olmak üzere halkın birikimini yandaş tekellerin hizmetine sunan, kendi çeperini zengin eden, kamu kaynaklarını yerli yabancı tekellere özelleştiren, ormanları, dereleri, kentleri şirketlerin emrine amade hale getiren ve nihayet ülkeyi bir şirket gibi yöneten ve kendisi de bizzat Afrika, Türki cumhuriyetler vb. yerlere sermaye transferi yapan ama halkı patates soğana muhtaç bırakan iktidara karşı vereceklerdi. Yine sağ olsalardı; NATO’ya ABD’nin her köşeye kondurduğu üslerine, Türkiye’nin toprak kazanmaya dönüşen sınır ötesi harekatlarına karşı çıkacaklardı.”

“Denizler bugün sağ olsalardı sınıfsız sömürüsüz bir dünya için mücadele etmeye devam edeceklerdi. Denizler’in başlattığı mücadele sürüyor, sürecek. 14 Mayıs seçimleri bu çok yönlü ve kapsamlı mücadelenin bir parçasıdır. Tek adam rejimini sona erdirecek hamle milyonlarca Denizler’den gelecek. Birleşe birleşe kazanacağız. Biz kazanacağız, emekçiler kazanacak.”